Kadim bilgilerin hangisine bakarsak bakalım, benzer öğretilerle karşılaşırız. Bu öğretilerden bir tanesi, şefkatli olmak, bir diğeri güvenilir olmak, bir başkası da affedici olmak. Ve her ne ile karşılaşıyorsanız kendi üzerinize almamak vb.
Bu yazıda af konusunun öneminden söz etmek istiyorum.
Affedici olmak, kendi özgürlüğümüzü seçmektir. Gerek madde boyutunda gerekse manevi boyutta görünen yada görünmeyen bağlarla – ki bu bağlar çevremizden ve hatta en yakınlarımızdan gelen bağlardır – hareket alanımıza kafes öreriz.
Affetmekten kaçındığımız her kişi ve/veya durum bu kafesi daha da kuvvetlendirerek bir kızgınlık duvarına dönüşür ve karşılaşılan her benzer durum biraz daha nefes alanını daraltır. Ve hissedilen acı da bir çengel gibi enerji bedenimize saplanır kalır.
Şimdi bunları okurken enerjinizin düştüğünü düşünüyorsunuz biliyorum. Peki, okurken enerjiniz düşüyor da, üzerinizde taşırken neler oluyor. İşte tam da anlatmak istediğim bu his. Sadece fark edelim. Kendimize iyi gelmeyen düşünce, duygu ve davranışları yaşamak yerine, sadece ve sadece iyi hissettiren düşünce, duygu ve davranışları seçmeyi öneriyorum.
Elinize bir iğne ya da çengel battığını düşünün. Canınız yanar. Çıkartmak için çabaladığınızda canınız daha da çok yanar. Ancak tamamen çıkarabildiğinizde canınız yansa da bedeninize ait olmayan bir maddeden kurtulduğunuz için rahatlarsınız. Ve bir süre sonra tamamen aklınızdan çıkar.
Manevi olarak en çok canımızı yakanlar da, kalbimize en yakın kişilerdir Ya beklediğimiz gibi davranmıyordur ya da biz onun beklediği gibi olamıyoruzdur. Bu ikilem beraberinde kırgınlık, kızgınlık, öfke ve bazen de nefreti getirirse, işte çengel atılır bedeninize….
Kadim bilgi der ki; hiçbir şeyi üzerine alma ve affedici ol.
Herkes kendi yaptığından sorumludur ve bize uygun gelmeyen davranışları da onaylamamız beklenmez.
Bizim, ÖZ’ ümüz bizden ÖZ+GÜR+LÜK ister. Onay değil. Özgürlük te, sevgi vardır, şifa vardır.
Sizce, Affetmek mi? Onaylamak mı? Bence özgürleşmek
https://www.facebook.com/Jeremeyal