Söz konusu uyanmak olunca epey farklı yorumlara denk geliyorum. Bildiğim şudur: ahmak uyandım zanneder uyanan ise ahmağa döner. Uyanıp da ne yapacaksın? Bahsi geçen nedir diye düşünmeden yola çıkanlar epey hüsrana uğramaya hazırlansınlar derim. Uyanış, aydınlanma, Birlik beraberlik, üçüncü göz, bilinç yükselişi gibi sözcüklerle iç içe yaşar olduk. Pek çoğu hakkında fikrimiz ön yargımız ya da bilgimiz var. En azından var olduğunu sanıyoruz. Peki, bahsi geçen bu konuların içine girmek en azından biraz keşfetmek için ne yapılmalı acaba? Uyanmanın saatle bir ilgisi var mı? Yani yaş alanların uyanması yaşadıklarıyla orantılı mıdır? İnsanlar büyüdükçe aydınlanmaları daha mı kolaylaşıyor? Tecrübeyle uyanışın bir ilgisi var mı? Sanmıyorum. Her üç soruya da kısa ve net bir cevap vermek gerekirse bunun yaş ile alakası yok. Bahşedilen bir durumdur. Bahşetmek nedir Bahşeden kimdir? Bu sorulara odaklanmakta fayda vardır elbet.
Günümüzde Allah veya Tanrı sözü geçtiğinde zihin bunları hemen din veya inanç ile çağrıştırıyor. Fakat aynı olguya işaret eden Evren, Sonsuz Akıl, Mutlak Bilinç veya Her Şeye Kadir Olan gibi farklı kelimeleri seçtiğimizde iş sanki başka boyuta taşınıyor. İlginç değil mi? Aslında bahsi geçen aynı şey fakat insan zihni şartlanmış olduğundan bunun ayrımını yapıyor. Bu yüzden de ayrık düşüyor. Benden ve O’ndan ayrılıyor.
Uyanışı açıklamam gerekirse ruhun zihnin projekte ettiği illüzyonu fark edip onu izlemekten uzaklaşması diyebilirim. Yani zihin bize belli bir dünyayı hakikat gibi gösterirken ruh Gerçek nedir bilendir. Bizler gelip gidecek olan beden içinde ruhları olan canlılarız. Burada belli bir süre geçirmek belli deneyimleri tatmak için bulunuyoruz. Elbette herkes farklı şeyleri tecrübe edecek fakat nihai amaç aynı. Fazla oyalanma çünkü çoğu zaman zaman geçmek bilmezken zaman geçer ve sen bilmezsin.
Bundan birkaç sene evvel yaşı 16 olan bir genç ile yazışarak tanışmak fırsatı buldum. “Ben Benim” kitabını okumuş ve çok etkilenmişti. Bana yazdıklarından da ben epey etkilenmiştim. Yazışmalar bir süre devam etti ve sonunda tanışmak üzere Eskişehir’e gittim. Annesi ile birlikte buluşmaya geldiler. Annesi oğlunu hiç anlamadığını çocukluktan beri bir şeyler söylemeye çalıştığını ve anlaşamadıklarından ötürü ne kadar üzgün olduğunu dile getirirken dualarında hep bir psikologun oğlunu bulup onunla çalışmasını istemiş. Karşılarına ben çıktım. Daha doğrusu bana nasip edildi. Ona da bahşedildi. Aksi halde ben Amerika’da yaşarken onunla buluşmamız veya tanışmamız söz konusu olamazdı. Olması gereken oluyordu. Bunu hem o hem ben biliyorduk. Uzun ve doyurucu bir sohbet sonrası bilinç seviyesi epey yüksek olan ve henüz farkında olmayan bu gence okumak üzere “Ben O’yum” kitabını hediye ettim. Yıllardır açar bakar dururum ve okuyup anlamakta zorlanırım. Bir hafta sonra aradığında okuyup bitirmişti bile. İnanamadım. İşin doğrusu inanmak istemedim. Kendimi aptal hissettim. Ben okuduğumu anlamazken bu gencecik çocuk okuyup yutmuş ve okuduklarından hiç etkilenmemişti. Ben etkilenmiştim… Hem de çok…
Bilinç seviyesi yüksek bir gence bu hali nasıl yardımcı olur. Bunların farkına varması nasıl işe yarar. Bu sorular benim aklımdan geçerken o gençlik halinden olsa hatalar yapmaya devam ediyordu. Ne dersem diyeyim söz dinlemiyor kafasına eseni yapıyordu. Gençliğin kıymetini sadece gençler bilmez… Sonradan olgunlaştı ve beni dinlemeye başladı. İyi niyetimi görüp sorular sormaya ve ona göre eyleme geçti. Bugün üzerinden 5 sene geçmiş olmasına rağmen epeyce yol kat etti. Hiçbir çaba sarf etmeden sadece ona bahşedileni kullanıyor. Gelecek nasıl gözüküyor? Bunun cevabı bilinmez. Her şey her an olabiliyor.
Bol bol kitap okuyup kendisini geliştirmesi gerektiğini söylüyorum. Çok kısıtlı imkânlarından ötürü yeterince okula gitmemiş olması bir eksiklik değil diye onu ikna ettim. Okuyarak arayı kapatabilir hayatı tanıyabilir diye konuştuk. Eskiden ona sürekli “Ne arıyorsun?” diye sorarken artık bugün “ Neredesin?” sorusunu soruyorum ve cevabı üzerinden sohbet ediyoruz. Yola çıkmak için niyet lazım. Yola çık çünkü yol açık…
Ne aradığını bilmelisin ve yola çıktığında alametlere dikkat etmelisin. Karşına illa sana refakat edecek rehberler çıkacaktır.
Aydınlanmak veya uyanmak her şeyi olduğu gibi görmektir olması gereken gibi değil. Bakmakla görmek farkı zihinden kaynaklanır. Zihne odaklanıp onu idare etmeyi öğrenmek sanırım bu yolda atılacak ilk adımdır…