Aşırı tutucu bir müslümanın, aşırı tutucu bir Hristiyanın, aşırı tutucu bir Yahudinin derin bir cehennem korkusu vardır, cezalandırılmaktan korkar ve günah kavramına takılmış durumdadır. Çünkü eski korku temelli sistem bunun üzerinden işlerini yürütür. Haliyle içki, dans, neşe ve bir çok şeye karşı ciddi bir korku; günah korkusu vardır…
Bu “günah” ve “ceza” kavramının farklı bir versiyonunu “new age” hareketinde ve belli bir spiritüel kesimde görüyoruz. Terimler değişmiş yani maske farklı ama arkada aynı korku var. Herhangi bir üzücü şeyde “üzülmekten” korkan, her hangi tepki gerektiren bir durumda tepki vermeye dair “endişe” duyan insan var… Nedeni ise “negatif” olmaya dair derin bir korku. Günahkar olma endişesi, new age ve modern spiritüealitede yerini “negatif olma” veya “kötü karma” ya da “aydınlanamama” endişesine yerine bırakmış. Acıyı ve üzüntüyü ciddi bir reddediş var.
Daha da ilginci, Türkiye’de bu konuda “mahalle baskısı” var. Çok spiritüel olanlar, onlara göre az olanları yargılıyor ve negatif olmakla suçlayıp mahalle baskısı kurmaya çalışıyor. Tamamen yozlaşma… En acısı ise, en korktuğun şeye dönüşürsün zamanla.
Üzülerek söylüyorum ki hepsi aynı şey… Ve üzülerek görüyoruz ki bu insanları pasifize ediyor ve belki de pasifize etmek, ses çıkarmalarını engellemek ve daha iyi bir Dünya ve toplum için bütünün hayrına savaşçı ruhlarını zincirlemek için sunulmuş ya da o forma sokulmuş bir strateji bu.
En acılı dönemlerde “içinizi rahat tutun” diyen kanallıklar fışkırıyor… Ve onca kötülüğün içinde gözlerini açıp, kötülüğü göstermesi gereken canlar, kanallıklar veya o sevgi pıtırcıklarının söylemlerine güvenerek kulaklarını ve gözlerini kapatıyor, görmemezlikten geliyorlar.
“Olması gereken oluyor” cümlesine sığınıp kaçan ve saklanan canlar var. Hayır, olması gereken olmuyor, bir şeyler yanlış hem de çok yanlış ve tüm kozmos bunu haykırıyor bize: “Buradasınız çünkü bu yanlışı düzeltmeniz gerekiyor. Dünyayı ve insanları iyileştirmeniz gerekiyor.” Neden buradayım diye sorulan soruların cevabı budur bana göre… Bozuk düzeni değiştirebilmek, aktif olarak, ön cephede, kaleminizle, kılıcınızla, yüreğinizle… Pasif olarak değil, aktif olarak. Evrende her saniye binlerce yıldız çöker ve binlerce yıldız doğar.. Yıkım ve yapım, eskimiş ve bozuk olanı yıkmak ve yeniyi doğurmak. Gerçek bilgelik bunda saklıdır. Eğer işe yaramıyorsa artık o sistem, dik durup, değiştirmek gerek.
Çekinmeyin ruhsal arkadaşlarım, içiniz acıyorsa, bunu dillendirin ve haksızlığa parmakla işaret edin. Kral çıplaksa eğer, Kral Çıplak deyin. Bu negatif olmak demek değildir, bu HAKİKATİN arkasında durmak demektir…
Bir şey yapmak ego-zihin işidir ve altında daima korku ve onun uzantısı olan kontrol arzusu yatar. İşin ilginç tarafı “hiçbir şey yapmamak” da aynı korkunun derinleşmiş başka bir ifadesidir.
Doğrudur; “olmuş insan”, hiçbir şey yapmaz. Bununla beraber olmuş insanın varlığında ne korku içinde hayattan geri çekilme, ölmüşlük, atalet ne de korku içinde bir telaş, çırpınma ve panik hali görebilirsiniz. Orada aynı anda hem büyük bir sükunet, telaşsızlık hem de büyük bir enerji, coşkunluk ve güç görürsünüz.