Hayatın anlamı ve amacı herkese göre farklı olduğu için, aynı yaşam tarzında buluşmak çok uzak bir olasılık gibi görünüyor. Yüzyıllar önce yazı yazmak ile başlayan bilimsel denklemler, farklı hesaplamalar ile en doğru sonuçlara yaklaşıyor. En doğru sonuçlara ulaşmanın yolu, farklı yolları denemekten geçiyor. Deneme yanılma yöntemi, hatalar ile doğrulara yaklaşır. Kitaplar bize, daha önce denenmiş yaşamların sentezi ile yorumlanan bilgiler sunar. İspatlama açıklamaları içeren bilgiler aslında o kadar da önemli değildir. Anahtar bilgiler, ispat edilmeye gerek kalmadan algılanır. Örnek olarak; ‘Sadece canlılar tek ayak üstünde dengede durabilir.’ Düşmemek için beden otomatik olarak dengede kalmaya çalışır. Bu bilginin ispat edilmesine gerek yoktur. Herkesin anlayabileceği bir bilgidir. Eleştirmeye başladığınız zaman, mutlak bir doğru olmadığını savunabilirsiniz.
Kenarları aynı ölçülerde olan dik bir kolon dengede durabilir. Fakat düşürmek için küçük bir kuvvet yeterli olabilir. Taştan yapılmış bir kolonun, düşmemek için özel bir çaba sarf edemediği ortadadır. Dengede durma örneğinde olduğu gibi, konuyu nasıl algıladığınız ile farklı yorumlar ortaya çıkıyor. Yorumlar ne olursa olsun, en doğru olan algılama değişmiyor. Hayal gücü olan canlıların, kendini yönetebilmek için dengede kalmaya çalışması, evrimsel bir gerçektir. Başka bir örnekte, yer çekimini kitaplardaki hesaplamalar ile öğrenmeden önce de zaten hissedebiliyorduk. Herkes yaşamının bir zamanında, yüksek bir yerden atlayabilmeyi denemeye çalışmıştır. Kitaplarda öğrendiğimiz hesaplamalar haricinde bir hissi irade ile hesap yapabilen bir zihnimiz var. Kendi boyumuzun 2 katı yükseklikten daha yüksek bir yerden atlamaya çalıştığımız zaman, zihnimiz uyarı sinyalleri gönderir. Korku ve endişe ile çekebileceğimiz acıyı hatırlatır. Otomatik olarak hesap yapan bir hissi irademiz var.
Kendimizi geliştirdikçe hesaplar biraz daha yükseliyor. Kuantum fiziğinde buna kuantum sıçraması deniyor. Kuantum sıçraması, bir molekülün daha yüksek bir enerji parçasına tutunarak hareket etmesidir. Zihnimizin en alt yapısında yani bilinçaltımızda, sınırsız hesapların olduğu büyük bir zeka var. Düşündükçe ve hesaplar yaptıkça daha çok geniş bir alana ulaşıyoruz. Kuantum sıçramasının ispata gerek duymayan anlaşılır noktası, zihinsel olarak algılanabiliyor. Sonuç itibarı ile kitaplar, gerçek bilgilerin yorumlarını içerdiği zaman, yanlış ta olsa, doğru da olsa, bize doğru hesap yapabilme yeteneğini aşılıyorlar. Yanlış bir bilgi olduğunu düşündüğümüz zaman, doğrusunu hatırlatıyor. Doğru bilgileri düşündükçe daha doğru bir noktaya çekiyoruz. Kitap okuma alışkanlığı çok olan insanlar da var. Okumaya başladığınız zaman, analiz yapma yeteneği ile büyük bir alışkanlık oluşturuyor. Yazılanların içerisinde, kendi yaşamımız ile ilgili sorular olursa aşılabiliyor. Genel olarak sorulan sorular, yaşam tarzı farklılığı yüzünden, herkes tarafından farklı yorumlanıyor. Farkındalık konusu kişisel olarak değişebilen daha geniş bir alanı kapsıyor. Farkında olsan da olmasan da yaşıyorsun.
Hayat her şeyi ilgilendiren genel bir tanım. Yaşam, canlıların hareketlerini ilgilendiren özel bir tanım. Herkes kendi hareketlerine ve alışkanlıklarına göre, bir yaşam tarzı oluşturuyor. Bütün olarak tüm canlılar, genel bir hayatı oluşturuyor. Hayal gücü zayıf olanlar, ayrıntıları ve küçük yansımaları göremiyorlar. Duygusal gücü zayıf olanlar, soğukkanlı olmayı başarabiliyorlar. Hayal ile gerçeği ayırt edebilmemiz için, dokunma hissi var. Hayattaki en güçlü soru; Hayat bir rüya mıdır? Bu soruya cevap vermek çok zor olsa da, benim cevabım: Hayat, kendi gerçeğini oluşturabildiğin bir rüyadır. Önemli olan, yaratılışına yakışır bir şekilde sevgi ile yaşamak. Henüz acıları sevgiye dönüştüremiyoruz ama onun da bir sırrı vardır. Hayatın anlamını ve amacını sorgulatan 2 soru ile yazımı bitiriyorum. Hayatta en önemli olan şey nedir? Ve sen bunun için neler yapabilirsin?
Sevgi ve bilgi ile kalın…
Hakan Özüdoğru (NLP Uzmanı)