Ben Bir Çiçeğim

“Bir lotus gibi ol, dokunulmamış kalırsan kontrol sende olur…” diye bir yazı çıktı internette karşıma.

Ben Bir Çiçeğim

Başladım düşünmeye…

Son günlerde Evrenden bize gelen işaretleri görmeyi, fark etmeyi dilemiştim.

Ve birkaç gündür işaretler gelmeye başladı.

Lotus çiçeklerini görür ve onların hakkında bazı şeyler işitir oldum.

Hele bir araştırayım dedim.

Karşıma çıkanları sizlerle de paylaşayım istedim.

Sevgili Şayeste canım da sen bir lotus ol.

Lotus çiçeği gibi sana gelen kir, çamur , her ne varsa senden akıp gitsin demişti geçenlerde.

Sonra bir başka dostum(duru görüsü iyidir)

Hastanede refakatçi kaldığım bir dostumun odasında

“Gülay yatağının altında su var ve Lotus çiçekleri renk renk açmış”

Hay Allah dedim yahu ben gülü çok severim.

Nedir bu Lotuslarla alıp veremediğim.

Demedim tabii ki.

Tüm çiçekler güzeldir, evrenseldir.

Çiçeklerin dinlere, inançlara göre anımsanması ve mal edilmesi beni sorgulattı ve araştırmaya yönlendirdi kalbim.

Hiçbir çiçeğin dini yoktur, dinlere mal edilemez bence.

Sembolleştirmişler geçmişten bugüne.

Onun için Gül’ü sevmeyenler(bir zamanlar ben de sevmezdim)

Lotus Budizm’in simgesi sevmem diyenler(onu da sevmezdim)

Beni aydınlanma yolunda uyandıracak hiçbir ruhani liderlerle de aram iyi değildi.

Yaradan mı?

O’nunla da ben geçmişte çok öfke ve kırgınlıklarda olunca.

O’na da sırtımı dönmüştüm.

Allah ve Tanrı kelimelerine acayip

takılıyordum…

Hiç kullanmak istemezdim.

Kendime kızgınım, herkese kızgınım(geçmişte, zor günlerimde olan Gülay olarak)

Haliyle Yaradan’a da kırgındım.

Ta ki ben gafletten uyana kadar bu takıntılar sürüp gitti.

Ne zaman ki, uyandım uykumdan

Zihnimin zanlarını fark ettim

Cehennem hallerinde kaldım ve yandım.

İşte o vakit

Zihnimin ilahlığını net görebildim.

Egolarımı, kibrimi, dünyayı ben yarattım hallerimi…

Sonra olumsuz duygularımın, düşüncelerimin, geçmişin izlerinden dolayı beni esir ettiği gerçeğini anlayınca.

Bu sefer kurtuluşa ermek için tüm bu duygulardan özgürleşmem gerektiğini bana kalbim söylediğinde dinlemedim.

Ve tabii ki bunun bedelini büyük acıların içinden geçerek ödedim.

Ve duyguların yakıp kül ettiği bedenimin, acıdan kıvrandığı bir zaman diliminden geçince

Küllerimden yeniden Öz’üme doğuyor olduğumu idrak etmekle başladı kendime keşif yolculuğum.

Ve işte bugünlere kadar geldim.

Şimdi Lotusun, Gülün ve tüm çiçeklerin, özünde aydınlanma, kendini bilme, ruhsal varlığını hissetme, sevgi, şefkat, uyanış olduğunun da idrakine vardım.

İlk Lotus çiçeğinin çamurlarda, bataklıkta yetişmesine rağmen tertemiz, hiçbir çamuru üzerinde barındırmamasını öğrendiğimde, bu bilgi bana acayip bir iç huzuru verdi.

Bunu duyduğumda dedim ki;

“Aaa biz insanların da olumsuz yaşanmışlıkları, kalbimizde, ruhumuzda, bedenimizde ,duygularımızda, düşüncelerimizde(zihnimizde) duruyor ve biz tüm geçmişin, ayrıca da atalarımızın geçmişinin izlerini çamur gibi her bir hücremizde taşıyoruz.

