Tohum – Kendi potansiyelini fark etmek

Kendi potansiyelini fark etmek…

Kendi gerçekliğini gerçekleştirebilmek

31 yaşındayım ve bugün içimdeki potansiyeli dışarı çıkartabilmenin çok ama çok önemli olduğunu görüyorum. Belki geç, belki erken, bilemiyorum. Herkesin kendi içindeki gerçek potansiyeli bulması, keşfetmesi, yüceltmesi, üstüne düşmesi gerektiğini bugün çok çok çok iyi anlıyorum.

Biz toplumca çocuklarımızın potansiyellerini bastırmayı “görev” edinmişiz. Nasıl olmuşsa bu durum tüm toplumun genlerine, ruhuna işlemiş. Biz bu yüzden sanatçı çıkartamıyoruz, çünkü sanat hobi için yapılır, diyoruz. Sanat için doğmuş ve içinde belki de bin bir çiçeği barındıran tohumu toprağa gömmemeyi tercih ediyoruz, bunu yapmayarak çok iyi yaptığımızı düşünüyoruz. Düşünür çıkartamıyoruz, çünkü “felsefe yapma ya” diyen bir toplumuz. “Felsefe yapmak” dilimize ve beynimize “gereksiz konuşmak” olarak işlemiş bir kere.  “Senden çok iyi doktor olur” diyoruz, “mühendis olur, bankacı olur, öğretmen olur…” ve mutsuzluğu damarlarına işlemiş bu topluma her yıl yeni mutsuz insanlar kazandırıyoruz.

tohum

Ben 14 yaşındayken (Şimdi bakınca; çocukken) iç mimar olmak istediğimi düşünerek ve planlayarak kendi kendime Taksim’de bir resim kursuna yazıldım. Benim kalemim güçlü değildir, çok güzel resim de yapamam ama çizmeyi severim. Ta 17 yaşında gireceğim yetenek sınavında ihtiyacım olacağını düşünerek kalemimi güçlendirmeye çalıştım. 1,5 yıl resim kursuna gittim. 15,5 yaşındayken annem kozmetik üzerine kendi işini kurdu. “Kızım resmi her zaman yaparsın, hobin o senin. İç mimarlık ise zor bir meslek, okuması zor, iş bulması zor. Gel sen kimya oku, sonra benim işimde çalışırsın.” Dedi. Tamamen iyi niyetli olduğunu bildiğim bu yönlendirme, tüm hayatımı değiştiren bir kararın başlangıç tohumu oldu. Kendi tohumumun potansiyelini hiç bilmeden geçirdiğim 15 yılın sonunda ne kimya yapıyorum, ne annemin yanında çalışıyorum. Başta yaptım, çalıştım, ait olamadım ve hala ait olacağım bir yer/iş arıyorum.

Ülkemizde “iş bulmak, para kazanmak, kariyer yapmak” mutluluk vaat eden yaygın bir uyuşturucu tipi. Hepimiz bu vaade kanıyoruz, daha çok çalışıyoruz; mutluluk gelecek ya hani. Gelmiyor. Para kazanmanın bin bir yolunu keşfetmeye çalışıyoruz; mutluluk gelecek ya hani. Gelmiyor. Bu sefer kariyer basamaklarını hırsla, emekle, şehvetle tırmanıyoruz; mutluluk gelecek ya hani. Gelmiyor.

Böylece derin bir mutsuzluk 35 yaş ve üzeri insanların üzerine kara bir bulut olarak çöküyor. İşi var, eh fena da para kazanmıyor, fena sayılmayacak (hatta tüm ailesinin göğsünü kabartan) bir kariyeri var ve her gün işe giderken “Ulan ben ne yapıyorum?!” hissiyatından kurtulamıyor.

Çocuklarımızı kendi gerçekliklerinden uzaklaştırmadan, izin vererek, bize sordukları ölçüde bildiklerimizi paylaşarak ama asla manipüle etmeyerek yetiştirmemiz gerek. Kendi potansiyellerini gerçekleştirmeleri için onları teşvik etmeli, bize ne kadar ters gelirse gelsin kararlarına destek olmalıyız.

Bilin ki her çocuk muazzam potansiyellerle dünyaya gelir. Bizim arzuladığımız potansiyellere sahip olmayabilir, ama bu onun “eksik” olduğu anlamına gelmez. Hatta belki bizim hayal edemeyeceğimiz kadar büyüktür bu potansiyeller.

Bırakın çiçek açsın çocuklarınız, siz de onun mutluluğunun keyfini çıkartın.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir