Evliliklerin kısa sürede tüketildiği, aşkın yoğun duygusal yanılsamalar olarak devam ettiği, hakkında çok şeylerin konuşulup gerçek anlamda çok az anlaşıldığı, genelde yanlış yorumlanıp yanlış yaşandığı en önemli duygularımız, sevmek ve aşık olmaktır. En çok da aşık olmak ve aşka sahip olmak arasında sıkışıp kalıyor ruhlarımız. Bu kavramların anlamını bilmeden her gün delice aşkı ararken bulduğumuz an tüketmeye başlıyoruz işte. Tamda bu noktada çok önemli bir sorun çıkıyor karşımıza.
Sahip olmak ve sahiplenme sorunu. Sahip olmak açısından bakıldığında sevmenin ikili bir anlamı olduğunu görüyoruz. Sevgiye sahip olunabilir mi acaba? Eğer bu olabilseydi, sevginin maddesel bir biçim alması ve onu alıp saklamanın veya stok etmenin mümkün olması gerekirdi. O halde sevgi bir soyutlamadır aslında. Gerçekte var olan ise, sevme eylemidir. Sevmek, yaratıcı bir etkinliktir aynı zamanda. Bir insana yada bir şeye ilgi duymayı, onu tanımak istemeyi, onu anlamayı, doğrulamayı ve onun yanındayken sevinç duyabilmeyi doğurur. Bu ister bir insan, ister bir resim, isterse bir ağaç olsun sevme eyleminin özellikleri hiç değişmez.
Sevmek, sevilen insanı yada nesneyi canlandırmak, onun yaşam duygusunu arttırmak anlamına gelir. Aynı zamanda, kişinin kendisini de canlandıran, yenileyen ve hareketlendiren bir süreçtir bu eylemsellik. Eğer sevgi, sahip olmak türünde ele alınacak olursa, kendisinin kılmak, denetimi altında tutmak anlamlarına gelecek ve böylecede canlandırmak ve hareketlendirmek yerine, boğucu, engelleyici ve kısırlaştırıcı bir eylem haline dönüşecektir. Çoğu kez aşk olarak belirtilen şey, sevme beceriksizliğini ve sevememeyi gizlemek için kullanılan maskeden başka bir şey değildir.
Halbuki, bazı durumlarda insanlar sevmeyi beceremedikleri için, en çok aşk maskesini kullanırlar. Mesela; Kıskanıyorum o yüzden böyle giyinmeni istemiyorum, çok aşığım o yüzden bu davranışını onaylamıyorum gibi cümlelerle aşk maskesi altında sevgiyi tüketirler. Denetimleri altında sevdikleri insanları boğarak, engelleyerek, sevgiye sonsuza dek sahip olma yanılsamasını yaşarlar. Aslında sevmek ve o sevgiyi karşılıklı olarak var ederek yaşatmak ve yaşatılan sevgiye sevdalanmak gerekir.
Sevdayla beslenen sevginin vermiş olduğu mutluluk aynı zamanda aşık olma halidir. Onu korumak, onu yeşertip çoğaltmak, Onun üzerine titremektir aşık olmak ve aşkı yaşamak…“