Son dönemlerde bilim adamlarının söylemlerde sık sık karşılaştığım bir tanım var. İnsan bedenini bir bilgisayar donanımına, beynini ise bir yazılıma benzetiyorlar. Beyin tüm bu donanımların yönetilmesi ve yürütülmesi işlevini yerine getiren bir araç ve sistemini tamamen bu bedenin yönetilmesi ve hayatta kalması için kullanıyor. Tanım bu şekilde yapılmakla birlikte kendileri de çoğunlukla bu tabire inanmış görünüyorlar.
Benim bu tespit ve teorileri izlerken aklıma gelen bir şey tüm bu bilimsel çalışmaların biraz dışında kalıyor. Çünkü beyin burada donanımı destekleyen ve yöneten yazılımı yazan birimi oluşturuyor. Beyin yazılımın kendisi değil yazılımı yazan kaynaktır.
“Augusta Üniversitesi Georgia Tıp Fakültesi’nden Joe Tsien’le ekibi 2015 yılında insan beyninin çok basit bir yazılım ile çalıştığını öne sürdüler ve aradan geçen iki yılda bunu kanıtladıklarını duyurdular.”
Bu haber benzeri çok sayıda yazı ve bilimsel makale internette dolaşıyor. Yapay zekanın üstünlüğünden, süper robotlara varana kadar geniş bir skalada insan beyninin rakibi olabilecek teknolojik gelişmelerden, bunların yarattığı kaotik ortamlardan bahsediliyor. Bütün bu teorileri yazanlar ya da araştırmaları yapanlar dayandıkları bilimsel çalışmaların arkasında kendi beyinlerinin ürettiği teoriler ve yorumlar bulunduğu gerçekliğini es geçiyor. Hatta daha komik olan şey ise bütün bunları yapan şeyin kendi beyinleri olduğunu da unutuyorlar ya da böyle yansıtmak istiyorlar. Bunun bilinçli bir aptallaştırma hareketi olduğunu bile düşünmüyor değilim.
Yapay zeka dediğimiz kavram aslında insanların ürettiği tüm bilgilere aynı anda erişip ondan yorumlar üreten bir sistem. Yani yine beynin ürettiği verileri kullanıyor. İnsandan farklı olan tarafı talep edilen bilgiden başka bir şeye erişmeden sadece o bilgiye ulaşarak onu getirmesi ve bir adım ötesi o bilgiler dahilinde özgün yorumlarda bulunması.
ABD’nin hukuk firmalarından biri, davalara hazırlık sürecinde IBM tarafından iflas davaları için geliştirilen Ross adındaki robotu kullanacak. Güncel yasaların öğretildiği Ross, binlerce sayfalık dava dosyasını hafızasında taşıyacak ve avukatlara, gerekli yaratıcı cevapları sağlayacak.
İşin özüne dönecek olursak, şimdilik sahip olduğumuzu düşündüğümüz zihin modeli ile yapabildiğimiz ve geliştirdiğimiz teknolojinin geleceği nokta yine bizim yok etme dürtüsü ile geliştireceğimiz ve daha ileri bir yapay zeka modeline yenilebilir. Buradaki yenilgi yapay zekanın sıfırdan üretimi ile değil kaynakları yorumlaması ve o kaynaklardan yeni kaynaklar çıkartması ile mümkün olabilir. İnsan beyin ve beden haricinde daha derin bir varoluşsal kaynak ile yaşamını devam ettiriyor. Duygular… Korku duygusu, sevme duygusu, hayatta kalma duygusu, üreme ve çoğalma duygusu gibi duygu temelli hareket eylemleri günün sonunda sürekli öğrenen ve gelişen bir yaşam modeli geliştiriyor. Yaşamını tehdit eden unsurların farklılaşıp hayvan saldırılarından insan saldırılarına maruz kalacak bir hayat formuna dönen insan mızrak ya da ateşli silahlardan, çok geniş tarama alanları olan, gece görüşlü kamera sistemleri ve alarm teknolojileri ile donatılmış evlerde oturmaya başladı. Yapay zekanın duygusal yoksunluğu (şimdilik) onun yeni kaynaklar ve çareler üretme konusundaki kısır döngüsünü ortaya koyuyor. İnsan sürekli olarak tetiklenen duyguları, dürtüleri ve korku merkezi amigdalanın yansımaları ile yeni buluşlar gerçekleştiriyor.
İcatların büyük bir çoğunluğu; korku, çaresizlik, merak ve köşeye sıkışmışlık duyguları ile bulunmuştur. Daha kolayını yapma düşüncesi, daha iyisini yapma isteği, hastalık kapmış bir topluluğu iyileştirme çabası, gitmesi gereken bir yere daha hızlı ulaşma isteği ve daha bir çok şey insan beyninin, var olan sistem üzerinde geliştirmeler yaptığı çözümlemelerdir.
Beynin karar mekanizmasının aktif olması daha çok “tehlike var” sinyalleri ve “şimdi ne olacak” dürtüsü ile “daha iyisi mümkün mü?” sorusu ile hayat buluyor ve aktif oluyor. Ben bir bilim adamı değilim ve elimde de beynin sınırlarını ölçen cihazlar yok. Fakat basit mantıksal yaklaşımları ortaya koyduğumda gördüğüm bir şey var o da insanlığa bilimsel olarak dayatılan birçok şeyin halen bir teori ve önerme olduğudur. Teoriler ve öneriler kendisini çürütecek bir gerçeklik ortaya çıkartana kadar o anın gerçekliği olarak var olurlar ve ilk karşıt ve gerçeğe yakın olduğu düşünülen bir başka teori ile ortadan kalkarlar.
Dünyada beynin sınırlarını zorlayan insanlar aramanıza gerek yok. başlangıcında sıfır bilgi ile yaşama merhaba demiş bir çocuğun, çevresini izleyerek, dinleyerek, anlayarak ve yorumlayarak ilerlediği yolculuğunda karar verme mekanizmalarını aktif etmesi, düşünme yetisini geliştirmesi, uçak yapması, bilgisayar yapması, yazılım üretmesi, sistem geliştirmesi, suyun kaldırma kuvvetini bulup gemi yapması, rüzgarın ve suyun gücüyle elektrik etmesi ve akım teorisi ile elektriği transfer etmesi, iki kablo arasında veri transferi yapmaya başlaması sonrasında sadece vericiler arasında iki kıta arasında ses, görüntü, dosya ve veri transferi yapabilmesini mümkün kılan SİZ’siniz yani İnsanlar…
Bu yüzden düşünmekten, merak etmekten, sorgulamaktan, araştırmaktan ve gerçeği bulma çabasından vazgeçmeyin, siz yaşamı şekillendiren, modelleyen ve yeniden anlam yükleyen bir düşüncenin doğum anısınız, beyninizi ve varlığınızı fark edin ve onu onurlandırın…
#beyin #yapayzeka #insan #bilgisayar #yazılım #sistem #duygu #düşünce #korku #çaresizlik #icat #bilim