Tüm bitkilerin, ekinlerin, meyve, sebze ve gıdaların insanların faydalanması için yaratıldığını biliyoruz. Kuranı Kerim’de bunların içinden sadece “Tin” suresinde incir ve zeytin üzerine yemin edilmiştir. Bazı Müfessirler “Tin” kelimesinin “incir” kelimesiyle eş değer olduğunu öne sürerler. Tin suresinin meali şöyledir:
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
1. İncir ve zeytine and olsun,
2. Sina dağına,
3. Ve şu emin beldeye,
4. Doğrusu, Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
5. Sonra aşağıların aşağısına çevirdik.
6. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir vardır.
7. Öyleyse bundan sonra, hangi şey sana dini yalanlatabilir?
8. Allah hükmedenlerin hakimi değil midir?
Bazı görüşlere göre bu surede geçen incir ve zeytin ağaçlarının insanoğlunun gelişimiyle ilgili Hz. Adem ile Hz. Muhammed’e kadar olan dönemi anlatır. İncir, insanoğlunun ilk dönemine işaret etmektedir. Hz. Adem cennette incir ağacının altında gölgede gölgeleniyordu, sonra Hava ile birlikte yasaklandığı ağacın meyvesinden yedikleri için yeryüzüne indirildiklerinde örtülmesi gereken mahallerini incir yaprağıyla örtmüşlerdir. Bu bakımdan da incir, Hz. Adem ve Hava’nın dünya hayatını hatırlatmaktadır.
Zeytin ise Hz. Nuh dönemine işaret eder. Allah, Nuh kavmini tufan ile helak etmiş ve Hz. Nuh peygambere gelen vahiyle canlılardan birer ve yedişer çift gemisine alarak onları kurtarmış, sonra da kara parçası bulması için kuşlardan birini yollamıştır. Fakat kuş geri gelmeyince başka bir kuş göndermiş o da gagasında bir zeytin dalı ile geri gelmiştir. Böylece Hz. Nuh, Allah’ın kendisine yeryüzünü imar etmesi ve orada yerleşip çoğalmalarına izin vermesiyle Nuh tufanı sona ermiştir. Dolayısıyla zeytin de, insanlığın ikinci kez gelişip çoğalmasına sembol olmuştur.
Bazı müfessirler “ Tin “ suresinin ilk ayetinde zikredilen bu kelimeden maksadın söz konusu incir meyvesi olmadığını, ilk ayetin devamında Tur-i Sina ile Hz. Musa’nın ve emin belde ile Hz. Muhammed’ in vahiy aldığını söylerler. Mukaddes’te bulunan ve Süryanice “ Tür-i Tina” ve “ Tür-i Zita ” denilen, incir ve zeytinin bolca yetiştiği iki dağa işaret ederler. Bu iki dağ, Şam bölgesinde bulunmaktadır. Hz. İsa’nın doğup büyüdüğü bu topraklar, ayın zamanda İsrail peygamberlerinin gönderildiği bölgedir. (Hz. İsa’nın peygamber olarak gönderildiği bölge incir ve zeytinin bolca yetiştiği bölgedir.)
Hz. Musa’nın ilk vahiy aldığı mahal Tur dağıdır. Son olarak da ayette geçen “ Emin Belde “ den maksadın Mekke olduğundan İslam alimleri hemfikirdir. Allah incir, zeytin ve emin beldeye yemin etmekle üç büyük peygamberin bölgeye yemin etmiş, böylece peygamberlerin önemine ve getirdiği dinin büyüklüğüne dikkat çekmiş olduğu söylenir. Buna göre “Tin” kelimesiyle Şam, zeytin kelimesiyle Kudüs kasdedilmiştir.
Diğer yandan zeytin ve incir farklı iki meyve gibi görülse de yaradılışın esası, genetik şifresi olarak düşünülür.
Peki yaradılış kompozisyonu ile zeytin ve incir arasındaki ilgi nedir?
Zeytin dişinin yumurta hücresini, incir pek çok olan sperm hücrelerini temsil ettiği düşünülür. Aynı zamanda incir çokluğu, zeytin tekliği simgeler. Yaradılışta da iki tecelli vardır.
Kesret (Teklik) ve Vahdet ( Çokluk) sırrı
Evrende muhteşem düzende tekliği ve çokluğu görürüz. Kesret ve vahdet bir araya geldiğinde, tevhit ( birleşme) gerçekleşir. Şöyle düşünün bir evin tuğlaları, kapıları, pencereleri ve tüm diğer parçaları kesrettir. Parçaların bir araya gelmesiyle vahdet birliğe ulaşır. Trilyonlarca hücre de kesreti, çokluğu ifade eder. Bunlar bir araya geldiğinde tevhit (birleşme) gerçekleştiğinde, insan vücudu oluşur yani vahdet ( birlik ) sırrı tecelli eder.
Sadece zeytin ve incirden yola çıkarak bile anlıyoruz ki Allah, varlıkları çekirdeklerden ve şifrelerden yaratmıştır ve insanın yaradılışı tüm yaradılış sırrının sentezidir. Düşündüğümüzde tüm meyve ve sebzelerin içine saklanmış çekirdeklerde bir hayat, hayatın içine saklanmış sırlar ve şifreler gizlidir.
Kesret ve Vahdet konu başlığını kontrol edin.