Hediyeli Motivasyon

“İnanmak başarmanın yarısı derler, iki kere inanırsak yeter mi?”

Bir dostum sormuştu böyle.

Sizce de, başarıya giden formülde bir eksik yok mu: İcraat!

İnanç ve icraat birleşince başarıya ulaşılabilir ve biz mistiklik yolunda miskinleşince bu ikinci faktörü unutabiliyoruz.

İnançsız doğru düzgün yol alınamayacağı gibi rota da belirsizdir, alınan yolun kalitesi düşüktür, genelde yapmış olmak için yapılır. Varlığıyla yokluğu belli olmayan çalışanlar ile dünü, bugünü aynı kişilerin icraatlerindeki, keyiflerindeki, tatminlerindeki eksikliktir inanç!

İcraat konusunu deşelim biraz. Eylemlerin üçlü bacağı vardır: Bilgi, Beceri ve Bilinç’ten oluşan.

Bu konu örgütsel psikolojide şu örnekle ele alınıyor genelde: Kırmızı ışıkta durmamız gerektiğini biliriz. Bunu yapabilecek becerilere de sahibiz; ışığın kırmızı yandığını algılayabiliyor, ayağımızı frene basabiliyoruz… Direksiyon başındakilerin %99’dan fazlasında bu iki veri var olmasına rağmen, neden kırmızı ışıkta durmamak gibi yaygın bir sonucumuz var? Çünkü yeterli bilince sahip değiliz ve bu da tutumumuzu bozuyor.

Sadece sürücülükte değil, birçok eylemde üçüncü aşamadan ötürü sınıfta kalıyoruz.

Sıra üçüncü aşamaya geldiğinde “ama”lı cümleler sarar zihnimizi: ama benim şuyum yok, ama benim oyum yok, ama bende şöyle bir gerçek var…

Mazeretler göbek deliği gibidir, herkes vardır, hiçbir işe yaramazlar der bir dostum!

Peki zihnimiz neden ama dolu mazeretler üretiyor da “buna rağmen” bağlacı kurmuyor?

“Kırmızı ışıkta durmak istiyorum ama acelem var.”

“Kırmızı ışıkta duramam, acelem var, buna rağmen kural kuraldır. Saygı duymazsam saygı göremem!”

Bilinç, niyet ya da motivasyon diyebiliriz başarımızdaki bu temel eksiğe. Motivasyon denince zihnimizde pek net görüntüler canlanmayabilir, Türkçesi güdüdür.

Bilincini yeterli tutamayıp tutumuna yansıtamayanlara, başarı yolculuklarından memnun olmayanlara ufak bir tavsiye verebilirim: kendi güdü kaynağınıza bakın! Ateş mi sizi canlandırıyor, yoksa havuç mu?

Daha açık ifade edeyim. Havuç, bildiğimi motivasyon tarzıdır; ulaşmak istediklerinizi listelersiniz, onlara ulaşınca nasıl hissedeceğinize ve hayatınızda nelerin değişeceğine bakarsınız, değip değmeyeceğini sorgularsınız…

Zilyon tane kitapta anlatılır bunun çeşitli türevleri.

Ama ağırlıkla kültürümüzde olup, globalde de örneklerini gördüğüm bir motivasyon tarzı daha var: ateş!

hediyeli-motivasyon

Yani okuduklarınızın aksi söz konusu. Odağınızda sahip olacağınız, erişeceğiniz şeyler değil kaçınılacak şeyler vardır.

Tıpkı genetiğimize işleyen kültürel bazı dinamiklerimiz gibi. İşler yolundayken daha iyisine kafa yormayız pek, ama işler berbatlaşınca çıkış yoluna kafa yorarız. Bu becerimizden ötürü Amerika ve Avrupa’da birçok kilit role hızla Türk yöneticiler yerleştiriliyor. Önleyici doktor görüşmelerine pek gitmeyiz mesela, hastalandığımızda ya da dişimiz dayanılamaz duruma gelince hekim yolu tutarız. Önden avukata danışmayız, başımız sıkışınca hukuk uzmanlarına başvururuz. Benim profesyonel hizmetim de şirketlerin krizlere girmeden risklere önlem alabilmelerine yönelik. Ama size bir sır vereyim; henüz kimse kapımı bunun için çalmadı; imkansızlaşan krizlerine çözüm için geldi kim geldiyse.

Zaten ben de genel itibariyle ateş ile hareket ederim. Finansımı en zorlandığım anlarda toparlayabildim, işlerimi en kötü piyasa koşullarında parlatabildim, en berbat zamanlarda kahkaha atabiliyorum… Zaten işim de artık içinden çıkılamayan krizlerden çıkmak üzerine konumlandı; genetiğimizde bu var!

Havuçla da yol alabiliyoruz, ama ateş kadar güçlü bir itici değil ben ve benim tarzımdaki kişilerde!

Örnekle gidelim mi?

Motosiklet hayali olan bir gencimiz olsun. Eğer motivasyon tarzı havuç ise onu hayal eder. Onunla gezmeyi, gidonunu tutmayı, ayağıyla denge kurmayı, ayakçak oturtmayı… Aklı hayalindeki motorun getireceği hazlardadır.

Ateşle motivasyon tarzı olan kişide ise motosikletsizliğin acısı vardır. Yaya gitmenin sıkıntısı, istediğine ulaşamamanın sancısı, rüzgardan mahrumiyet…

Yüzmek de böyle! İyi bir yüzücü olmak istemiyorsa kişi, boğulmaktan kaçınmak için yüzmeyi öğrenir.

Richard Branson, İngiltere’nin en büyük işadamlarından. O da fakir olma korkusuyla yol almış ve şu an dünyanın sayılı zenginlerinden.

Kendi niyetini, amacını bilerek, belirleyerek, belirginleştirerek becerilerinle eşleştirdiğin taktirde inancın cevap bulacak; ama’ların ile mazeretlerin bitecek ve başarı ile isimlendirdiğin ne ise ulaşabileceksin!

Ufak bir ödev vereyim mi?

10 gün boyunca her gün, ama her günün o gün boyunca kurduğunuz “ama”lı cümleleri listeleyin. Yapabiliyorsanız gün içinde telefonunuza ya da ajandanıza not alın, en kötü ihtimalle gün sonunda mutlaka listeleyin.

Sadece bunu yapmanız bile bir özgözlem fırsatı sağlar size. Yapabilirseniz eğer, ki çok kolay, ertesi gün o cümleleri “buna rağmen” bağlacıyla kurmaya çalışın. 1 ay bile olmadan ama bağlacını gereksiz kullanmamaya başlayacaksınız. Bir bakmışsınız bahaneleriniz motivasyonunuzun ateşinde kaybolmuş.

2015 sonuna kadar bu adımları izleyerek motosikletini alıp, benimle paylaşana ilk depo benzinini hediye ediyorum!

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir