İnsan kendini bilmediği zamanlarda başkalarının gözünden bakarak kendine birçok etiket kolaylıkla koyabiliyor. Ben sinirli biriyim, ben kıskanç biriyim ya da ben duygusal biriyim bu liste böyle uzayıp gidebilir.
- Öncelikle her zaman sinirli misindir?
- Her zaman mı kıskanç biri misindir?
- Her an duygusal mı davranırsın?
Eminim değilsindir. Hiçbirimiz her dakika öfke içinde hareket etmeyiz. Evet ara ara ya da çoğu zaman öfkeli hissedebiliriz. Bu bizi öfkeli biri yapmaz. Lakin bu etiketi kendimize yapıştırarak bilinçaltımıza bu emri verdiğimiz için öfkeli olmak bize güvenli gelir. Öfke alanımızı daha fazla genişletmiş oluruz.
Her duyguyu yaşamak güvenlidir. Bizlere neyi istediğimizi neyi istemediğimizin alarmını verir. Üzerine eğilmemiz gereken noktalara dikkatimizi vermemiz için bizleri hareket ettirir. Özellikle öfke bizi hareket ettiren bir ateşleyici olarak bile kullanılabilir olduğunu okumuştum. Öfke üzerinden örneklendirdiğim bu durum sizlerin en çok kendinizi maruz bıraktığınız duygular içinde geçerli.
Yaşadığımız hiçbir duygu ”hep” değildir, ara ara veya çoğu zamandır farkındalığını şimdi kendine hatırlatmak neleri değiştirir? ”Yüzde yüz” olmayan hiçbir şey ”hep” değildir. Genellemeleri bırakıp ol’ana ol’duğu parametreyi vermek büyük bir özgürlük sağlar. Bunu fark ettiğimde ben kocaman bir nefes almıştım.
”Ben öfkeli biri değilim ara ara öfkelenebilen biriyim.” Bu etiketten sıyrılmak öfke alanlarımı daralttı daha ferah nefesler almamı sağladı. Ben veya karşımdaki biri bana herhangi bir etiketi yapıştırmadan önce dikkatimi ”Bu yüzde yüz geçerli mi benim için?” diye sorarım. Ve hayır cevabını net alırım. Ve böylelikle kendimi bir etiketten daha savmış olurum. Özellikle gökyüzündeki bulutlar gibi gelip geçen duygularımız yüzünden kendimize bulut zannetmemiz, sonsuz ve baki olan mavi gökyüzü gibi varlığımıza büyük haksızlıkken.
Bulutlar gelip geçer, sen mavi gökyüzü olduğunu hatırla.
Gökyüzü olmak varken kendimizi bulut zannetmemiz.. Hep bir şeyleri zannetmekle başlıyor her şey zaten. Zannetmeyi bırakıp biraz sorgulasak ya da neye kime nasıl anlamlar yüklediğimizi fark etsek, kaynağın sadece içimiz olduğunu fark etsek, öfkeli olmayı da, sakin kalmayı da, çok ya da az sevmeyi yönetebilicez aslında
Şahane bir yazı olmuş, farkındalıklar farkındalıklara gebee
Teşekkür ederim farkındalığımız daim olsun
Harika olmuş .
Teşekkür ederim
Sevgili Yağmur, yazın, duyguların doğallığını ve her birinin yaşanmaya değer olduğunu hatırlatan şefkat dolu bir kucaklama gibi… Bazen korku, bazen öfke, bazen hüzün—hepsi insan olmanın ayrılmaz parçaları. Ama ne yazık ki, çoğu zaman bazı duygulara yasak koyuyor, onları bastırıyor ya da yok saymaya çalışıyoruz. Senin satırlarında, her duygunun kabul edilmesi ve güvenle yaşanması gerektiğine dair güçlü bir hatırlatma var. Hissetmekten kaçmadığımızda, kendimizi daha bütün, daha gerçek hissediyoruz. Duygulara izin vermek, aslında kendimize izin vermek değil mi zaten? Bu içten ve farkındalık dolu yazın için teşekkür ederim. Kalemine sağlık!
Teşekkür ederim sizin yorumunuzda şahane bir katkı oldu ✨
Muhteşem bir yazı olmuş.Aslinda şuan bulunduğumuz bu hal bile çocukluğumuzda bize verilen etiketlerin eseri değil mi? KENDİNİ tanımak ve etiketi alıp giyinmeden önce kendinde sorgulamak meselesini ne kadar güzel anlatmisin