Kutsal bir kitaptan, rastgele bir sayfa seçerek, belli bir dilek ve niyetle, kutsal manevi içgörü ya da kehanet arama pratiğine; kitap falı (Bibliomancy) denilmektedir. Bundan farklı bir terim olan, bibliyomani-kitap düşkünlüğü ile karıştırılmamalıdır. Edebiyat veya müzik eserlerinde, el yazmalarında, kadim belgelerde bu yöntemle yazıları yorumlayarak kehanette bulunmak, sanatsal bir fal şekli olarak kabul edilir.
Herhangi bir sayfa açılır ve gözler kapalı iken, kitapta bir satıra işaret edilir. Kitaplar daima kutsal veya nitelikli metinleri içermelidir. I Ching’in, geleceği tahmin etmek için ilk kez kullanılmasından bu yana 3000 yıl geçmiştir. Homeros’un ünlü destanlarından İlyada ve Odesa, antik Yunanlılar için kehanet kitabı bazında ortak seçimlerdi. Hıristiyanlar arasında, İncil, İslam kültürlerinde Kur’an, Mesnevi, Divan-ı Kebir Ortaçağ’da Aeneis (Romalı şair Vergilius’un Roma İmparatorluğu’nun destanı sayılan epik destanı), Menachem Mendel Schneerson’un 30 ciltlik İbranice mektup koleksiyonu; Igrot Kodesh gibi metinler daima yaygın olarak kullanılmıştır.
1800’lerde kitaplar herkes için yaygınlaşmıştı. Doğaüstü ve okült eserlere ilgi bu dönemde artmaya başladı. Bir kitap açmak ve rastgele bir bölüm seçmek, tıpkı burç falı okumak gibi günlük bir alışkanlık haline gelmişti, medyuma gider gibi kitap falı okuması yapanlara da başvuruluyordu.
Bu yöntemle; gerçeği yansıttığınıza inandığınız bir kitap seçmek, ciltten tutarak açık düşmesine izin vermek veya gözler kapalıyken rastgele açarak bir satıra parmakla işaret etmek, ya da bir pasajı geleceğe dair bilgece haberler içeren konumda görerek yorumlamak gerekiyordu.
Bazen, çok sayıda tahta, kağıt gibi malzemeye kitaplardan birkaç ayet, şiir veya cümle yazılır, bunları bir kutuda sallayarak rastgele birini seçerlerdi. Kimi insanlar, üzerini kağıda yazılı ayetlerin kapladıkları büyük bir masaya zar atarak, hayır,şer, ölüm tarihi gibi arayışlara varan soru işaretlerini yorumlamaya çalışıyorlardı.
Çoğunlukla bir kitap sık açılırsa yer yapar ve hep ayni yerden açılabilirdi, işte bu yüzden zar atma yoluna baş vuruluyor veya kütüphanelerden rastgele bir kitap seçiliyordu. Bu aynı zamanda, bir kitap, bir raftan kendi başına düşmüşse de geçerliydi.
Antik Roma’da, Sortes kehanet yöntemi için, bir kitabın içindekiler ya da sınıflamalar kısmına parmak basılmaktaydı.
Tefe’ül
Tefe’ül (hayırlıya yormak) Osmanlı zamanında, üst kademeden halka uzanan bir çerçevede tefe’ül geleneği halinde, geleceğe dair bir kehanet ihtiyacından hareketle ortaya çıkmış, kimi zaman şiirler aracılığı ile şairler; İslami unsurlarla birlikte harmanlanmış ve aşk, sağlık, iş, ilgi, yolculuk, şans, düşmanlık, savaş, sefer gibi tefe’ül konuları için sık sık tefe’ülde bulunmuşlardır.
Tefe’ül, bir kitap falı türü olarak kutsal kitapların, tanınmış şairlerin divanlarının veya tasavvuf eserlerinin, divanların, seyahatnamelerin, cönk defterlerinin bir dilek, bir niyet tutulup gelişigüzel açılması ile, bakışa denk gelen ilk satırların yorumlanmasını gerektirirdi.
Kitap falı için hangi eserlerin açılması, hangi yöntemlerin, ne şekilde kullanılması gibi önerilerin bulunduğu çeşitli dillerde falnameler vardır. Falname adı ile bilinen Osmanlıca eserin alanı; 24 divan şairi adına tertip edilmiş, 24 fal niyeti’dir. Tüm şairler, özgün mahlaslarının ilk harfi dikkate alınarak, osmanlı türkçesi alfabesi ile sıralanmıştır. İçerikteki kafiyeli dörtlüklere, herhangi bir konuda fal için, şair adlarından bir kura çekilip, zar ile çıkan sayıya göre fal dörtlüğü okunur.
Bilinmeyenleri bilmeye, tahmin etmeye çalışan fal talipleri, tüm sırların sahibi olan Yaradan’a namaz ve duanın, Fetih gibi surelerin, salat ve selamların ardından yine İhlas ve Fatiha ile niyet tutup sayfa açmakta ve hayırlı bir alamet gösterebilecek satırlara rastlayacaklarını ummaktaydılar.
İnsan çok sıkıntılı iken, dört dönerek bir cevap arıyorsa, ya da şüphe içinde ise, adeta umut ışığına sımsıkı sarılır gibi, hayra yormak üzere tefe’üle başvurabilirdi. Bu bir hayra yorma amacı taşıdığı için fal okundan ayrı görülürdü, hüsn-i zan sayılırdı, bu nedenle de çok yaygındı.
Önemli şairler tefe’ülde bulunmuşlar ve birçok beyitle toplumun kararsızlık, duraklama ve kuşku duyduğu genel veya özel konuları sonuçlandırıcı, şüpheleri giderici sözlerle, kararlara yardımcı olmayı amaçlamışlardı. Bir yabancı diyara çıkılması gereken her sefer için, Padişahlara Kur’an-ı Kerim ile tefe’ül yapılması ise olağandı. Bunlar, ayet, sure veya karşılaşılan harfin yorumlanması ile mümkündü ki, her harfin derin sırları dahi, kehanetler için yeterliydi. Ne var ki, her isteyenin, ilim sahibi olmadan Kur’an ile tefe’ülde bulunmalarına olumlu bakılmamıştır.
Ferda Ercan Uyulan