Barışın sesi

Dünya tarihinin milliyet, din, mezhep, tarikatlar, yeni akımlar, rekabetçi yaşam koşulları ve birçok alanda bölünmelerin tavan yaptığı bir dönemindeyiz. Bu kadar bölünüp, ayrılan bir tabloda bir yandan da insanlığın barış, birlik, kardeşlik adına haykırması, isyan etmesi sanırım insanlığın ciddi bir yol ayrımında olduğunu gösteriyor.

İnsanlık gelinen bu noktada ya sevgiyle barış, birlik, beraberlik içinde adalete tutunup Bir olmayı seçecek ya da bu tablonun daha vahim bir devamı olarak giderek daha da bölünerek, ayrılarak bencilce kendi sonunu hazırlayacaktır.

Dünyadaki zulme, savaşlara, teröre karşı takınılan bana neci tavırlar gün gelecek insanların nefretle başka topraklarda giderek zalimleşmesinin temellerini hazırlayacaktır. O zaman daha zor ve içinden çıkılmaz günler insanlığı bekler hale gelecek, yol yakınken barışın, sevginin şifalı söylemlerini zulüm ve savaş içindeki bütün topraklara ulaştırmamız bir insanlık görevidir.

Her türlü savaş, terör karşısında mazlum insanlardan yükselen feryatları duymak, sorumluluk bilinciyle olan biten olumsuzlukları sevgiyle, bilgiyle şifalandırmak hepimizin sorumluluğudur. Bu İnsan olma yolculuğunda hiçbirimizin yalnız bu yolda yürümediğini ve birlikte aynı dünyada yaşadığını düşünürsek hepimiz her şeyden ve herkesten bir parça sorumluyuz.

Bir yerlerde bir savaş, terör, açlık gibi insanlığın yaşamını tehdit eden durumlar varsa ve orada çocuklar ölüyorsa bu tabloya devekuşu misali kafayı kuma gömerek kaçmak çözüm olmamalı, olumsuzlukları önlemek ve onarmak için birlikte hareket edilmelidir.

barışın-sesi

Bu yıkımlar ve terör neticesinde bir bebeğin ölü bedeni karşısında tüm kelimeler anlamını yitirmeli, bütün inançlar uğruna savaşılan ideolojiler hükümsüz olmalıdır. Sadece vicdanın, merhametin dili konuşulmalı, sevginin şifalı eli omuz olmalıdır, yitip giden canlar ardından anlatılacak, yazılacak her türlü siyasi ve dini söylemler altında yapılan açıklamalar insanlığın yaşadığı bu hazin travmaları onaramaz.

Dünyada birlik, beraberlik, sevgi içinde yaşamak en büyük idealimiz ve hedefimiz olmalıdır. Diğer bütün idealler, dinler, ideolojiler bunun altında sıralanmalıdır. Öncelik bencilik, bireycilik değil böyle bir tabloda birlik, beraberlik olmalıdır. Gelecek güzel günlerde beraberce uyanacağımız bir dünya istiyorsak bütün insanlık ayağa kalkmalı ve harekete geçmelidir, zamanında gerekenler yapılmazsa dünyanın bir yerlerinde yanan ateş bütün dünyayı acımasızca sardığı zaman kıpırdayacak ve kaçacak yer kalmayacaktır.

Netice itibariyle insanlık ya birlik, barış, sevgi, merhametin diliyle güzel günlerde var olmaya devam edecek ya da iyice bölünerek, kutuplaşarak, her türlü ayrımın eşiğine gelecektir. Birbirinden iyice uzaklaşarak korkularını içinde büyütecek giderek ayrıldığı, bölündüğü her türlü insan ve durum karşısında bir düşman konumunda olacaktır ve bu düşmanlaşma zamanla türlü zulmü, savaşı beraberinde getirecek belki de uygarlığın sonu olacak bir barbarlığa dönüşecektir.

Seçim bize kalmış, dışarıdan beklediğimiz kurtarıcı hiçbir zaman gelmeyecek. İnsanlık ayağa kalkıp, silkinip, yaratılışımızın özü olan sevgi, birlik, beraberlik, hoşgörü tohumlarını yeşertip, etrafa saçmadıkça, dünya şifa bulmayacaktır. Gelecek içimizdeki güzellikleri sevgiyle, merhametle her türlü savaşa karşı olarak, barışın tılsımlı dilini kullanarak aydınlanacaktır. Daha aydınlık, güzel günler için barışın her tarafta yankılanan sesine kulak vermeliyiz…

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir