Ülkemiz gerçekten son derece “endişeli” günleri yaşıyor, tarihin defalarda yüzümüze vurmasına karşın bir türlü ders çıkaramadığımız hain ve kan dökmekten zevk alan, çeşitli isimlerle ortaya çıkan “hastalıklı” oluşumları içimizden çekip atamadığımız için ne yazık ki geleceğimize umut veren gözlerle bakamıyoruz…
Bu bağlamda kısa zaman önce yaşanan “olumsuzlukların” bir daha yaşanmamasını umuyor ve diliyorum…
Ve bildiğiniz gibi hayat aynen devam ediyor, kısa sürede ara vermiş olsak, hayatınızın bir bölümü çalınmış olsa da biliyoruz ki “yaşamak ölmekten”, barış savaştan daima iyidir…
İsteyerek istemeyerek hayatımızın belirli evrelerinde “boşluklar” oluyor. Şimdi bu yazıda hayatımızdaki bu boşlukları nasıl doldurduğumuzu ve dolduracağımızı konuşacağız. Konuşacağız diyorum, çünkü “Yuvaya Dönüş” içimizde canlı tuttuğumuz “biz bize” dediğimiz sevgi, saygı dolu bir aile ortamıdır…
Hayatımız “koşuşturmaca” dersem sanırım yalan olmaz…
Zaman içerisinde yaş, konum ve farklı rollerin devreye girmesiyle birlikte bir takım koşuşturmacaların içerine girer dururuz.
Şunu, bunu yapmalı bun almalıyım,
Onu buraya koymalıyım,
Sınava hazırlanmalı, sınavı vermeli, spor yapmalı çok çalışmalıyım, çok…
Koşuşturmaca işte!
Elde etmek kazanmak istediklerimizin peşinde koşar dururuz…
Derken kazanır ya da elde ederiz, bu sefer devreye başkaları girer, sil baştan
Yine aynı heyecan
Aynı hız aynı tempo içinde “koşuştururuz…”
Ama her seferinde aynı şeyleri tekrarlar dururuz; İşte bu tam benim istediğim gibi, bu son olsun,
Burası iyi bundan iyisi olmaz…
İş yeri mi açtık başlarız onu ayakta tutmak ya da daha çok, daha çok kazanmak için “koşuşturmaya”
Baktık işler iyi gidiyor,
Eh yeter artık biraz da nefes alalım, diyoruz…
Amma velakin hani derler ya “evdeki hesap çarşıya uymaz” diye aynen öyle bu seferde “nefeslerimizi” sıklaştırmak için alışılagelmiş şeylerin dışında şeyler yapmak istiyoruz…
Rahat batıyor, dersem yalan olur mu?
Madem oldu olacak:
Yeni bir yerde iş yeri açmak yeni bir ev almak yeni bir araba almak lazım…
Hadi zamanı geldi kızı oğlanı evlendirelim,
Evlenmişler miydi, eh zamandır “torun lazım “torun, deyip gezeriz arkalarından…
Ebeveyn sorumluluğudur bu…
Ve bir de bakarız ki, çocuklar koskocaman olmuş, artık bizlere ihtiyaçları hatta ayıracak zamanları bile kalmamış, hop düşeriz koskoca bir boşluğa…
Hele bir de büyük umutlarla sevgi dolu diyerek baş göz ettiğiniz evlatlarınız tatsız olaylar yüzünden sevgi çıtasını düşürdüklerini gördüğünüzde,
Ya da evlilik çatısının çökmeye başladığını fark ettiğinizde, “pişmanlık güdüsü “ ve “üzüntü” girdi mi araya değil boşluk hayatın sonundaymışsınız gibi olur…
Hayatta pek çok insanın bağımlılığın ya da başını sonradan ağrıtan pek çok konunun geldiği en temel yer hayatımızda eksikliğini hissettiğimiz boşluklardır…
Bazı boşluklar göz yanılmaları ya da duygu karmaşaları yüzünde “saklanır” ya da saklama gereği duymadan boşluklara daha gerçekçi gözlerle bakabiliriz…
Hayatınızda var olan boşlukların içine, sırf o boşlukları saklamak için, sizi daha sonradan sıkıntıya düşürecek alışkanlıklar, duygular ve davranış kalıpları sokarsanız, biliniz ki içinde bulunduğunuz durumu daha da sağlıksız hale getireceksiniz…
Onun yerine; herkesin hayatında bir takım boşluklar olabilir ve önemli olan bu boşlukları zarar vermeyecek sağlıklı şeylerle doldurabilmektir’ derseniz eğer, belki de hayatınıza yön verecek yeni anlamlar katacak seçimler yapmaya başlayacaksınız…
Neden demeyin, her zaman hayatınızdaki boşlukları doldurabilmek adına hayatınıza girmeyi dört gözle bekleyen insanlar, dostlarınızı arkadaşlarınız sevdikleriniz, yeni alışkanlıklar yeni sorumluluklar olabilir.
Önemli olan size neyin iyi neyin huzurlu ve mutlu edebileceğini bilerek, inanarak ve kendinize güvenerek hareket edebilmenizdir…
Şunu da hiç unutmayın, bunların tamamını başarabilecek tek bir kişi var; “Siz…”
Kendiniz için bir şeyler yapmayı alışkanlık haline getirip, başkalarını değiştirmektense kendinizi değiştirmeyi denediğiniz bir hayat geçirmenizi diliyorum…
Eylül gelmişken;
İçinizdeki sevgi yaprakları dökülmeden “Sonbahar’ ınız” hayırlı olsun…