Eril Kadınlar Dişil Erkekler

Bugünlerde konuştuğum kadınlar etrafta adam gibi adam olmamasından şikayet ederken erkekler de kadın gibi kadın olmadığından yakınıyor.

Roller değişmiş; eski roller kaybolmuş, kimse hayatından memnun değil, iki cinste merkezinden kaymış gibi…

Peki bunun sebebi ne ve bu durum nasıl düzelebilir?

Hepimizin içinde hem eril hem dişil enerji var. Eril enerji sonuç, dişil enerji süreç odaklıdır. Eril verir, dişil alır. Her iki enerji hepimize gereklidir ve hayatımızı kolaylaştırır ama dengede olmak şartıyla…

Her şey kadınlarda başlıyor ve bitiyor. Kadınlar erkekleşti; işte denge böyle bozuldu. Şimdi yine kadınlar değişmeli ki erkekler de dengeye gelsinler.

Babaannelerimizin zamanında kadının çalışmasına tuhaf gözle bakılırdı. Kadınlar alışveriş, yemek pişirme, çocuk bakımı, temizlik, dikiş nakış ve komşu gezmelerinden başka şeyle ilgilenmezlerdi. Akşam evin erkeği işten geldiğinde ayağına terlikleri verilir, üstünü çıkartmasına yardım edilir, sonra tüm ihtiyaçlarını gidermek için ev ahalisi seferber olurdu. Çocuklar gazetesini getirir, evin hanımı yemek servisini, kahvesini yapar, suyu ayağına götürür, bu yaşam tarzı herkes tarafından normal karşılanırdı.

Evli bir kadın çalışıyorsa kocası “Yeterli para kazanamıyor, karısını çalıştırıyor!” diyerek küçümsenir, çalışan kadın evlenmeye kalktığında “Ben karısını çalıştırıyor dedirtmem!” diyerek işten çıkması talep edilirdi. Kadınlar kariyer ve evlilik arasında seçim yapmak zorunda bırakılır ve çoğunlukla evlilik konusu ağır basardı. ‘Evde kalmış’ damgası yemenin kabus olduğu yıllardan bahsediyorum.

Daha sonra kadınların çalışması normal karşılanmaya, hatta gerekli görülmeye başlandı.

Kadınlar daha geç evlenir hatta evlenmez ya da daha çok boşanır oldular. Yalnız yaşamaya başladılar. Yalnız yaşamanın bir gerekliliği olarak, kendi ayakları üzerinde durup sorunlarını çözmeyi öğrendiler ve her işlerini kendileri halleder oldular. Conta değiştirmek, tüp bağlamak, su bidonu taşımak, çivi çakmak, matkap kullanmak, arabalarının aküsü, bujisi, sanayiye götürüp tamir işleri derken bir erkeğe ihtiyaç duymamaya başladılar. Erkeklerin yapması gereken ve güce dayalı işleri ellerinden bir bir aldılar.

Bu, kadının kendi gücünü keşfetme süreci ve kendi başına var olma becerisiydi. Bir süre her şey çok yolunda gitti taa ki kadın “Yalnızım ve hayatımda istediğim gibi bir erkek neden yok?” sorgulamasına başlayana kadar…

Kadın zaten doğa tarafından kendine bağışlanmış bir dayanıklılık yetisine sahip olduğundan kısa zamanda altından kalkamayacağı hiçbir iş olmadığının farkına vardı ama bu arada içindeki eril enerji yükseldikçe yükseldi. Bir yandan kimseye muhtaç olmamaktan memnun ve gururlu, bir yandan da hep yalnız olmaktan şikayetçi hale geldi.

