Yalnızlık çoğu insanın korkusu. Yalnız doğup yalnız ölüyoruz ama yaşarken yalnızlığı kabullenemiyoruz. Çevremizde üzüntümüzü, neşemizi paylaşacak birileri olsun, en çok da özel biri olsun ve hayatı onunla paylaşalım hatta mümkünse, bu ilişki sonsuza kadar sürsün istiyoruz. Eğer bu özel kişiye rastlamamışsak, hayatımızı, yalnızlığımıza üzülerek, kendimize acıyarak geçiriyoruz. Bazen sırf yalnız kalmamak adına iyi kötü demeden ilişki kuruyor, hatta evlenmeyle sonuçlanan kararlar alıyoruz.
Yalnız kalma, yalnız yaşlanma, yalnız ölme korkusu birçok insanı esir almış durumda. Bu kadar korkuyor olmamızın nedeni yalnızlığa ‘kötü ve acınası’ bir durum olarak bakmamız.
Acılarla beslenmekten zevk alan bir toplumda yaşıyoruz, yalnızlığın ‘kötü’ olduğu toplum tarafından bize empoze edilmiş. ”O hiç evlenmedi. Yapayalnız, yazık, zavallı!” gibi cümleleri her an duyuyoruz. ”Çoluğu çocuğu yok, kimsesi yok, kim bakacak ona?” gibi korku besleyici cümleler bilinçaltımıza kazınmış…
”Bir ilişkin varsa yalnız değilsin, bir ilişkin yoksa yalnızsın!” diye düşünen de var, ”Yalnızlığın ilişki ile ne alakası var, bir ilişkim yok ama eşim dostum çok!” diye düşünen de hatta ”İlişkiyi bırak, doğru dürüst bir arkadaşım bile yok, yapayalnızım bu hayatta!” diye üzülen de…
Yalnızlığı seven ve tercih eden de var, yalnızlıktan nefret edip korkan da.
Siz hangi taraftasınız?
Ben dengeli olmak gerektiğini savunuyorum. İnsan ne tamamen yalnız olmalı ne de yirmi dört saat birileriyle. Çevrenizde insanlar varken hayattan keyif aldığınız kadar yalnız anlarınız da olmalı, bu anlarda kendinizle baş başa kalıp keyifli vakit geçirebilmelisiniz.
Yalnızlığın iyi mi kötü mü olduğu bakış açımıza göre değişir. Eğer ”Yalnızlık çok zor, yalnızlık çok kötü, yalnızlık çok sıkıcı!” gibi sözler duyarak büyümüşseniz, üstelik çocukluğunuzdan beri yalnız kaldığınızda kendini oyalamayı başaramayan biriyseniz yalnızlık size cazip görünmez. Bu arada, yalnızlığı bir sorun olarak algılayıp kendinize acırsanız bu yapacağınız en büyük yanlışlık olacaktır.
Eğer yalnızlık sizin için bir sorunsa, kendinizi mutlu etmeyi bilmediğiniz için, birisinin gelip sizi mutlu etmesini bekliyorsunuz demektir. Oysa yalnızken kendini mutlu etmeyi beceremeyen bir insan, bir ilişkisi olduğunda da mutlu olmayı beceremez.
Yalnız yaşayın demiyorum, sadece yalnızlığın korkunç ve üstesinden gelinemez bir sorun olduğu düşüncesinden kurtulmanızı, bu durumu değiştirmenizi ya da yalnızlığınızdan keyif almanızı öneriyorum. Kendini seven, kendini tanıyan, hayattan zevk almayı bilen insan yalnızlıktan korkmaz, bunu bir sorun olarak algılamaz. Yalnızlığı sorun olarak algılamayı bırakırsanız bu durum değiştirilebilir, hatta keyif alınacak hale bile getirilebilir. Artık hangisini tercih ederseniz…
Yapmamız gereken şey, bu durumu değiştirmek ve tek başına olduğumuz zamanlarda da kendimizi mutlu etmeyi öğrenmek.
Eğer yalnızım ve bundan zevk almayı öğrenmek istiyorum diyorsanız bunun için insanın yapmaktan çok zevk aldığı bir şeyi belirlemesi yeterlidir. Bu, iskambil kağıdından kaleler yapmak da olabilir, doğa fotoğrafları çekmek de. Yapmayı gerçekten çok sevdiğiniz bir şeyi keşfedin. Henüz bilmiyor olabilirsiniz ama herkesin mutlaka yapmaktan zevk alacağınız bir şey vardır. Bu öyle bir şey olmalı ki o şeyi yaparken tam anlamıyla kendinizi unutmalısınız, tamamen anın içinde kalmalısınız ve de en önemlisi düşüncesizce, sıkılmadan, yaptığınız şeyin içinde kaybolmalısınız.
Bir ressamın resim yaparken ki ruh halini hayal edin. O boyalarının, fırçalarını ve tualinin önünde kendini unutup gider. Eğer siz de böyle hissettirecek uğraşlar bulursanız inanın bunlara vakit ayırırken yanınızda birinin olması ya da olmaması fark etmeyecektir.
Bir de yalnızım ve mutsuzum diye söylenmeyi bırakıp hayatınızda özel biri olmadan neleri yapamazsınız, bunu düşünün. Benim aklıma tek bir şey geliyor: Sevgililer gününü kutlayamazsınız. O kadar! Bir tek gün için 364 günü ziyan etmeye ne gerek var? Önünüzde o kadar çok seçenek var ki!
Eğer yalnızım ama bu durumu değiştirmek istiyorum diyorsanız, beklediğiniz kişi hayatınıza henüz girmediyse, eşiniz, dostunuz, arkadaşlarınız da bir şekilde hayatınızdan uzaklaşmışsa, siz kendinizi yapayalnız hissediyorsanız bu da elinizde. Kendinizi bırakmayın, kalkın, silkelenin, yalnızlık elbisesini üzerinizden çıkarın. Giyinip süslenip dışarı çıkın, sosyalleşin, yeni insanlarla tanışın. Kendinizi evde oturmaya mahkûm etmeyin. Spor yapın, dans kursuna gidin. Pasta yapma kursuna yazılın. Hayat çok güzel ve yaşamaya değer. Yalnızım diye söylenmeyi bırakıp harekete geçin. Yeni insanlarla tanışmaktan korkmayın. Kendinizi monotonluktan kurtarın. Canlanın; hayat kollarını açmış sizi bekliyor!
Hayatımda kimse olmazsa ben nasıl yaşarım korkunuzu aştığınızda, yalnızım ve mutsuzum diye üzülmeyi bırakıp mutluluk enerjisi yaymaya başladığınızda göreceksiniz ki birçok insanı kendine çeken bir mıknatısa dönüşeceksiniz. Yalnızlığınızı enerjinizle beslemeyi kestiğinizde, emin olun yalnız kalmayacaksınız; beklediğiniz o özel kişi de yakın zamanda hayatınıza girecek.
Yalnız ya da biriyle birlikte herkesin hayattan keyif almayı öğrenmesi dileğiyle.
Sevgiyle…