Hayatta almamız gereken derslerimiz var. Bu derslerin içinde yol alırken, kimi zaman derin mutsuzluklar yaşıyor, kimi zaman depresyona giriyor kimi zamanda insanlarla kavga ediyoruz. Bütün bu çatışmalar ve dip duyguların bizdeki yansımaları ise fiziksel bedendeki rahatsızlıklar olarak açığa çıkıyor.
Hastalıkların büyük bir çoğunluğunun sizin zihin, beden, bilinç ve duygu durumlarınızla açığa çıktığını fark edemediğiniz için, bu hastalıkların tedavisini dışarıdan şifa yöntemiyle çözmeye çalışıyorsunuz. Bunun için doktora gidiyor, tahliller yapıyor, ilaçlar alıyor gerektiğinde ilaçlar kullanıyorsunuz. Fakat ne doktorlar ne de siz bu hastalığı açığa çıkartan yaşanmışlığa ya da duygulara bakmıyorsunuz. Hal böyle olunca uzun yıllar süren hastalıkların pençesinde kıvranıp duruyorsunuz. Migren, romatizma, şeker, kalp, böbrek, mide rahatsızlıkları çözümsüz bir şekilde sizinle yol alır. Bütün bu hastalıklar ve daha fazlası için bir kez dönüp kendinize şu soruları sorma gereği hissetmezsiniz “Bu hastalığın sürekli tekrar etmesinin sebebi nedir? Bundan nasıl kurtulurum? Görmem gereken ve çözülmesi gereken sorun nedir?” Bütün cevapları, dışsal müdahaleler ile çözmeye yönelirsiniz. Modern gördüğünüz tıbbın yetmediği alanlarda da alternatif şifa yöntemleri araştırır orada çare ararsınız fakat yine de kendinize bu hastalığın nereden geldiğini sormayı akıl edemezsiniz.
Hastalık dediğimiz şeyler zihinde tekrar eden kurgusal acıların ve histerik düşüncelerin sonrasında bedende açığa çıkmasından başka bir şey değil aslına bakarsanız. Ve bu hastalıkların tedavisi için kime giderseniz gidin size bir reçete yazacaktır. Şunu yap, bunu yap, bunu yapma, bunu yeme vb. fakat hiç kimse size hangi duyguları yaşayıp bu hale geldiğinizi sormayacaktır. Hoş soran biri çıksa da hatırlamayacaksınız bile neler olup bittiğini. Bir sürü doktor, bir sürü şifacı ve yöntem arasında hastalığınızın çaresini aramaya devam edeceksiniz ya da hastalıkla yaşamayı seçeceksiniz. Genelde bu ikisi arasında gidip gelen varlığınız ölene kadar çaresiz bir şekilde ilaç takviyesi ve gıda rejimleriyle ömrünü geçirecek ve sizde mutlu olmakla hasta olmak arasındaki ince çizgide yaşamınıza devam edeceksiniz. Tabi sadece siz hasta olsanız ve tüm acıyı siz çekseniz bir nebze iyi de birde bunun çevresel yansımaları var. Anneniz, babanız, kardeşleriniz varsa eşiniz ve çocuklarınızda sizinle bu hastalığınız süresince acı çekmeye ve üzülmeye devam edecekler. Bir konuşmasında Ender Saraç “Kendinizi hasta ederek, sevdiklerinizi üzmeye hakkınız yok demişti.” Biraz bencilce gelebilir ama bu gerçek, siz kendi duygu ve zihninizin esiri olarak kendiniz için yarattığınız hastalığın yükünü onlara taşıtıyorsunuz ve onlara da acı çektiriyorsunuz.
Gelelim bu kısır döngüyü nasıl yıkacağınıza, şifa sizden size geleceği için öncelikle hastalığınıza sebep olan, duygu ve olayları tespit etmeniz gerekiyor. Birazcık araştırırsanız hastalıkların zihinsel ve duygusal sebeplerini bulabilirsiniz. Sonrasında bu zihinsel sebepleri açığa çıkartan olaylarla yüzleşip onlardan özgürleşmeyi seçerek şifanın birinci adımını atabilirsiniz. Yani, ebeveynlerinize duyduğunuz aşırı öfke ve sevgi ile ilgili travmalarda içinizdeki kanser hücrelerini güçlendirip onun sizi yenmesine izin verebilir ya da bu öfkeden özgürleşerek kanser hücrelerini zayıflatabilir ve ondan kurtulabilirsiniz. Migren, aşırı mükemmeliyetçi, kusursuz olma ve kontrolcülüğü bırakabilirseniz bu hastalıkta sizden çok hızlı uzaklaşmaya başlayacaktır. Romatizmalarda ise baskın duygunun, hep haksızlığa uğrayanın siz olduğunu düşünmeniz, sevgiden yoksun olduğunuzu sanmanız, mağdur edilmiş ve kurban olduğunuzu hissetmenizle bir bağlantısı olduğu fark ettiğinizde ve bunu dönüştürdüğünüzde hastalığınızın hızla dönüştüğünü göreceksiniz.
Buradan yola çıkarak şunu söylemek istiyorum. Yıllardır şifacılara, kişisel gelişimcilere, koçlara, doktorlara giden ve halen hastalıklarını ve sorunlarını atlatamamış insanların artık kendileriyle yüzleşme zamanları geldi. Nasıl? Sorusunu bana ya da bir başkasına sorarak değil, direkt kendine sorarak cevabını alabilirsin. Belki de doktorların, şifacıların hatta bio enerjicilerin yapması gereken şey kişilerin kendi içlerindeki şifacıyı uyandırması ve kendisini dönüştürmesini sağlaması gerekiyor. Fakat bu dediğimiz şeyin içine para ve ticaret girmediği için zor bir ihtimale dönüşüyor. Kişiler ancak kendi içlerindeki kırılımları idrak edip dönüştürürse şifasını sağlayabilir. Bunun için yol göstericilere ihtiyaç duyabilir, nasıl yapacağı konusunda fikir alabilir fakat bunlar bile kişinin kendi gerçekliği haline gelmemeli. Bu yüzden yıllardır ilgilendiğim şifa tekniklerini uygulamıyorum, herkese kendi oltasını nasıl hazırlayacağını ve kendisini nasıl dönüştüreceğini anlatıp duruyorum. Şifanın ve hastalığın kaynağı aynı olduğu için verilecek çok fazla bilgi de yok aslında. Fark et ve değiştir ve iyileş. Bu kadar basit bir çözüm için çetrefilli kaynaklara gerek yok. Fakat insan için hastalık çok büyük ve hatta dermansız ve en derin olduğu için böylesi basit bir yöntemle de çözülemez görülüyor. Ben bu hastalığı açığa çıkartmak için bir ömür verdim, şimdi bu kadar basit bir yöntemle mi çözülecek diyor. Evet o kadar basit bir yöntemle çözülebilir. Susadığında su içmek, acıktığında yemek yemek ve uykun geldiğinde uyumak gibi. Hastalığının kaynağını fark et, onunla ilgili duyguyu değiştir ve dönüştür sonrasında da hayatı yaşamaya bak. Bu kadar basit…
Şifa OL’sun…