Kişisel gelişimin ilk engeli, önyargılardan kurtulmaktır. İlk engel olan önyargılar, içinde bulunmuş olduğu ruh hali ile yorum yapmaya çalışır. Düşünce yöntemini ve bakış açısını değiştirmek için, müdafaa etmek zorunda kalınan değerleri, bir kenarda tutarak, daha ilerisindeki amaçlara ve çözümlere odaklanılmalıdır. Önyargılar düşünce yöntemini sabit yapar. Mevcut kişilik değerleri ile düşünen her akıl, ileriyi görebilse bile, her planda bir hata bulduğu için, kendi açılımını çözümsüz bırakır. Çözüme ulaşmak yerine, içinde bulunmuş olduğu ortamın güvenliğine sığınır. Bu güvenli sandığı durum yüzünden, daha ileriye adımlar atmasını engelleyen sınırları, kendisi çizmiş olur. Kendi kişiliğinin değerleri ile güvenli bir durumda olduğunu, kendini koruma içgüdüsü ile yarattığı için, düşüncelerin önyargı oluşturduğunu bilse bile, dış dünyaya karşı güvensizlik duyduğu için, hatalarını ve yanlışlarını da, koruma eyleminde bir ruh halinde bulunur. Bu yüzdendir ki, ne yapması gerektiğini, alışılmış bir savunma yöntemi ile düşünür. Amaçlara odaklanmak için, savunma amacını bırakması gerekir.
Genel olarak çoğunlukta olan bir düşünce yöntemi, savunma amaçlı düşüncelerdir. Alışıla gelmiş bir durum olduğu için, risk alarak hareket edemez. Risk almadan düşünmek, mevcut değerlerin kaybolmasını beklemektir. Önyargılarımızdan kurtulmak için, amaçlarımıza odaklanmalıyız. Daha iyi bir hayatı, daha güzel bir yaşamı, daha ilerisini düşünerek oluşturabiliriz. Üretime destek olursak, tükettiklerimizi, hak etmiş oluruz. Tükettiklerimizi üretemez isek, etrafımızı sömürmüş oluruz. Fiziksel bir aktivite veya yeni bir fikir ile üretime destek olanlar, huzuru bulabilirler. Çevremize faydalı olduğumuzu hissetmek, bize huzur verir. Üretilenleri kazanca dönüştürdükten sonra, tüketimi hak etmiş oluruz.
Duygusal zekâyı kullanarak, olayları çözebilmek için, önce duygusal dengeyi koruyarak, genel bir bakış açısı ile düşünmek gerekir. Genel olarak 3 farklı algılama yöntemi vardır. İyimser olarak, tahminler yürüterek düşünürüz. Karamsar olarak, tedbirler alarak düşünürüz. Dengeli olarak düşündüğümüz zaman, gerçekleri görebiliriz. Gerçekleri görebildikten sonra, fırsatlara ulaşabiliriz. Dengeli olarak düşünebilmek için, hem tedbirli tutumları, hem tahmin yürütmeyi, hem genel olarak bakış açısı ile yorumlayabilmeyi aynı anda yapmak gerekir. 3 farklı algılama yöntemini aynı anda yapmak için, olayların etkisinde kalmayacak bir serinkanlılık ile tecrübe etmek gerekir. Sadece duyulanlara ve görülenlere odaklanmak, genel bakış açısını kaybettirir. Dikkati dağıtan unsurlara takılmamak gerekir. Genel olarak ortam ve şartların bütünlüğüne odaklandığımız zaman, sabırlı olmayı başarabiliriz. Sonuca ulaşmak için, algılamanın ve yorumlamanın doğruluğundan emin olmamız gerekir. Duyguların etkisine kapılmadan, duygudaşlık kurma yeteneği ile doğru kararlar verebilecek sezgiler oluşturmuş oluruz. Önsezilerin çok güçlü olmasındaki sır, hayal gücümüzü anılarımızdan çok, ulaşabileceğimiz hedeflerin vizyonu ile doldurmaktır.
Sömürmek için hareket eden, sevilmek için sığınmaktan başka bir çare bulamaz. Ulaşamadığımız hayalleri zamana bırakabiliriz ama vicdanımızın sesini zamana bırakamayız. Vicdanımız bize, gerçek huzurun kişisel olmadığını anlatmaya çalışır. Biz kişisel olarak huzurlu kalabilmek için, yanlış yöntemlere alıştırılmışız. Hastalıklar, kazalar, kavgalar ve bitmek bilmeyen sömürgecilik, çevremizdeki toplum adına hizmet etmemiz gerektiğini vurgular. İnsanlık adına yardımcı olanlar, kaos ile oluşan kötülüklerin engeline takılmaz. Kötülüklerin başlıca sebebi, çözümsüz ve çaresiz bırakılmaktır. Etrafımızda katillerin, hırsızların, sapıkların olabileceğini düşünerek, tedbiri elden bırakmamak ve her zaman dikkatli olmak gerekir. Kötülüklerin bir ölçüde azalması için yapmamız gerekenler, üretime ve eğitime destek olmaktır