Arada kafa dağıtıcı cümleler kurup duruyorum; şimdi ne yapmam gerekiyor, bunun cevabı nedir? Neyi görmem gerekiyor? Şu anda neler oluyor? Sorular çoğaldıkça cevapları da karmaşık bir hale geliyordu. Cevapları içselliğinde aramak tüm soruların cevabı mı oluyordu yoksa soruları mı ortadan kaldırıyordu bilemiyorum? Fakat her eylemin bir sonucu olduğunu biliyordum ve basit detayların bütün resmi iyileştirmek için çok büyük katkıları olduğunu fark ettim. Burada basitçe maddeleştirdim ve adına ders dedim fakat oraya siz başka bir kavram da koyabilirsiniz. Birinci farkındalık, birinci uyanış, birinci görmem gereken vb…
Birinci ders; bildiğin ve öğretilen ne varsa unut…
İkinci ders; yaşamak sadece daha çok kazanmakla ve gelir arttırmakla anlamlı hale gelen bir oluş formu değildir. Yaşamak; ruhunu beslemek için doğayla, kuşla, kediyle, köpekle, böcekle, toprakla, havayla, suyla ve nefes ile temas edip kendi varlığını onurlandırmaktır…
Üçüncü ders; ölümü öğren. Onun senin gerçekliğin olduğunu fark ettiğin anda, basit şeyler uğruna çektiğin acıların, hırs ile sahip olmaya çalıştığın makamların ve kendini unutarak tüm zamanını ve emeğini verdiğin malın ve mülkün bir anlam ifade etmediğini göreceksin…
Dördüncü ders; sen şimdiyi ve anı mutlu kıl geçmiş ve gelecek yok olur…
Beşinci ders; hayat bir oyun, bunu drama ya da komediye çevirmek senin elinde. Hatırlamayı seçersen, izlediğin şey sana acı vermez ve her deneyim oyunda bir perde olur sana…
Altıncı ders; tüm hayat bir ders mi? Diyerek kendine sorduğun soru bile kendinle sınavda olduğunu gösteriyor… Hayatı yaşanabilir kılan şeyleri takdir etmek ve sevgide koşulsuzluğu öğrenmek nefes alma sebebi olabilir. Her bedenlenmiş ruh hiç’liğe erecek diye bir gerçeklik yok. Deneyimler, yer ve gök arasında, beden ile zihin arasında, aşk ile ait olmak arasında gidip gelen bütün süreçlerin toplamıdır ve toplamlarda bir derstir. Başarmak düşüncesi olmadan, an’da kendine çoğalarak büyü. Büyütmeye çalışma karşındakini kendini büyüt, kendini büyütürsen, dersler küçük ve hafif gelmeye başlayacaktır…
Yedinci ders; sevgili dediğin kişi kendini sevmeyi unuttuğun anda karşına çıkan ve seni uyandıran kişidir. Sevgiliyi değerli kılan şey ise senin kendine verdiğin sevgi ve değer ile doğru orantılıdır…
Sekizinci ders; bütün olasılıklar kendi içinde olasılıksızlık da barındırır. Her ne karar alırsan al içinde sen olduğun müddetçe sana seçim yapma şansı verir bu durum. Hangi yola çıkıyorsan çık bir yanında duran olasılıksızlığın da kendi içinde bir seçim olduğunu hatırla. Böylece devam etmek ve vazgeçmek konusunda kendini rahat hissedersin… Vazgeçmek vahim bir kayıp değil bir seçimdir ve senin saf gerçekliğindir…
Dokuzuncu ders; bazı deneyimler bardaktaki dudak payı gibidir. Bu pay kimi zaman onlarca serçeyi doyuracak kadar derin olur. Kimi zamanda içindeki sevgili boşluğunu hatırlatacak kadar az… Gözün bardağına dolanda değil üzerine yığılan boşlukta olur… Hayatta ne kadar çok dudak payı bırakırsanız dudaklarınız yanmasın diye, mutsuzluk yaşama payınız da o kadar çok olur…
Kısaca deneyimlerimle elde ettiğim ve mümkün olduğunca hayatımda pratik olarak kullandığım bu bilgileri sizlerle de paylaşmak istedim. Bir derde çare olmak, akıl vermek, yönlendirmek, çok biliyor olmak ve bilge görünmek derdi olmaksızın sadece yediğim yemeğin içindeki tatları ifade etmeye çalıştım. Acıyı sevenler acıya, tatlıyı sevenler tatlıya tutunabilir. Yaşam farklı lezzetleri içinde barındıran bir yemek ve onun tadına bakmadan tuz atmaya devam etmek de bir seçimdir diyerek; yuvanıza yaptığınız yolculukta başarılar diliyorum.
Muhteşem.tesekkur ederm
Teşekkür ederim…