Alma verme dengesi, yaşamın dengesidir. Yaşamın bütün işleyişi, çabasız bir şekilde bu dengeyi sağlar. Yaşam, az almaktan ya da çok vermekten korkmaz. Alma verme döngüsüne sevgiyle katılır.
Alma verme döngüsünü anlayamayan, en dengesiz göründüğü zamanlarda bile orada olan dengeyi idrak edemeyen insandır; çünkü insan dengeyi sağlayan olmak için hesaplar yapar. Alırken aldığını, verirken verdiğini hesaplar. Her alışında ve verişinde öncesinin hesabını yapar. Muhasebe yapar; çünkü almayı ve vermeyi birbirinin karşılığı olarak görür. Bir şey aldığında karşılığında verir, bir şey verdiğinde karşılığında almak ister. Alma verme dengesini kurduğunu zannederken, yalnızca karşılığında alıp verir.
Halbuki almanın ve vermenin esası gönüllülüktür, karşılık değil. Gönülle olduğunda; insan karşılığında bir şey almayı istemeden verebilir, karşılığında bir şey vermek zorunda olmadan alabilir. Asıl almak ve vermek budur.
Alma verme dengesi, bireysel değildir, iki kişi arasındaki bir hesaplaşma değildir, çizgisel değildir. Bu denge evrenseldir, bütün evreni kapsayan bir akıştır, döngüsel bir ağdır. Biri bize gönülden verdiğinde, bireysel boyutu aşar; karşılığında kendine istemediği şey, bizim aracılığımızla başka birine gönülden verilir. Birine gönülden verdiğimizde, evrensel akışa katılırız; karşılığında kendimize istemediğimiz şey, diğer kişi aracılığıyla başka birine gönülden verilir. Bireysel hesaplaşma, evrensel akışa dönüşür.
İnsan bu mükemmel denge içinde dahi ya verdiği kadar alamadığından isyandadır ya da aldığı kadar veremediğinden sıkıntıdadır. Veren kişi, verirken karşılığını alma isteğindeyse, fakat bu isteğini net bir şekilde alan kişiye belirtmemişse, verdiği kadar alamaz. Alan kişi, karşılığında vereceğini kendi değerlendirmesine göre verecektir. Verenin beklentisiyle alanın layık gördüğü birbiriyle uyuşmadığında ise, karşılık esasına dayanan ilişki elbette zarar görecektir. Bu yüzden karşılık esasına göre yapılan bütün alış verişlerde, bireysel hesaplaşmanın sağlanması için, her iki tarafın da ilişkinin karşılık üzerine olduğunu net bir şekilde biliyor olması gerekir. Aksi halde bireysel hesaplaşma ölçeğindeki dengesizliği deneyimleyen insan, evrensel akıştaki mükemmel dengeyi kaçırır. Gönülden vermenin, gönülden verileni almanın güzelliğini kaçırır. Oysa ki bütün almalar ve bütün vermeler sonsuzlukta çabasızca dengededir.
İşin özü gönüllülük, tersinden bakarsak dirençsizlik. Çok güzel ifade etmişsiniz. Sevgiler…