Susan Konuşur

*Susan konuşur*!!!

Başlangıçta her şey nefesti, nefes ses oldu… Ses söze dönüştü…
Ve O ses O’l dedi…

O’lmak, burada var O’lmaktı… Var olmak ise İNSAN olmaktı… Ama buranın var O’luşu bunu unutmak ve her deneyimle hatırlamaktı…

O seçmişti, ama O bunu kendine unutturmuştu…Çünkü O burada kendinden kendine yolculuktaydı… Deneyim ise bu sırrı bulmak ve tüm yarattıklarını kendinden kendine döndürmekti…

Susan konuşur

İkilik dünyasında her şey zıttıyla vardı…İkilik zıttıyla “Bir” olmalıydı…O kendinden kendini deneyimleyerek burada var olurken, tüm yaratılanı kucaklayabiliyor muydu?

Zıtlıklar dünyası yani; iyi, kötü, güzel ve çirkin ile kendi Öz’ünü unutmuştu…

Yolculuğun en güzel yanı dünyayı ve buradaki güzellikleri yaşamak, ışıldamaktı…
Ve esas O’lan unuttuğu gerçek doğasını hatırlamasıydı…Fakat doğuş bir ölümse, ölene kadar İnsanlığını hatırlamak için tekrar, tekrar ölmeliydi yani ego zihnin farkında olmalıydı…

Ölüm insanlık için korkutucu bir sondu…Oysa ki ölüm her kendini O’na açtığında, O’na yeniden doğmaktı…

Ama madde ve ikilik dünyasında, her kendine öldüğünde yani ego zihinsiz olduğunda; insandan, İNSAN’lığa yaklaşıyordu…

Sınırlı ve ego zihinli dünyada zihin bunu anlamak istemiyordu…Ki bu meşakkatli yolda korku alt yapısı olan insan, derinlerde yatanı bulduğunda ve onu kabul ettiğinde her şey kendiliğinden yolundaydı…

Sadece yaşamı yaşayabiliyor musun? Ego zihnin olmadan…

Dünya’nın düşünceleri yoktur…

Çabasız çaba “Zen sanatı”…

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir