Şans

Milyonlarca sperm bir yumurtanın peşinde koşarken, tüm zorluklara rağmen bir tek tanesinin doğru yere ulaşıp döllenmesi “şans” mıdır diye düşünmekten kendimi alamadım. Benim anne ve babamın tüm genetik özelliklerini taşımam sadece bir tesadüften mi ibarettir? Güneşin doğması, gecenin çökmesi, ay ve yıldızların gün be gün ortaya çıkışı rastlantısal mıdır? Evrenin mekanizması çalışırken şans veya tesadüflere yer var mıdır acaba? İnsan zihniyle düşünür, düşünürken kıyaslar, kıyasladıkça da anlam yüklemeye çalışır. Bunu yaparken de, eski bilgi ve kayıtlarla harekete geçer. Düşünce ve hislerin temeli zihindedir. Her birimizin hayat deneyimi farklı olduğundan, olan bitene yüklenen anlamlar da bu yüzden değişik şekil alır.

Ne ekersen onu biçersinle dede koruk yer, torununun dişi kamaşır sözlerine dikkat edince sebep sonuç ilişkisine de değinmeden geçilemez. Olan bitenden bizler ne kadar sorumluyuz? Bu soru olan biteni bizler ne kadar kontrol edebiliriz konusundan uzaktır. Aynı zamanda hak ediş de, işin içine giriyor. Pek çok insan tanıdım, elinde olanı görmek yerine başkasında ne var ne yok kısmına odaklanan ve kendisini bu kıstasa göre sorgulayan… Hatta evrensel düzeni İlahi Planı anlamak yerine kendi anlayış ve algılamasıyla karar verip sonuca ulaşmak yanılgısına düşenler vardır. Neden bu kadar az çalışmasına rağmen bu kadar çok şeyi var? Niçin ben bu kadar emek sarf etmeme rağmen istediğim her şeye kavuşamıyorum? “Yürü ya kulum” dedikleri insanların benden farklı yaptıkları nedir acaba? Onun gibi olmak isterken olamıyor ve bu beni benden almaya yetiyor. Onlar şanslıysa ben neyim?

Bu soruları düşünürken hata ve günahların en az dördüncü nesle kadar verilebileceğini bilenim. Dedemin çaldığı ham üzümün cezasını neden ben çekeceğim? Dede diye bahsi geçen kişi, çoğunlukla torun sahibi olduğunu gören, bazen torun çocuğu, ender de olsa torun torununa kavuşacak insandan söz ediyorum. Dedenin yaptığı hata, hatayı anlayıp öğrenmek sonucu tövbe ya da pişmanlığa dönüşmüyorsa çocuk veya torunları da bu eylemi dededen öğrenip, yanlışı doğru diye algılayıp aynen yapmaya devam ederler. Ceza diye bahsi geçen bu yüzdendir. Bunun yanında yaptığımız tüm iyiliklerin karşılığının en az 1000 neslin göreceği de bize bildirilmiş.

İyilik ve doğruların hepsini bilmek mümkün müdür? İçinden geçen, içgüdü veya sezgi denilen doğal eğilimleri, sağduyunla ayırt etmek aslında kolaydır. Ancak bilgi, öğreti ve hayat tecrübeleri bizleri kendimiz olmak halinden alıkoyuyor. Uzaklaşıyor, sonra da kendimizi aramak üzere yola çıkıyoruz. Derinlerde bir yerde kim olduğumuzu bilmemize rağmen saklanıyoruz. Bizler Öz’ümüzü öyle ya da böyle gizlemeyi öğrenmiş, becermişizdir. Öz hassastır, kırılgandır. Onu korumak adına kendimiz olmaktan çıkar, kontrol dışı bir başkasına dönüşürüz. Bu maskeyle de dolaşmaya, hayatı yaşamaya devam ederiz. Kendimizi bu şekilde gösterirken diğer insanları anlamaya çalışırız. Kendimizi anlamazken başkasını anlamak için gayrete düşeriz. Onlar bizi tanımaz, biz kendimizi tanımayız. Oyunun içinde yeni bir oyun oynar, farkına varmayız. Bütün bu olan bitenler şansa mı kalmıştır? Seçim midir? Belki de seçtiklerimizin sonucudur.

Kim olmayı seçerken, belli şekilde düşünüp davranmaya karar verdiğimizde yapılanların da sonuçlarını görürüz. Eken de benim, filiz de benim, sonuçlarla yaşayacak olan de ben. İşi şansa bağlamak, olan biten her şeyi ya da herhangi bir şeyi tesadüf diye yorumlamak işin kolayına kaçmaktır. Bunu yapmakla mutluysanız devam edin. Şayet sorguluyorsanız o zaman kendinize yanıt arayın. Olasılık, tesadüf veya şans var mıdır? Olan bitenler olasılıkların sonucu mudur? Yoksa tesadüf müdür? Yanıtlarınızı buluyorsanız ne mutlu size. Yine de cevap aranacak yüzlerce soru var. Her birine tatminkar bir anlam bulmak ya da yaratmak hayatın bir parçasıdır. İşime geleni ben yaptım gelmeyeni şanssızlık diye nitelendirmek eziklik ve eksikliğin göstergesidir. Olan biten her şeyin bir anlamı ve sebebi vardır. Ben onları bulamayansam bu benimle alakalıdır. İşini “şansa” bırakmayı sevmeyen biri olarak her durumda yapmam gerekenin en iyisini yaparım. Yarın öbür gün geriye baktığımda yeni bilgi ve bilincimle verdiğim eski kararları sorgulayıp kendimi üzmek hatasına düşmüyorum. Ben bugünden sorumluyum. Dün geçmiş yarınsa meçhuldür. Ben benim ve yaptığım her şey benim elimde benim kararlarımın sonucudur. Adına şans deyin veya olanları tesadüf sayın. Yazdığımı yaşar, yaşadığım da yazılır.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir