Bu cümlenin aslı ‘Hayy’dan gelen Hu’ya gider‘dir; pek çok cümle gibi zamanla şekli, dolayısıyla da anlamı bozularak gelmiş, dilimize pelesenk olmuştur.
Hayy, canlılık, can kazanmak, dirilik, dirilmek demektir, Hu ise Hakk’a, hakikate ulaşmak; aslına, kaynağına, özüne dönmek demektir, açılımı da ‘eğer diriysen Hakk’a ulaşırsın’dır.
Tek ve dosdoğru olan yol budur; yolun bu olduğu idrak edilmelidir çünkü başka bir yol yoktur.
Bunun için de ‘ölmeden önce ölmek‘ gerekir yani egodan (nefs) arınmak.
Bu süreçte ölü kalmaya devam edersek de olmaz; Hakk’a ulaşmak için yeniden dirilip yürümek zorundayız.
Bu ifadeyi duymuş olanlarınız vardır: Sonu başa bağlamak’; aynı anlama gelir.
Hepimiz Hayy olarak doğarız yani dirilik kazanmış bir canlı olarak.
Ve ölmeden önce ölmemiz gereken bu yolda üç kez doğarız:
* İlki doğaya,
* İkincisi kültüre,
* Üçüncüsü maneviyata…
Bu doğumların birinden diğerine geçmek için de her seferinde ölmek gerekir yoksa bu yolculuk bir yerde tıkanır kalır.
Doğum da ölüm de bu hayattadır; bu bize sanıldığı gibi bir ölümün olmadığını gösterir. Dolayısıyla ölümden korkmak anlamsızdır çünkü her ölüm aslında yeniye ve her seferinde daha iyiye bir doğumun habercisidir.
Buradaki en değerli bilgi de şudur: Hu üçüncü doğumdan sonra gerçekleşecektir.
Buna Fena‘dan (yokluktan) Beka‘ya (varlığa) giden bir yolculuk da diyebiliriz…