O vakit arınma denilen şey, tüm geçmişin izlerinden değişim dönüşüm geçirerek kurtuluşa ermek değil midir? diye kendi kendime bir aydınlanma yaşadım.

Ampul yandı söndü anlayacağınız.

Gülümseyerek kalbime dedim ki;

“Ya Hu inci tanem, sen de bataklıklarda çok kaldın, artık at kurtul hepsinden”

Ve öylece kendime keşif yolculuğuna başlamış olduğumu yıllar sonra fark ettim.

İlk değişimim, hayatımdaki bağımlı ilişki içinde olduğum insanlardan vazgeçmekle başladı.

Bunun için destek aldım.

Konuşma terapileri, enerji çalışmaları ile farkındalık, ruhsal kaslarımı geliştirmeye başlamıştım.

Bir ruh olduğum gerçeğini seneler sonra, daha çok idrak ettikçe

Mutsuzluk, hayatımı tek tek terk etmeye başlamıştı.

Sonra sevilmeye karşı olan açlığımı fark ettiğimde, ne kadar kendimi helak ettiğimi de görmüş oldum.

Sevilmek için kendimden kendimi feda etmişim.

Kaybolmuşum.

Hep başkaları için yaşamışım.

Bunun için de kendimden kendime, bol bol sevgi egzersizleri yaptım.

Sevilme açlığımı, içimdeki çocuk duygularımı doyurmakla en güzel hediyeyi ona vermiş oldum.

Kendimle onur duyuyorum, hiç sevgisizlikten, bataklık gibi bir çocukluk yıllarından(altı yedi yaş hallerime kadar olan travmatik aile dramların içinde kaldığım zamanlar)aynı bir Lotus Çiçeğinin halini bana anımsattı.

Ben de tüm o çamurların izlerini temizleme yolunda iken bir Lotustum sanki.

Sembollerde arınmışlığı temsil ediyor dedik ya hani.

O misal işte…

Değişim, dönüşüm, iç dünyamda başladıktan sonra

Zihin, duygular, ruhsal, bedensel arınmalarla güçlendikçe

Gül misali Sevgi’yi kalbimde hissettikçe gül kokusunu çiçeğini sevmeye de başlamıştım.

Gülün dikeni var, onu sevemem elime batar diyordum.

Meğer o da gülün kendini koruması içinmiş.

Haydi dedim kendime, ben de kendimi korumayı öğrenmeliydim.

Bedenim yetişkin bir bedendi lakin

 Ben ise o bedenin içinde minik yeniden doğan bir bebek gibiydim(duygusal olarak)

O bebeği aldık, büyüttük ve artık o çocuğun kendini koruması gerektiğini de öğrenme zamanı gelmişti.

Yeniden kendimi inşa ediyordum.

 Geçmişin karanlık kuyularına indikçe, bol bol güven duygusunun eksikliğini gördüm.

Güven duygusunu,  o geçmişte kalan inci taneme hissettirmeye özen gösterdim.

İçimdeki çocuğun geçmemiş, yararlı duygularına giderek, güvende olduğunu hissettirmek için kaç yıllar uğraştım bir bilseniz.

Zamanla o da bana güvenmeyi öğrendi ve böylece Özgüven ile tanıştı.

Güven olmazsa olmazımız oldu.

O artık bana güveniyordu, ben de ona…

Biz güvendeydik. Özgüveni yeniden özümüzden aldık anımsadık.

O vakit gülün dikenlerini de kabullendim.

Kendimi korumayı öğrendim

Olumlu olumsuz her halimle kendimi kabule geçtiğimde

Kendimi sevmenin ilk basamaklarına ulaşmış oldum.

Ben Bir Çiçeğim

Gül Sevgi

Lotus da sevgi, şefkat…

O halde ben Lotusum

O halde Gülüm

Papatyayım

Laleyim

Nergisim

Sümbülüm

Sardunyayım.

