Her sabah uyanır uyanmaz yüzünü yıkamadan önce aynaya bakıyor musun?
Yani gerçekten bakıyor musun?
Yüzünü değil, gözlerinin ardına, ruhunun derinliklerine…
Orada seni bekleyen sessiz bir hakikat var: Sen, kendi içine tuttuğun aynasın. Ne görmek istersen, önce sen olmalısın.
Ayna, sadece suretini yansıtan bir cam değildir. Bazen kırılır, bazen buğulanır, bazen seni seninle yüzleştirir. Öyle zamanlar olur ki, dışarıda herkes seni alkışlarken, ayna sana dürüstlüğünü hatırlatır. Çünkü aynanın dili yoktur ama yalan da söylemez.
Hayatta en zor şeylerden biri, kendine ayna tutmaktır. İnsan çoğu zaman başkalarında gördüğü kusurları kendi gözlerinden gizler. Ama unuturuz: Başkalarına ayna tutmak istiyorsan, önce kendi aynanı temizlemen gerekir. Yoksa yansıttığın her şey, bulanık olur.
Ve belki de bu yüzden bazı insanlar, ayna karşısında uzun uzun duramaz. Çünkü sadece yüzlerini değil, geçmişlerini, pişmanlıklarını, korkularını da görürler. Oysa ayna cesur bir dosttur; seni sana anlatır, ama seni yargılamaz. Ne görüyorsan, o sensin.
Senin kalbin de bir ayna aslında. Kime sevgiyle bakarsan, onda kendini görürsün. Kırılmışsan da kırgınlıkları görürsün.
Kalbin parlaksa, yanındakiler ışığında ısınır bunu hep anımsa.
Kendine bir iyilik yap. Bugün aynanın karşısında biraz daha uzun dur. Sadece yüzünü değil, içini görmeye çalış. Belki bir şey değişmez… Ama sen, kendini görmeye başladığın gün, çok şey değişebilir.
Ki ben aynalara yıllarca, bakamayan biriydim. Şimdi yeni ben de artık aynalarla barışıyorum fiziksel aynalara ve içsel aynalara:)
Bir de hayatın içindeki benim, yansımalarım var, onları da kabul ederek geçtim aynalığı, niyetim hep önce, kendi aynamdaki tozları temizlemek ve de öyle yapıyorum.
Özümü hep keşfetmek için bunlar, kendimi bilip, rabbimi daha iyi tanımak, ruhumla hemhal olmak için.
Sen, neler yapıyorsun ayna ile, ne gibi olumlu olumsuz düşüncelerin ya da deneyimlerin oluyor?
Ayna ile beden imajına, nasıl göründüğünü yargılamadan bakabiliyor musun?
Bedenin, O’na ait(Ruha, Rabbine)
O kullanıyor bu bedeni, kilolu olanlardan da olmayanlardan da akıyor bu ruh. Sen bu akış ile içinden barışık mısın?
Boş ver nasıl göründüğünden odağını çek, Öze bak Can
Hakikat görünenin ardında.
Cesur ol. Dal O Okyanusa.
Ne sen kalsın , ne ben.
İkiliğin olmadığı, bir ve bütün hissettiğin Lebi Derya’ya, Aşk ile dal.
Tevhid demek bir ve bütün olmak demek O’nunla. O’ndan başka varlık yok diyen içsel sesi, hissi idrak edebilmektir. Kalp yolculuğudur gönüle giderken.
Aşk ile geçersin, bu kalp kapısını
Ali evidir bu kapı, deryaya dalmak, ilim ile dolmak için.
Ne der güzel insan Hz. Muhammed?
Ben ilmin şehriysem, Ali kapısıdır.
Kalpdir Ali, oraya gidişi gösterir ilim lügatinde.
Ve tevhid ilminde (tasavvuf ile gidiyorsan kendini bilmeye) nefs mertebelerinden, Ruhsal aleme , Beka makamlara geçiş kapısıdır Ali.
Selam olsun.
Her ne varsa içinde Gülay’ım, dön bir bak kalbine.
Kendimden kendimedir söylemlerim, inşallah sizlere de iyi gelir , ya da gelmez.
Hepsine EyvAllah.
Yazılarımı önce kendime yazıyorum, okuyorum ve ardından seslenen, yazdıran ruhu hissediyorum.
Tüylerim diken, diken oluyor.
O’nun Aşkını hissediyorum, özüme, giderken.
“Aşk Allah Sevgi İlahi” diyen Sevgili Kalemdaşım can Eddi Anter ‘ide anıyorum.
Ve diyorum ki;
“Kendine dürüstsen, ayna bile seninle dost olur.”
Radikal dürüstlük önce, kendimizden geçiyor.
Benim ilk kendime yazdığım olumlamam 2015 yılında:
“Gülay önce kendine dürüst ol, sonra başkalarına”
Çünkü çok yalanlar söyleyen biriydim kendime, geçmişte.
Ayna da yüzleşe, yüzleşe çıktım o dürüstlük vadisine.
Kalemim, iyi deneyimlerimi, yaşanmışlıklarımı dile getiriyor teşekkürler kaleme dökene, ruhuma.
Aşk’la