Dünya’mızdan gökyüzüne baktığımızda, gruplar halinde görebildiğimiz ışıltılı yıldız topluluğuna takımyıldızlar denir. Bu yıldızlar birbirine düşsel çizgilerle bağlandığında, bazı şekillere benzerler, eski çağlardan bugüne, insanoğlu gökyüzüne bakmış ve yıldızların iz düşümlerinin oluşturduğu bu şekilleri anlamaya çalışmışlar , bu yıldızlar grubunu efsanelerdeki, mitlerdeki bazı hayvanlara, kahramanlara benzetmişler ve bunların tanrılarca gökyüzüne çıkarıldıklarını anlatmışlardır.
Astrolojideki burçlar isimlerini, dahil oldukları takımyıldızlardan alırlar ve Burçlar Kuşağı olarak adlandırılırlar. İlave olarak Ay Menzilleri ile de bağlantıları vardır ve zaman yönetimi konusunda bize yol göstericilerdir.
Astrolojide öngörüler, özellikle kehanetler ile ilgili bizlere derin bilgiler aktarmaktadır.
Kuzey ve güney yarımküreler dahil , gökyüzündeki takımyıldız sayısı 88’dir. Gece gökyüzüne baktığımızda 40 kadarını görebilmemiz mümkündür..
Şimdi sizler ile, 14 Şubat yaklaşırken, aşk kokulu bir takım yıldız masalını dinleyeceğiz.
Adet yerini bulsun, adaba uygun olsun:
Bir varmış bir yokmuş, develer tellal, pireler berber iken, gökyüzünden tanırılar, tanrıçalar yeryüzüne bakar iken, yukarı da ne varsa, aşağı da o vardır diyerek Hermes’e selam olsun diyerek başlayalım.
Etiyopya’nın (Afrika’nın doğusunda yer alan eski adı Habeşistan olan ülkedir)prensesi Andromeda, Cepheus ve Casssiopeia’nın kızıdır. Kraliçe Cassiopeia, elli deniz perisinden oluşmuş bir grup olan Nereid’lerden daha güzel olduğunu söyleyecek kadar kibirli biridir. Kraliçenin bu tutumu karşısında Nereid’lerin onuru kırılır ve kraliçeyi cezalandırması için denizler tanrısı Poseidon’dan yardım isterler. Poseidon, bir deniz canavarını Etiyopya’ya gönderir.
Kral Cepheus’un danıştığı Ammon kahini krala, kızının kurban edilmesi şartıyla Etiyopya’yı su altında bırakabilecek bu canavardan kurtulabileceğini söyler. Etiyopyalılar bu fedakarlığı kabul etmesi için Cepheus’a baskı yaparlar. Bunun üzerine kızını bugün Tel Aviv olarak bilinen şehrin deniz kıyısına zincirleyip, canavarın gelmesini beklemeye başlarlar. Canavar kayaya zincirlenmiş prenses Andromeda’yı gelip alacak ve ona istediği gibi davranacaktır.
Tam bu sırada büyük kahraman Perseus prensesin imdadına yetişir. Perseus, Medusa’yı kafasını keserek öldürdükten sonra kanatlı atı Pegasus’a binmiş geri dönerken tesadüfen prensesi zincirlenmiş bir şekilde ağlarken görmüş ve ona aşık olmuştur. Prensesle konuşmak ister, fakat bir süre prenses tek kelime bile etmez. Perseus’un ısrarlı ve güven veren tutumu karşısında Andromeda ona kim olduğunu neden zincirlendiğini ve olan biten her şeyi anlatır.
Bu esnada, deniz kabarmaya başlar ve canavar görünür. Perseus prensesin ailesine canavarı öldürebileceğini, ancak bunun karşılığında prensesle evlenmek istediğini söyler. Kral ve kraliçe bu teklife memnun olurlar ve kabul ederler. Perseus bunun üzerine plan yapar. Gökyüzünde uçarken Perseus’un, suya vuran gölgesi, canavarı şaşırtır, kafasını karıştırır ve onu oklarıyla öldürür. Başka bir masala göre Perseus, Medusa’nın kestiği kafasını canavara göstererek onu taşa çevirir.
Canavar öldürüldüğüne göre Perseus, Andromeda ile evlenmek ister. Ama maalesef prensesin babası Cepheus kendi erkek kardeşi Phineus’u, Andromeda ile evlendireceğine dair verdiği sözü unutmuştur. Phineus, Perseus ve Andromeda’nın düğününe askerleri ile gelir. Perseus ise yine kahramanca, Phineus ve yanındakiler ile savaşarak hepsini yok eder. Kral Cepheus ve kraliçe Cassiopeia, ölümlerinden sonra Poseidon tarafından gökyüzünde yıldızlar arasına alınarak onurlandırılmışlardır.
Perseus ve Andromeda’da onlara gökyüzünde eşlik ederler.
Andromeda gökyüzünde, kolları sere serpe uzatılmış ve bileklerinden zincire bağlanmış bir kadın figürü olarak yer almaktadır.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Gökten üç sihirli elma düşmüş; biri Andromeda’ya, biri Perseus’a üçüncüsü de bu yazıyı okuyanlara.
Sevgi ve Işıkla