Tüm çiçeklerde özümü hissedenim.

Ayrım yapmama, onları sembolleştirmeme, herhangi bir inanca sokmama gerek var mı?

Hepsi Bir Ol’anı anımsatmıyor mu?

Hepsi aynı insanlar gibi Bir Yaradan’dan gelmiyor mu?

İşte bu sorular bana bugün gelenler…

Cevaplar içimizde, kalbimizde, ruhumuzda…

Cevapları duymak için sessizlik ve tek başınalık anlarımız olmalı.

Evreni, Tanrı’yı, Allah’ı duyabilmek için ihtiyacımız olan şey bu sessizlik, dinginlik…

Bu da içinizde var oluşunuzdan beri var olan haller olmasın?

Onu bulmak için dünyaya belki de geldik.

O da kendini bulunmak için mi bizi yarattı acaba?

Evet size şah damarınızdan yakınım diyor ayetler…

O halde O Aşk

Ve Aşk hiçbir şekilde konuşulamaz, yazılamaz, ifade edilemez.

O her şeyden münezzeh olan değil mi?

Nedir münezzeh olmak?

Bir zahmet onu da siz araştırın kalbinizin derinliklerinde  

Bulun cevaplarınızı.

Ve şimdi internetten araştırdığım birkaç Lotus bilgisini sizlerle paylaşıyorum.

Bu kısmı olduğu gibi alıntı olarak yazıyorum.

İyi okumalar.

Ben Bir Çiçeğim

Dinlerde Lotus Çiçeğinin Yeri

İslam’da Lotus Çiçeği

Lotus çiçeği İslamiyet ve Müslümanlar için oldukça derin anlamlara sahip dini bir semboldür.

İnsanların içlerindeki karanlıktan arınıp, kendi iç huzuruna dönüşü için aydınlanmayı ve gelişimi temsil eder…

Ayrıca yaratılışın ortaya çıkardığı kutsal oluşumlardan birisinin lotus çiçeği olduğuna inanılır.

Budizm’de Lotus Çiçeği

Lotus çiçekleri, Budizm’de hayati bir rol oynar. Genellikle ruhsal uyanışı, saflığı ve sadakati temsil eder. Bu inanç, lotus çiçeklerinin çamurda açar olmasını ve çamurlu suyun ortasında tertemiz kalabilmesini temsil eder. Budizm için bu, zorluklara rağmen semaya çıkma ve bilgeliğin ışığına doğru ilerleme anlamına gelir.

Budizm’de lotus çiçeğinin sembolizmi rengine bağlı olarak farklılık gösterir.

Örneğin, mavi bir nilüfer çiçeği, bir ruhun bilgi ve bilgeliğe karşı kazandığı zaferi simgeler.

Beyaz lotuslar ise barış ve saflığı ifade ederken, kırmızı nilüferler diğer kırmızı çiçekler gibi sevgi ve şefkat anlamına gelir.

Pembe nilüfer çiçeği ise Budizm’de temel bir yere sahiptir, “Gerçek lotus” ve çiçeğin ana rengi olarak kabul edilir.

Ben Bir Çiçeğim

Hıristiyanlıkta Lotus Çiçeği

Lotus çiçeklerinin Hıristiyanlıkta da derin anlamları vardır. Genellikle saflığı ve evrenin yaratılışını temsil ederler

Ek olarak Hristiyanlar genel olarak nilüfer çiçekleri gibi maddi şeylerin ilahi özellikler taşıdığını kabul etmezken, kutsal çiçekler ve İsa arasındaki çağrışımları oldukça benimserler.

Bunun en belirgin örneği, nilüferlerin çiçeklenmeden üç gün önce çamurlu suyun içinden yükselmesidir. Diğeri de bu bitkilerin köklerinin 2 metreyi aşan derinliklere kadar ulaşabilmesidir, ayrıca tohumlarının uzun süre hayatta kalabilmesi ve bir süre hareketsiz kaldıktan sonra yeniden dirilebilmesidir. Bunların hepsi Hristiyanlara göre, İsa Mesih’in çarmıha gerilmesi ve dirilişi ile ilgilidir.