Eril enerji o kadar yükseldi ki yatakta “iki erkek” birbirine çekici gelmemeye başladı. Eril enerjileri yükselen kadınlarla ilişkileri sürmekte olan erkeklerin enerjileri ise gitgide küçüldü. Halledeceği her işin kendisine ihtiyaç duyulmadan kadın tarafından halledildiğini göre göre erkek sorumluluklarını yerine getirmemeye başladı. Pasifleşti, köşesine çekildi. Yalnızca kadının kendinden ara sıra istediği şeyleri yapmaya başladı ki bunlar da pek erkeksi olmayan, kadının yalnızca vakit darlığından erkeğin yapmasını rica ettiği şeylerdi. Bu durumda her iki cinsin de enerjilerinde kayma oldu, işte iş bundan sonra karıştı…

Eril Kadınlar Dişil Erkekler

Çünkü kadın ne kadar güçlü olursa olsun karşısında kendisinden daha güçlü, tuttuğunu koparan, iş bitirici, iktidar sahibi ‘Adam gibi adam’ diye tanımladığı erkekleri görmek isterken, karşısındaki dişil enerjisi yükselmiş, ne diyorsa onu yapan ve ‘Sünepe‘ diye tanımladığı adamı artık beğenmez oldu.

Hayatın zorluklarını birlikte göğüslemek ve birbirimize destek olmak tabii ki çok güzel ve olması gereken de bu ama bunu enerji dengemizi bozmadan yapabilmeyi başarmak zorundayız.

Bir çok kadın danışanım “Elbise de, etek de giyiyorum, ruj da sürüyorum topuklu ayakkabı da giyiyorum ben kadın olmaktan memnunum ama bu adamların nesi var? Bir kere yemeye çıkıyoruz daha sonra beni bir daha aramıyorlar,” diyerek yalnız olmaktan şikayet ediyorlar. Kadınlık etek giymekle, ruj sürmekle, topuklu ayakkabı ile bitmiyor. Bütün mesele nasıl bir enerji yaymakta olduğumuzla ilgili.

Erkeğe ihtiyaç duymamaktan burunlar havada, gurur tavanda. İş hayatını bırakın evde oturun demiyorum ama eğer hayatınızı yalnız yaşamaya devam etmek istemiyorsanız içinizdeki dişil enerjiyi yükseltmek zorundasınız. Kendinizi kabul etmeye açın. Hayatınıza bakın, her işi siz hallediyor ve hep siz veriyorsunuz. Dişil enerjinizin yükselebilmesi için almaya başlamanız gerekiyor. Size biri hediye verdiğinde utanıyorsunuz. Biri iltifat ettiğinde hemen “Yok canım!” diyorsunuz. Bu basit şeyleri bile almaya ve kabul etmeye kendinizi açmıyorsunuz.

Erkeklerle yarış etmeyi bırakın yanınızda kalsınlar istiyorsanız, bırakın yarışı onlar kazansınlar. Eril enerjilerini hissedebilsinler. Sizin için bir şeyler yapmalarına izin verin hatta bunu talep edin. Arabanızı sanayiye götürmeyin onlardan isteyin. Bir şey tamir etmek gerektiğinde kollarınızı sıvayıp işe girişmeyin, onlardan rica edin. Sizi bir yerden alıp bir yere bırakmalarını isteyin. Tüm bu davranışlar karşınızdaki erkeğin erkek gibi hissetmesini sağlarken sizin de dişil enerjinizin yavaş yavaş yükselmesini sağlayacaktır.

Dişil enerji alır ve kabul eder. Erkek enerji verir ve akıtır. Siz vermeye başladığınız anda karşınızdaki erkeği şaşkına çeviriyorsunuz ve onun enerji dengesini bozmaya başlıyorsunuz. Alıp kabul etmeyi öğrenmeniz gerekiyor. İltifat, hediye, yardım, almaya başlayın. Bunları rahatça alamıyorsanız dişil enerjide bir sorununuz var demektir. Siz izin vermedikçe hiçbir şey olmaz. Ve siz “Ben yaparım, ben ederim, ben hallederim!” tavrında gezmeye devam ettikçe, yalnız olmaktan şikayet etmeye de devam edersiniz.

Herkesin en kısa zamanda içindeki eril dişil enerji dengesini bulmasını dilerim.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir