Toplum ataerkil zehirlenmesi yaşıyor. Birini ezerek güçlü hissetmenin, itaat ettirme arzusunun, fiziksel şiddetin ve istismarın temelinde kontrol arzusu vardır. Tahakküm ederek, içsel zayıflığını gece gibi örtmeye çalışan birey, manipülasyon her türlüsünü kullanabiliyor. İçindeki değersizlik hissi yüzünden fiziksel şiddetle benlik gücünü ifade etmeye yönelebiliyor.
En derin yara, fiziksel şiddetin aile içinde bile normalleşmiş olması. Kol kırılır yen içinde kalır mantığı, manipülasyon, kendi aklıyla ceza kesen cehalet, ilkel güdülerle kontrol edilen bireyler ile donandı toplum. Cinsel şiddetin bile altında zayıf bireyin kendi gücünü gösterme, tahakküm etme arzusu vardır. Çocukluğu ezilerek, hor görülerek geçen bir insan kendi varlığını kanıtlayabilmek için şiddetin her türlüsüne başvurabiliyor çünkü aile içinde fiziksel ve psikolojik şiddet normalleştirilmiş. Kişi, içselleştiremediği öz değerinin öfkesini toplumdan çıkarabiliyor.
Havalimanında sözel şiddet uygulayan kadın da, kendini var edebilmek için başkalarını cezalandırarak şiddet uygulayan da, kendinden zayıfa saldıran da aynı kök soruna sahip. Tüm sorunların kökeni anne, baba ailedir. Genetik yatkınlık, travmatik anne, travmatik baba, zorlu geçen çocukluklar ve bilinçaltının öç alma isteği. Nesilleri büyütenlerde sorun varsa ve farkındalık yoksa toplumun temeli hastaysa evlatlarımızın sağlıklı ortamlarda yaşaması beklenemez.
Toplumun %80 i ilaç kullanırken artan şiddete şaşırmamak gerekir. Karanlıkta, el yordamıyla benlik kaygısını aşmaya çalışan insan; var olma savaşını ilkel beyninin kontrolünde veriyor. Tehdit olarak algıladığı dış uyaranlarla dolu dünyada, gerçek sevgiyle aslında hiç karşılaşmamış olmanın huzursuzluğunu yaşıyor. Çünkü, dünyaya gözlerini ilk açtığı kollarda bile gerçek sevginin güveniyle tanışmamış. İstatistiksel oranlara baktığımız zaman; özellikle doğu ülkelerinde sevgi kavramı içinde bir çok negatif duyguyu da barındırıyor. Türkiye’nin de dahil olduğu bu bölgede şartlı sevgi, cezalandırıcı sevgi, sevgiyi sakınarak maniple etme aile içinde %80 oranında varken, koşulsuz sevgi alabileceğiniz tek yer olan aile baştan sevgiyi sakınıyor. Sevgi ve kontrol etmenin eş tutulduğu, maddi kaynaklarla çocuğun mutlu edilmeye çalışıldığı ailelerde duygusal zekası yeterli gelişmeyen bireyler, yaşamda ilk hayal kırıklığını ailede yaşıyor. Olduğu gibi değil, olması gereken kişiliğe bürünmezse sevilmeyeceğini kabullenen insanlarda içsel öfke birikiyor ve bu kendini reddetme bazen o kadar derinleşiyor ki, bu reddin acısını başkalarını ezerek gidermeye çalışıyor.
Sevgisiz insanlık bunun öcünü alabilmek için bilinçsizce etrafa saldırıyor.
Kolektif neden kadından öç alıyor? Bunu düşünmek gerek.
Kolektif neden onu doğurana şiddet uyguluyor? Öfkenin çıktığı yeri anlamak için bunu cevaplamak yeterli.
Sevgisizlik…