Askıda Kimse-Siz!

Ceketinden öylece asılmış duvara rapt edilmiş askıda duruyordu
“Hişt sen! Dedi bir ses
Bakındı bakındı ona mı sesleniyorlar? diye bulamadı ve öylece askıda durmaya devam etti
Burası evlerine yakın köşedeki ekmek satan dükkandı …
Yanında duran duvardaki beyaz bir tahtaya rakamlar yazmışlardı
“Şist! sana söylüyorum” dedi ses
Adam arkasına dönüp bakmak istedi kıpırdayamadı
Ceket askıda, kendisi cekette öylece asılı kaldı…
Allah Allah! dedi kendi kendine burası her gün ekmek aldığım yer değil mi?
“Benim bu askıda ne işim var?”
Dükkânın ışıkları kapatılmış, son temizlik yapılmış
Dışarıda ekmek fırınının kafeteryasını oluşturan sandalyeler içeri alınmıştı
“Sıktın ama?” dedi ses
Adam ensesinden bütün vücuduna yayılan bir titreşim hissetti
Ama ne olduğunu anlamadı…
Göz ucuyla yanında duran tahtaya baktı
2+1+1+1+1+2+2+1
Yazıyordu!
Bunlar o gün bırakılan “askıda ekmek” parasıydı
Ekmek alanlar fazladan para bırakarak diğer ekmek almak isteyip alamayanlara destek oluyorlardı
“Tamam da benim bu askıda ne işim var?” diye düşündü. “Buraya nasıl geldim hem de gece gece?”
O sırada dükkânın dışından bir karaltı geçti
Adam bağırdı, “Hey hey heyy! ben buradayım”
Geçen duymadı …

Askıda Ekmek - Kimse
Ses yine konuştu,” Daha çok beklersin kurtulmayı !”
Adam o anda anladı onunla konuşan arkasındaki metal, duvara raptedilmiş askıydı…
“Demek senmişsin!” dedi askıya “madem çok biliyorsun söyle bakalım beni buraya kim astı?”
Askı hiç tereddüt etmeden “Sen” dedi
Adam şaşkın bir askıya bir kendine baka kaldı…
Askı durdu “Bak!” dedi “Burası ekmeklerin asıldığı askı sen de kendini buraya birilerine versinler diye asmış olmalısın”
“Beni niye versinler?” dedi adam
“Sen “Kimse” değil misin?”
“O ne demek” dedi adam
“Hani kimse-siz hissedenlerin “kimse”si”
“Öyle miyim?” dedi adam
“Öylesin ama burada sadece ceketin, pantolonun ve şapkan var
Gerisi nerede?”
Adam üstünü başını kontrol etti, askı doğru söylüyordu …
“Neden yok? Dedi adam
“Ben nereden bileyim?” dedi askı ve güldü
O sırada siyah bir kedi geçti dükkânın önünden
Karanlıkta yeşil gözleri parladı
Üzerine sokak lambasının ışığı düştü
“Hey heyyy!” dedi adam
Kedi onu duydu miyavladı …
Gölgesi büyüdü büyüdü siyah bir kediye dönüştü
Adamın gözü aynada kendi görüntüsüne takıldı
Öylece askıda yalnız ve havada, “kimsesizlerin ‘kimse’si “…
“Peki kimisinin ben de görüp kimisinin göremediği ne?” diye düşündü
Ellerine baktı, kollarına… Onları hissediyordu ama göremiyordu
O sırada camdan içeriye kedinin büyüyen gölgesi girdi
“Ne oluyor dedi askıya?”

Askıda Ekmek - Kimse
“Sana özünü hatırlatmaya seni almaya gelmiş belli ki! Kediler görünmeyeni görürler … “dedi askı ve devam etti adamın şaşkınlığı sürerken
“Sen sadece sana giydirilen kıyafetlerden ibaret değilsin!”
“Can, ruh ve bedensin! Bedenin şimdi yatağında kim bilir kaçıncı derin uykusunda?”
“Az sonra uyanacaksın sakın bu dediğimi unutma! Kendini askıda ekmek gibi alacak olanı bekleyerek uyutma sonra da herkese dilim dilim parçalama!”
“Kimse-sizlik boşluğunu sen dolduramazsın! Her şeyin içindeki maya’yı hatırla!”
Kalbi çarptı hızlı hızlı adamın kolu karıncalandı o anda, parmakları uyuştu
Öksürdü mırıldandı dükkân değişti,
Işık değişti
Penceresinden doğan günün ilk ışığı gözünün içine girdi …
“Hmsfff!” diye bir ses çıkardı uyanırken, “Ne oldu böyle bana?” diye söylendi
Sol omzunun üstüne yatmaktan kolu uyuşmuştu kan parmaklarına gitmeyince de elleri…
“Oh şükür! rüyaymış” dedi kendi kendine,
Kan gitmediği için zonklayan parmaklarını ovuştururken…
Banyoya gitti,
Sonra işe gitmeden önce kendine bir fincan kahve koydu
Sokak sessizdi… Balkona çıktı…
Masanın üstüne ekmek kırıkları çıkardı
Her sabah gelen kumrusu, o kahvesini yudumlarken geldi masaya kondu
“Şimdi bu rüya ne demek?” dedi kumruya
Kumru yan yan ona baktı…
Balkondaki sardunyalarını suladı
Gökyüzündeki bulutları izledi bir süre
Şekillerine baktı o sabah ona ne diyorlar diye?
Çevredeki kuş seslerini dinledi
Annesinin oğluydu, öğrencilerinin Can Hocası oğlunun babası…
Yardım isteyen arkadaşlarının Can Dostu!
“Sadece o kadar değil” dedi içindeki ses, “sadece giydiğin kimliklerden ibaret değilsin!”
Askıyı hatırladı…
Kendini ekmek gibi parçalama demişti!
Kumruya baktı, sardunya ya.
Uzaktan gelen içine çektiği denizin kokusunu hissetti mutlulukla
Yaradılış denen “Aşk!” tutuyordu onları bir arada.
Her şeyin içindeki Maya! …
Farklı suretlerdiler ama hepsi aynı hamurdan
Tıpkı ekmek gibi parçalara ayırmadan
Can… ruh… beden…
Giyindi…
Bir ıslık tutturdu kendince köşedeki fırına kadar gitti
Üçlü saç örgüsüne benzeyen paskalya çöreklerinden istedi…
Ve kimse! görmeden duvardaki ekmekleri tutan askıya göz kırpıp gülümsedi

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir