Edebiyat üstadı, düşünce insanı Cengiz Aytmatov şöyle diyordu: “İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.” Onun bu tezinden yola çıkarak kelimelerin iletişimde ruhumuzun sesini karşı tarafa ne kadar geçirdiği üzerine şöyle bir duygu ve düşünce alemine dalarak yazmak istedim.
Günlük hayatımıza bakarsak, insanlar arasındaki birçok anlaşmazlığın iletişim sorunlarından kaynaklandığını görürüz. Zaman zaman bir yakınımızla herhangi bir konuda tartışırken hep yanlış anlaşıldığımızdan, ağzımızdan çıkan kelimelerin eksik anlaşıldığından bahsederiz. Bunu hepimiz gerek özel gerek iş hayatında yaşamışızdır. Peki şöyle bir derinlemesine düşündüğümüz zaman benim kullandığım kelimeler neden karşı taraf açısından istediğim ve kast ettiğim manada anlaşılamıyor? Eksik kimdeydi ben de mi? Karşı tarafın algısında mı?
İnsan anlaşılmak istenen bir varlıktır. Anlaşıldıkça daha huzurlu ve uyumlu olmaktadır. Şöyle bir gözlem yaparsak anlaşılmazlık bazen insanda agresyon, yalnız hissetme, ne yapacağını bilmeme gibi negatif duygu durumlarına sebep olmaktadır. Netice itibariyle dilin amacı iletişim kurmak ve anlaşmaktır.
Ruhumun o anda söylemek istediklerine kelimeler yetersiz mi? O zaman hemen şu soruyu soruyorum kelimeler ruhumdan yankılanan sesleri, manaları karşılamaya, halimi anlatmaya yetmiyor mu? Bu konuda kendimizi nasıl daha iyi ifade edebiliriz bunun daha etkili ve öğrenilecek bir yolu var mı?
İnsan bu Dünyadaki varoluş yolculuğunda dil ve yazının kullanımıyla birlikte kendini daha iyi anlatabilmek ve anlamak için bir çok yol bulmuştur. Felsefe, edebiyat, çeşitli sanat dalları, bilim vb. kendini değişik düzlemde ifade etmenin yollarıdır.
Evet acaba bu yaratılan disiplinlerle kullandığımız kelimelerin derinliğine ne kadar inebiliyoruz. Gerçi bu kişiden kişiye, algılama ve kültür düzeyine göre biraz fark etse de görece olarak herkes zaman zaman bu durumdan nasibini alır. Bunlar dil felsefesi ve iletişim alanlarının üzerine sürekli fikir yürüttüğü konulardır.
Aklıma hemen edebiyat ve felsefe alanında kendilerini bütün derinliği ve zenginliğiyle anlatıp dünyada iz bırakan büyük isimler gelir. Onların eserlerini okuduğumuz zaman kelimelerinde öyle bir uslüp, incelikle karşılaşılır ki adeta ruhumuzda bir yankı yapar duygu ve düşüncelerimizi harekete geçirirler. Bazen bize öyle bir derinlik ve ilham katarlar ki okurken sanki yarattıkları dünyanın anlam zenginliğinin içinde gezintiye çıkar başka alemleri dolaşırız. Okuyan herkese bir yer, kendinden bir parça vardır bu tarz eserlerde.
Bunların en önemlilerinin başında düşünce ve kültür tarihinde önemli yer tutan nice edebiyatçı ve düşünce insanlarına İlham olmuş bize muazzam eserler bırakan büyük tasavvuf üstadı Mevlana gelir.
Dili aynı kelimelerle muazzam bir ustalıkla kullanıp sevginin, hoşgörünün, güzelliğin, adaletin, insana ve hayata dair bir çok duygu ve düşünceyi eserlerine öyle bir geçirmiştir ki okuyan insanların ruhuna yüzyıllardır şifa olmaktadır.
Kelimelerindeki anlam zenginliği, derinlik, akıcılıkla muazzam bir simya yaratmıştır böylesi büyük şahsiyetler. Ve bir çok ünlü edebiyatçı için de ilham kaynağı olup, baş yapıt niteliğinde eserlere de zemin hazırlamışlardır.
Öyle ki böyle üstadlar eserlerinde kullandıkları mana zenginliği, duygu ve düşünceyi aktarım tarzının çoşkusu, zamanla bütün edebiyat ve düşünce dünyasını dalga dalga etkileyerek bilinç dünyasında da bir dönüşüm yaratmıştır. Kültür tarihi açısında da mihenk taşı olmuşlardır.
Bunun en önemli nedeni sanırım ruhlarından gelen sese samimiyetle kulak verip dinlemiş ve korkusuzca özgün bir tarzda kelimelere dökmüşlerdir. Yani böylesi bir derinliği ve zenginliği sağlayabilecek bir bilinç karşıdaki insanın ruhunu kanatlandırarak, sevgi, merhamet, hoşgörü gibi kalbi duygular uyandıracak yüksek bir bilinç düzeyi olmalıydı. Öyle ki sanki insanın ruhuyla iletişime geçen ona yol gösteren, bu dünyada unuttuklarını hatırlatan, kelimeleri sevgiyle bu bağlamda dönüştürüp ruhumuzun fısıltılarını duymaya bizi teşvik eden bir bilinç düzeyi. Ve her okuduğumuzda farklı derinlikte fısıltılar duyduğumuz bir anlayış.
İletişimde, kelimelerle kendini ifade edebilmenin en etkili yolu sanırım sevgiyle ruhun fısıltılarını duymaktan geçiyordu.Yeter ki duyan bir kulak,hisseden ve inanan bir yürek olsun!