Bilinçaltımızın muhteşem uyarıcılarıdır çiçekler. Koku, zihnin kapılarını açar ve içeriye sessizce dalar. Bazen büyükannemizin naif kokusunu anımsatır, bazen eski bir sevgiliyi bazen de yaşadığımız olayların hikâyelerini. Çiçekler, titreşimleri ile ferahlık, genişlik ve denge sağlar. Tıpkı renklerin titreşim değerleri gibi saf ve bizlere, en hızlı ulaşan frekanslardır.
“Zihnimizi eğer kontrol edemiyorsak ya da farkındalıkla kalabilmek için harcadığımız efor, onu daha çok yoruyor ve sağ duyudan koparıp, mantığa hapis etmeye çalışıyorsa, kısacası zihin gücümüzle korkularımıza, endişe ve kaygılarımıza sahip çıkamıyorsak, işin ehli olan Çiçeklere bırakmalıyız kendimizi.”
Edward Bach 1933-Galler
…
Çiçeklerin titreşimlerini doğru ve farkındalıklı kullanmak, dengeli bir yaşam modeline yani doğaya, özümüze döndürecektir bizleri. Ruh, zihin ve beden bütünlüğü ile çalışmanın modelini çiçek kürleri ile karşımıza koyar Bach. O her kişiliğin belirli bir psikolojik tablo çizdiğini bu tablonun içinde, rahatsızlıkları olanların artık kronikleşmiş ve hastalık modeli ile karşılarına çıktığını söyler. Eğer ruh iç huzurunu, sevgisini korkular ve endişeler yüzünden terk ederse, yani titreşim değerleri değişirse, bunun adına hastalık dememiz gerekir der Edward Bach.
Tüm rahatsızlıkların hormonal sistemde gerçekleştiğini, bu sisteme bağlı çalışan organlarımızın zamanla doğru titreşim boyutunda çalışmadığı için hastalandıklarını iddia eder. Titreşimlerin ahengini bozan ise psikolojik nedenlerdir. Bir bakteriyolog olması ve çeşitli aşıları geliştirebilmek adına Londra’da hekim olarak çalıştığı dönemlerde, hastalarının birçoğunda geçmişin yani çocukluk dönemlerinde öğrendikleri korkuların nedeni ile bu noktaya geldiklerini fark eder. Bu Bach’ın hızla Londra’dan ayrılıp Galler’e gitmesine neden olur. Artık araştırmalarını psikolojik nedenlere çareler bulmak, çiçeklerle aşılar, homeopatik deneyimler, kürler oluşturmak için hızlandırır. Hayatının son altı yılında bu konuda çalışmış ve 38 temel psikolojik sorun sistematiğini kurmuştur. O, bu sistematik de rahatsızlıkların, psikolojik nedenlerini saptamış, benzerin benzer ile çalışma ilkesini de kullanarak (homeopati) çiçek kürlerini oluşturmaya başlamıştır. Korku gurubu, Aşırı duyarlı gurup, yalnızlık ve duyarsızlaşmak üzerine hazırladığı Çiçek Kürlerini bazı hastalarında uygulamaya başlar. En geç birkaç hafta içinde değişimlerin başladığını görür. Çiçeklerin, bizde ki benzer titreşimlerde ve kimyada olduklarını belirli bir sistematik ile karşımıza çıkarır. Kullandığı yöntemler işe yaramış, hastalarının bir kısmında güçlü iyileşmeler, güçlü bilinç halleri görmüştür. Çiçeklerin titreşimlerini suyun hafızasına kopyalayabilmek ve bu kopyayı bezer psikolojik rahatsızlık ile buluşturmak.
Bach Çiçek Terapisi sistematiği olan ilk Çiçek Terapi yöntemidir. Bu gün Meksika Çiçek Terapisi, Californiya FES Ekibi, Avustralya Bush Çiçek ve çalı terapisi gibi bir çok Çiçek Terapilerine önderlik etmiş,kurduğu sistem,bilimsel anlamda da kendini kabul gördürmüştür. Elbette ki bunda E.Bach’ın bir tıp doktoru ve bakteriyolog olması önem taşımaktadır. O yaşamının son altı yılını bu konuya ayırmıştır. Onun çağdaşı olan Goethe ile mektuplaşmalarında, sezgi duyusunun ne kadar yüksek olduğunu, ruh kavramının rahatsızlıklarda başkahraman olduğunu ifade etmiştir. Kaynaklar ve araştırmalar hep aynı sonuca çıkıyordu; Psikolojik rahatsızlıklar kronikleşmeden, onların uyum ve denge içinde birlikteliklerini sağlamak. Çiçekler üzerine çalışmalarında, solarizasyon yöntemi ile onların özlerini suyun hafızasına teslim etmiş, daha sonra da bu likit özleri hastalarında kullanarak gözlemlemiştir. 1930 yılında “Kendini İyileştirebilmek” adında bir kitap yazdı. Bu kitapta çalışma ilkelerini anlattı, çiçeklerin kimyasının bizlerin psikolojik durumları ile benzer olduğunu dile getirdi. Psikolojik rahatsızlıklar sonucunda ürettiğimiz zehir, tıpkı Paracelsus’un 16.yüzyılda söylediği gibi Doz kavramı yani denge ile birleşti. “Evrende ki her şey zehirdir, önemli olan ise dozdur.” Sözleri ile tarihe imzasını atan Paracelsus, Bach’ın sistematiğine ışık tutmuştur. Evrende ki her şeyin denge ve uyum üzerine kurulduğunu, bizlerin ise bu uyumu ancak, ruh, beden ve zihin birlikteliğinde yakalayabileceğimizi savunmuştur. Onun bir tıp adamı olması, sistematiğin ilke ve dayandıkları noktaları yine bilimsel olarak bu günlere taşımasına neden olmuştur.
Edward Bach her zaman sağlığın ticari bir meta olarak kullanılmasına karşıydı. Bu yüzden çiçek özlerini ve kürlerini yardıma ihtiyacı olan hemen hemen herkesle buluşturdu onlara şifa verdi. İngiltere’nin küçük bir kıyı kasabası olan Cromer’ de hastalara destek verdi. Hızla iyileşenler, çarçabuk toparlanıp yeniden oyun oynayan çocuklar, onu mutlu etti. Çiçek Terapisi’ni artık dünyayla paylaşma zamanı gelmişti. Yeniden İngiltere’de şu an Bach Çiçek Merkezi olan Oxfordshire’a yerleşti, (mount vernon) çalışmalarını akademik anlamda birleştirerek ilk Kraliyet Homeopati Hastanesini kurdu. Onula birlikte çalışan asistanları, hastaları oldu bir ekip kurmayı başarmıştı. Hala İngiltere de Oxfordshire Bach Çiçek Merkezi bu konuda ki araştırmalarına, Bach Çiçek kürlerini üretmeye ve belgelemeye devam etmektedir. Her yıl, Çiçek terapisi üzerine yeni araştırmalar yapan Merkez, Çiçek türlerinin devamlılığından da sorumlu bir ekiptir.
Çiçekler şifacı olmaya devam ediyor, hızla evrene yayılan titreşimleri ile bize daha fazla sokulmak istiyorlar. Çiçeklerin enerjileri her daim üzerinizde olsun…