Korkan bedenin haykırışlarına kulak verin

Korkan bedenin haykırışlarına kulak verin Size hayatınızı hediye edebilir…

Ülkemizde ve dünyada son günlerde üst üste yaşanan çeşitli terör, şiddet ve darbe girişimi olayları ile hepimiz az yada çok şok durumunun karışık reaksiyonlarını, dayanılmaz keder duygularını, terörize olma ve korku ataklarını, öfke patlamalarını ve tahammülsüzlükleri deneyimliyoruz. Bu beklenmedik ve birden gelişen şiddet olayları karşısında kendimizi korunmasız güvensiz çaresiz umutsuz ve güçsüz hissediyoruz ve bu bizi derin ve çözümsüz bir tasaya ve içinden çıkılmaz bir mateme sürüklüyor.

Özellikle son deneyimlediğimiz şiddet girişiminin sokaklarımızda bize yaşattıkları bedenimizin hafızasına kazınmış durumda. Toplumca derin bir travmadan geçiyoruz ve bu şok ve travma durumun izlerini her gün artık fiziksel düzlemde bedenlerimizde deneyimlemeye başladık. Derin ve şiddetli bir şekilde korkuyoruz tüylerimiz korkunun dehşeti ile diken diken ama yaşamda kalma içgüdümüzün hırsı ile bedenlerimizden taşıyor. Bedenlerimiz olanları sindirmekte çok zorlanıyor ve semptomlarla protesto ediyor. Zihin süreçleri karışmış durumda, derin korku hepimizin korteksini iptal etti ve sürüngen beyin iş başında. Korkuyoruz, korkmalıyız, korkmak yanlış değil ama nasıl…

Her şeyden önce çok önemli bir ayrım yapmalıyız. Biz modern insanlar korkudan çok kaygıya alışığız ve kaygıyı yönetmekte çok deneyimliyiz. Hem üretir hem yönetiriz bu bize kontrol güvenlik hissi verir. Yani kaygı korkudan daha kolaydır kaygı zihinseldir ve kaygı sebebi aslında sanaldır bir beklentidir yani içseldir ama korku bambaşkadır o dışsaldır tehlike oradadır ve tam gözünüzün içine bakıyordur bir beklenti yoktur tam karşınızdadır ve işinizi bitirmek üzeredir

Bu sebeple korku bedenseldir. Korkuyu damarlarınızda hissedersiniz nefesinizde teninizde organlarınızda hücrelerinizde hissedersiniz. Korku size yaşamda kalma arzusu verir. Mücadele etmek ister bedeniniz yaşamak ister ve her şeyi durdurur ve tek önemli şey hayatta kalmanızdır, dünyadaki en önemli şey sizsinizdir. Sürüngen beyin birden adrenalin ve dopamin salgılar, işin başına geçirir sizi ve sistemi yakıtlar. Korku duyulduğu anda korku dışsal bir objeye veya olaya veya insana veya hepsinin karmasına yansıtılır ve düşmanla mücadele etmek yaşamak hissi verir.

Kaygı ise pasiftir  kaygı yavaştır sistemde/bedende stres artar ve kortizon salgılanır. Kaygıda korkulan şeyin enerjisi, içeri sistemin kendisine yansıtılır. Tehlikenin kaynağı düşman belirsizdir hatta tehlikenin kendisi de. Bu sebeple muhatap bulamayan enerji dışarı çıkamaz içeride kalır bu sanal tehlike beklentisi ile sistem kendini yok etmeye programlanır bir nevi ve kaygı yaşamı söndürür korku ise yaşamı tetikler.

