Öğreti – ister bir din olsun isterse din dışı herhangi bir inanç sistemi – özünde var olmanın yükünü ve ıstırabını kalıcı olarak bitirmek için tutulan, bütünsel bir yoldur.
Aslında her insan acısını bitirmek için bir öğretiye sığınır. Cahilin sığındığı öğreti, kendi büyük acısını bitirmek yolunda, bilmeden de olsa, bir şekilde Dünya ve başkaları için acı yaratmaktır. Cahil içindeki acıyı, Dünyasına kusmaktadır. Ve bu öğretiyi izleyen her cahil, Dünyasına saçtığı acıdan nasibini fazlasıyla alacaktır. Özünde cehalet, insanın kendini Dünyadan ayırmasıdır.
Öğreti – eğer ıstırabı tamamıyla ve kalıcı olarak sonlandıracaksa – hakikatli olmalıdır. ‘Ben’den ve ‘benim cehaletimden’ kaynaklanan ve nihayetinde bana dönen acılar, hakikatli bir öğretide ‘ben’den kaynaklanan ve nihayetinde bana dönen bir şefkatle son bulacaktır. Şefkat öylesine yücedir ki o şefkatin içinde yalnız ve acı çeken bir ‘ben’ ve bir ‘öteki’ artık barınamayacaktır.
Öğreti, insan olma yolcuları içindir – en cahilinden en bilgesine… O yüzden bir bilge bile öğretiye sarılırken insandan yüz çevirirse öğretinin hakikatinden de yüz çevirmiş olacaktır. Öğretinin hakikatinden yüz çeviren – daima – kaçtığı acıyı, kapısında bulacaktır.
Cehalet, öğretiyi kucaklayıp insanı bırakmaktır. Nihayetinde bıraktığı ve yüz çevirdiği insan, evvela insanın kendisidir. O yüzden insanı ve olanı kucaklamak, her öğretiden evladır.
İnsanı kucaklamak; cahilin cehaletine kızıp ondan yüz çevirmemektir. Nihayetinde hepimiz, değişen ölçülerde cahil ve cehaletimiz nispetinde de zalimizdir. Zalimin yarattığı acı bizde karşılık bulduğunda, bu sadece – içimizdeki şefkatin yetersizliğine işarettir.
Olanı kucaklamak; ‘benim’ dediğin öğretiyi, hayatın karşısına koymamak demektir. Sonuçta hakikatli her öğreti; hayatla birlikte – zahmetsizce, kaygısızca, telaşsızca ve gürül gürül akmak içindir. Hayatla birlikte akamıyorsam ya da bu yönde bir ilerleme görmüyorsam – öğretiyi bırakmak, ona sarılıp bağlanmaktan ve onunla birlikte dibe batmaktan evladır. İşte bu, insana en zor gelen şeydir.
Kim hakikat yolunda fikirlerini, inançlarını, öğrendiklerini, bildiklerini kurban edebilir ki? Ancak hakikati her şeyin üzerinde tutabilen biri… Ve ancak böyle biri ıstırabını kalıcı olarak bitirecektir. Ötekiler? Onlar bir cennet umarak kendi cehennemlerini yaratmaya ve büyütmeye devam ediyor olacaklar sadece… Ne kadar zaman boyunca mı? Hayatın hiç telaşı, acelesi yok… Elbette dileyen, dilediğince…