Sabırlı ol cancağızım. Kendine – sadece kendine – kalmayı öğreniyorsun. Hiçbir şeye tutunmadan, hiçbir şeyi kendi varlığının önüne koymadan, hiçbir durakta oyalanmadan – akmayı – öğreniyorsun.
Bazen korkuyorsun evet ve emin olmak istiyorsun. Elindekine sıkı sıkıya yapışıyor ve tutunacak daha sağlam bir dal aranıyorsun. Aslında kendi varlığını, kendine aşkını, kendi kalbini başkasında görmeyi diliyorsun sadece. Yüceliğinin izini sürüyorsun. Kusurlu, eksik, yetersiz olduğunu hissettiğin zamanlarda bile en derinindeki kusursuz özü özlüyorsun.
Hayat insana, insanın kendisine davrandığından daha iyi ya da daha kötü davranmaz. O yüzden kendine hakkın olanı ver önce; büyüklüğünü ver, muhteşemliğini…
Hakkın olan, “bir sebep gerekmeksizin” senin olandır. O zaman sana hakkın olanı verecek olan da en kusursuz zamanlamayla orada beliriverir. Tesadüf, Tanrının şakalarına verilen addır sadece. Aslında sürekli olarak mutlu tesadüfler oluyor ve insan görebilsin diye evrenin göbeği çatlıyor.
Eğer her an mutlu bir tesadüf ise mutlu tesadüfler bekleme artık; umma ve peşinde de koşma… Bırak… Hatırla ki, hayatın bildiği yol, bizim zorladığımız yollardan çok daha bilgecedir. Her nerede isen orada, memnuniyet içinde, kendine kal. O zaman orada, kainatın çekim gücü; umulmadık güzellikleri seni daha da memnun edecek şekilde, kendinden kendine bir hediye olarak sana lütfedecektir.
İnsanın muhteşemliği göremeyişi, zaaflarından ötürüdür ve insanın en büyük zaafı, yalan olduğunu kalben bildiklerinin doğru çıkması ümidine, boş yere sarılmasıdır. Ve aslında kendine inanmak da basitçe, ‘doğru’nun kendinde mevcut ve daima erişilebilir olduğunu bilmekten gelir.
Zayıflıklarımızın temel ilacı sevgidir ve daha çok sevebilmenin tek bir yolu vardır; kendine, kalbine, özüne sadık olmak…
Ancak zayıflıklarımızın ve hatta sevme eyleminin kendisinin de başkalarıyla fazla bir ilgisi yoktur. Her şey bir “başkası” üzerinden kendine yönelir ve hayat daima tencere kapak çalışır. Kimse esasen sana bir şey yapmaz. Misal sen kendine dürüst oldukça başkaları artık seni kandıramaz. Sen kendine acı yaratmayı bıraktığında başkaları da sana maşa olamaz. Aynı şekilde sen kendini sevmeyi hatırladıysan Dünyaya da sevecen gözlerle bakmak dışında bir seçeneğin kalmaz. O yüzden kendine sadık olmak, ötekine de sadık olmaktır. Tencereyi kapaktan özgürleştiren, kapağa da tencereden özgürleşme fırsatı yaratır.
Kendine sadık olmak, ‘en büyük eserinin kendin’ olduğunu ve yaşadığın hayatın senden süzülüp sana yansıyan bir hikayeden ibaret olduğunu idrak etmek demektir. Hikayen şu an sana muhteşem bir hikaye gibi görünüyorsa sen sıdk ehlindensindir.
Bir sır vereyim: her hikaye, kendi içinde muhteşem bir hikayedir; her şey senin içindir ve her şey sendedir.