korkan-bedenin-haykırışları

Son dönemde yaşadıklarımız bedenlerimize hayatta kalması gerektiğini söylüyor. Bedenlerimiz bağır çağır tepki veriyor semptom üretiyor hey bana bak yaşaman lazım heyy sana diyorum kalk ayağa. Bedenlerimiz konuşuyor dinleyelim. Korku tüm varlığımızı etkiler; fiziksel, duygusal, ruhsal, psikolojik olarak en derinde ne varsa her şeyi yukarı çıkarır en mahremde gizlediklerimizi bedenlerimiz haykırır, bir kalp ritmi bozukluğu ile kaybetme korkumuzu, kas gerginliği ile çaresizliğimizi,  bulantı kramplarla iğretimizi, ağız kuruluğu ile onay ihtiyacımızı , terleme ile endişelerimizi, ümitsizliğimizi, ağlama ile değersizliğimizi suçluluğumuzu, panik bozukluk ile güçsüzlüğümüzü ve bunun gibi binlerce farklı fiziksel semptom ile bedenlerimiz sakladığımız gizlediğimiz her ne varsa bas bas bağırır. Kaygı sizi bedeninizden uzaklaştırırken korku size bedeninize getirir. Bundandır ki korkan insanlar daha cesurdurlar, kaygı bizi pasif yapar. Korku bizi atak yapar kaygı bizi çekingen. Kaygıda yaşamaktan korkarken, korkuda ölmekten korkarız… Bu sebeple korku bir lütuftur. Korku harekete geçmek için o ilk itici güçtür ve bizi ayağa kaldırır. Bol bol korkun korkudan korkmayın bedenlerinizi dinleyin şunlar var mı?

  • Kısa nefesler
  • Kalp çarpıntısı
  • Titreme
  • Baş dönmesi
  • Terleme
  • Yutkunma
  • Mide bulantısı karın ağrısı
  • Hissizlik
  • Huzursuzluk
  • Ayrılma korkusu
  • Kendinle bağlantını kaybettin hissi
  • Sıcak veya soguk basması
  • Ölüm korkusu
  • Delirme korkusu
  • Kontrolü kaybetme korkusu

Bunlar ve/veya daha fazlası varsa bedeniniz yaşadığını hissetmeye başlamış demektir. Ancak uzun bir uykudan tokatla uyandırılmak gibidir bu. Bedenin bunu atlatmak sindirmek için yardıma ve kendini yeniden ayarlamaya belkide reset/yeniden başlatmaya ihtiyacı vardır. Bununda farkında olmak ve bedene yardım etmek lazımdır. Eğer enerji bedende sağaltılmazsa eğer kendinize bedeninize yardım etmezseniz yavaş yavaş bu korkunun başlattığı  ilk kuvvetli enerjinin kalıcı bir fobiye dönüşmesi yüksek olasılıktır.

İşte bize düşen sorumluluk buradadır bu ilk tetikleyen enerjiyi beden için yakıt olarak kullanmak ve sistemi yeniden başlatmak. Zamanında yani semptomlar varken önlem alırsak bu enerji yaşam üretici yaratıcı ve dönüştürücüdür ancak zamanını kaçırırsak enerji içeride kalarak kendini hedef alır ki  bu kendi kendimizi vurmak intihar gibidir.

Peki ne yapacağız? Korkan bedenin haykırışlarına kulak verin. Size hayatınızı hediye edebilir. Beden, eğer ona yardım ederseniz korkuyu yeniden başlamak için kullanabilir.  Tüm sistemi harekete geçirip dönüştürmesi gerekeni dönüştürmek için kıvılcım edebilir.

Peki ya bunu nasıl yapacağız. Burada homeopati ve psikoterapi beraber harika bir yardım sunmaktadır. Korkunuzdan kaçmayın semptomları bastırmayın yardım alın yüzleşin ve bırakın beden neyi bırakmak istiyorsa onu bıraksın. Bırakın olan sadece olsun.

İlaç alarak semptomları bastırmayın kendinizi uyuşturmayın kendiniz ve bedeniniz için sorumluluk alın. Bu yönetilmesi dehşetli şeyleri yönetmemek için bastırmak yerine onları sizin yönetiminizde, size denge kazandıran ve yaşamınızın kontrolünü ve güvenlik hissinin sizden üreyen bir enerji olmasına yardım etsin. Bu durumu sizi etkisiz çaresiz bir kurban olma durumundan çıkarması için bir şans olarak kullanın.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

1 Yorum

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir