Para, bütün insanlığın ortak sınavı ve dersidir. Çalışanın amacı onu kazanmak, işverenin amacı daha da artırmak. Her ikisinin de amacı kendi ve çocuklarının geleceğini garanti altına almak. Daha fazlası da var fakat temel sebep, yaşamak için gerekliliği yadsınamaz olan paranın geleceğin garantisi olarak görülmesi.
Bugün çoğu öğrenci geleceğini kazanacağı para ölçüsünde belirliyor. Bilim, sanat, edebiyat, tarih, arkeoloji, müzik ve daha bir çok çalışma alanı mecburiyetten girilen dallar haline geldi. Sistemin inşa edildiği para kavramında insanın varlığını ilgilendiren temel kavramların tamamı sistem dışına itilmiş durumda ve para tüm yaşamın belirleyicisi konumunda. Buna sadece çalışan ve işveren bakış açıları değil, siyaset, din ve diğer toplumsal yönetim araçları da dahil olmuş vaziyette. Para kazanmak için her şeyin mübah hale getirildiği sistem, kendi özünde de ahlaki kirlenmeye ve çürümeye maruz kalmıştır.
Yozlaşan kültürler, geleceğini göremeyen bireyler, daha fazlasını elde etmek için daha çok çalıştıranlar, elindeki ile en iyisine ulaşmak için borca girenler ile yaşam kendi kısır döngüsünde hastalıklı düşünceler ve bireyler ortaya çıkartarak yoluna devam ediyor. Çocukların düşünce yapısını şekillendirecek kadar pazarlama ve reklam dünyasının vazgeçilmezi haline gelen para, uğruna savaşları çıkartılacak ve ölümler getirecek kadar da acımasızlığı tetikliyor insanoğlunda.
Daha fazla kar hırsı ile yoluna devam ederken, aç kalan çalışanını düşünmeyen patron kadar, çalışanın açlığını görmezden gelen ve din tacirlerinin suçlu olduğu sistemde, kazandığı üç kuruşu da daha iyi bir telefon almak için harcayan dünya insanı da bir o kadar suçluluk duymalıdır kendinde.
Paranın hayatın gerçekliği haline getirildiği, uğruna dualar edildiği, meditasyonlar yapıldığı, hırsın ve hırsızlığın ayyuka çıktığı para için her şeyin mübah olmadığı, para ile her şey daha güzel olduğu ve insanlığın iyileşmesi için gerekli bir meta olduğu bilgisine ve misyonuna erişmeli ve en az sevgi kadar parayı da paylaşmayı öğrenmeli insan.