Kurban Bayramının yaklaştığını anlamamak pek mümkün olmuyor bu topraklarda. Doğu illerinden kamyonlara yüklenerek sıkış tıkış İstanbul’a getirilen hayvancıklar, kasap ayarlama telaşı, kredi kartına 12 taksit yapan celep arayışı, buzlukta yer kalmadığı için kesilen etleri saklayacak deep freeze ihtiyacı, kendini kesen amatör kasaplarla onların ellerinden sıyrılabilen becerikli danalar, ”deli dana gibi dolanmak” deyimini bize dibine kadar idrak ettiren tv haberleri ve sosyal medya ironisi…Tüm bu olanlar dolanlar arasında bir de ”katliama son” sloganları atan hayvanseverlerle, karnının gurultusunu susturmak için bayramı bekleyen insancıklar da var…
Tatil yapabilmek için bayram yolu gözleyen şezlongçu şemsiyeci müminleri de listeye eklemek lazım… Peki nasıl bir kurban anlayışı aslında bizden istenen? Bunun için birkaç küçük bilgilendirmeye ihtiyaç var.
1) Kur’an-ı kerimde kurban ”Allah’a yaklaşmak” ”yakınlaşmak” anlamında kullanılıyor.
2) (Maide-27) Burada Adem peygamberin iki oğlu Habil ve Kabil arasında, Kabil’in kurbanının kabul edilmemesi yüzünden çıkan ve kardeş katliyle sonuçlanan bir hadiseden bahsediliyor. Habil’in samimi Allah inancı dolayısıyla kardeşinin şiddetine karşılık vermediğini görüyoruz…
3) (Saffat-102-107) Peygamber İbrahim’in rüyasına sadık kalarak en sevdiğini, oğlunu Allah’a kurban etmek istemesinden söz ediliyor. Daha sonra bu olayın gerçekleştirilmesine izin verilmiyor. Buradaki kurban ”kurtarıcı” ”teslimiyetin ödülü” gibi anlaşılıyor…
4) (Hac-33-34) bu ayetlerde de hac ibadetlerinin bir rüknü olarak ismine ”hediy” denen (şükür-hediye anlamına geliyor) bir kurban kesme olayından bahsediliyor.
Şimdi….(Hac-37) .”Onların ne etleri, ne de kanları O’na ulaşır. O’na yalnız sizin takvanız ulaşır” Diyen bir Allah olduğuna göre, (Hac-36) ”Az bir kısmını yemeniz dışında isteyen fakire de, istemeyen fakire de yedirin” diyen bir Allah olduğuna göre, kan dökmekten ve sürekli yüceltilmekten hoşlanan bir Allah tasavvurunuz yoktur sanırım… Zira insanın içinde ehlileştirilmesi gereken bir ”saldırganlık” duygusu var. Bunun esiri olduğunuzda ”Kabil” gibi kardeşinizi öldürür, efendisi olduğunuzda ”Ulubatlı Hasan” gibi İstanbul’a sancağınızı dikersiniz… Bu bağlamda ”kurban” içinizdeki ”vahşeti” kurban etmektir bir bakıma… İsrailoğulları’nın buzağıya tapma sevgisi Kur’an’da (Taha-88) Musa’nın iman etmiş kavmini tekrar yoldan çıkaran Samiri hikayesinde anlatılır… Bu bağlamda ”kurban” içimizdeki ”sahte ilahları” kurban etmektir bir bakıma…İlahınız para mı? İktidar mı? Evlat mı? Kibir mi?
Her ne ise toptan ”kesip atmaktır” bir bakıma…
Kurban anlayışının içinde idrak edilmesi gereken ”takva” duygusu işte tam olarak budur… Aranan ”niyet” budur… Bizim arayışımız ise ”danaya girmek” için aranan 7. kişi olmaktan öteye geçemiyor maalesef… Kavurma yiyeceğiz diye bayram yapıyoruz, hazır resmi tatil varken ucuz Yunan Adaları turlarına bakıyoruz…
Bir de ”hayvan katliamı” diyenler var… Onlara da cevabı annemin alt komşusu Ayşe Teyze versin…’ ‘Oğlum, hamburgerleri löp löp mideye indirirken kesilen danalar hiç aklınıza gelmiyor maşallah, bırakın da fukaranın sofrasına et girsin”
İçindeki ”kötülüğü” yaratıcısının ona öğrettiği gibi samimiyetle ”kurban edebilen” herkesin bayramını kutluyorum…
Senin de bayramın kutlu olsun Ayşe Teyzem…