Hinduizm’de Lotus Çiçeği

Lotus çiçeği, Hinduizm’de de oldukça önemli bir semboldür. Genel olarak lotus çiçekleri, insanlar arasında ruhsal aydınlanmayı, büyümeyi, saflığı ve gelişimi temsil eder. Ayrıca, bireylerin herhangi bir arzu, zevk veya kazançtan etkilenmeden işlerini yerine getirme becerisini sembolize eder.

Hinduizm’de lotus çiçekleri, karma yaşamın suda başladığını temsil eder ve Hindu geleneği, Lord Brahma’nın bir lotus bitkisinin üzerinde oturan Lord Vishnu’dan geldiğine inanır. Hindu öğrenme tanrıçası Tanrıça Saraswati ve Hindu zenginlik tanrıçası Tanrıça Lakshmi gibi diğer Hindu tanrıları da bir lotus çiçeği ile ilişkilendirilir.

Ben Bir Çiçeğim

Antik Mısır’da Lotus Çiçeği

Eski Mısır’da lotus çiçeği yeniden doğuş ve güneş ile ilişkilendirilir. Mısırlılar, güneşin ve lotus çiçeğinin ortak bir özelliği olduğuna inanıyor: çünkü lotus, geceleri kayboluyor ve sabahları yeniden ortaya çıkıyor. Bu çiçek aynı zamanda yaratılışı da sembolize eder. (Bu kısım alıntı isi internetten)

İçinizde çiçekler açsın.

Lotus, gül, lale ne fark eder ki?

Siz hep tertemiz olana, varlığınıza, Öz’e yönelin.

Yöneldikçe ruhunuz çiçek gibi açacak

Işık ile pırıl pırıl parlayan Öz daha da sizden görünür olacak.

Değmez mi bu Öz’e yeniden kavuşmaya

O’nu hissetmeye

O’na döndürülmeye değmez mi kalp kapısını açmaya

Gönlünü Aşk’ı ile doldurmaya?

Cevaplar siz de güzel insanlar.

Benim cevabım belli.

Değer her şeye değer.

Ve bunun ödüllerini almak da ayrı bir güzellik

Ödül almak için değil, geçtiğim yolun keyfindeyim.

Sona değil yola odağımız.

Şükran ve Sevgim hep daim olana

Sonsuz olana

Daimi teşekkürler.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

19 Yorum

  1. Hatice Akhan Güner

    Sevgili Gülay, yolunu bilen yolcu yürüdüğü yoldan keyif alan yolcu,kendini bilen rabbini bilir.Hamdım,piştim yandım canım daha sana ne denir yolun her daim huzira çıksın insan gülü……

    Yanıt
    1. Gülay Şimşek

      Sevgili Hatice ne güzel yazmışsınız teşekkür ederim güzel yorumunuza.
      Evet hayat yolundan şükürler olsun artık keyif alarak yaşayarak yürüyorum.
      Her anımjn farkındalığında Aşk ile ilerleyelim hep beraber.
      Aşk ile kalınız.

      Yanıt
  2. Dilek TEMİZYÜZ

    Sevgili Gülay kalbinin güzelliği kalemine yansımış ne güzel anlatmışsın.
    Her insan bir çiçek kimimiz gül kimimiz Lotus kimimiz papatya her birimiz ayrı ayrı renkler ve kokular içinde evrenin nadide parçasiyiz.
    Kalemine yüreğine sağlık sevgili Gülay her daim yazman dileğimle.

    Yanıt
  3. Derya

    Canim Gülayim
    Yedi tasin siralandigi üc bambu dalinin uzandigi pembe lotusun taclandigi evimin en güzel kösesinde okudum yazdiklarini. O an da ortam neye ihtiyac ise
    Ruhlar bedenler o geliyor evet.
    Yüregine ellerine saglik cok güzel olmus

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir