Bence en değerli erdem samimiyettir çünkü o olmayınca diğerleri çöpe gider; anlamını yitirir çünkü diğer erdemlerin dışa aktarımı ancak samimiyet varsa mümkün olur.
İçtenlik sözcüğü de onu tam karşılamaz çünkü çoğu kişi öyle davranmaz; samimi değilseniz kimseyi başka erdemleriniz olduğuna ikna edemezsiniz.
Samimiyet zihinden değil yürekten yansıyanlardan algılanır; eğer bunu yapamıyorsanız ağzınızla kuş tutsanız nafile; kimseyi erdemli biri olduğunuza inandıramıyorsunuz.
Çoğu kişi zihniyle yaşar, oradan konuşur; bu böyle devam ettiği sürece kimse kendisi için “ben samimi biriyim,” dememeli çünkü bu insanlara söylenen en büyük yalan olur.
Yüreğinden konuşan birinin böyle bir cümle söylemesi gerekmez çünkü onun samimi olduğu hemen algılanır.
Buradan yine bu konuyla ilintili başka bir konuya geçeceğim; insanlar hayatlarını yoluna koymak için oradan buradan duyduğu olumlamaları söyler durur ancak onlardan herhangi biri işlerine yaramaz çünkü onları, manasını bilmeden papağan gibi tekrarlar.
Papağan ses taklidi yapar; biz onları konuşuyor zannederiz. İşte bu da böyle bir yanılgıdır.
Yürekten yansıyan niyetlerdir; onlar eğer saf ve temizse, ardından doğru bir eylemle bunları destekliyorsanız olmamaları mümkün değildir.
Bilinçli ya da bilinçsiz olsun, fark etmez; başka bir niyetin arkasına gizlenmiş niyetler de gerçekleşmez.
Örneğin biri aslında doyumlu bir ilişki yaşamak istiyorsa ve bunun ancak evlenince gerçekleşeceğine inanıyorsa fena halde çuvallayacaktır çünkü o evliliği (gizli niyet) doyumlu ilişkinin (saf ve temiz niyet) önüne koyarak onu perdelemiştir; niyeti iki şekilde de gerçekleşmeyecektir yani ne evlenebilecek ne de doyumlu bir ilişki yaşayabilecektir. O hep Araf’ta kalacak ve hayatını öylece tüketecektir.
Sözün özü; samimi niyetler her zaman karşılığını bulur…
İnsan çocuğu dünyaya doğduuğu anda “dünyanın masumiyetini” bozan bir sürece girer. Erdemleri tek tek kaybeder. Toplumsallaşmanın dayattığı çirkinliklere boyun eğer ve dünyaya zalim bir birey haline gelir. Samimiyeti terk eder, onuru terk eder, erdemi terk eder, sevgiyi terk eder, merhameti terk eder… Tüm terk ettiği şeyler ile kendisiini kaybeder ve kayıp benliği ile çok ama çok fazla zarar verir hayata/hayatına. Bir gün uyanır ve düzeltmeye çalışır ama artık iş içten geçmiştir. Yaralar dünyanın her yerindedir. Yere düşeni kaldırsa bile artık düşen düştüğü gibi değildir. Böylece kayıp ruhlar sarar dünyayı ve büyümekten utanıp çocukluğuna dönmek ister. Çocukluğu da kayıptır kendisi de ve artık yapacak bir şey kalmamıştır.