Yaşam avuçlarımızın içerisine bırakılan bir topak yumak gibi.
Bak etrafına ne görüyorsun?
Ne hissediyorsun?
Olan ne?
Sana gönlüne düşen ne?
Dokunduğun, gördüğün, işittiğin her şey seni sana anlatıyor.
Sen senden açılan bir dünyada kendinden başka ne görebilirsin ki?
Yaşamı kendinle, ilmek ilmek örüyorsun.
Her ilmekte yaşam seninle şekilleniyor.
Her ilmek senin kokun senin desenin senin rengin.
Sen kendi ördüğün ellerinle işlediğin kaftanını giyiyor ve bu kaftanla yaşamda var OL’uyorsun.
Hadi şimdi yaşamın sorumluluğunu al.
Dışarısı senin açılımın sen içi ve dışı BİR edensin.
Dışarıda ki savaş tiyatro perdesinde ki oyuncuya oynadığı rol için itiraz etmek gibidir.
Sen senaryoyu yazansın.
Oyun hoşuna gitmediyse yazılımı değiştir.
Bak ne ördün ?
Beğenmedin mi kalıp sana dar mı geldi ?
Sök ördüğünü şiş de sen, ip de sen, örende sen, ördüğünü giyen giydiği ile yaşam sahnesine düşende sen.
Her ilmeğe sevgi kat aralara hoşgörü, barış, anlayış, birlik, uyum, denge desenleri at.
Hayat seninle genişlesin esnesin kabul ve teslim ile güzelleş.
Direnme !
Kendi ördüğün ilmekleri hatırla direndiğinin kendin olduğunu anla.
Değişim dönüşüm için avuçlarına bak malzemeler sende .
Her ip ayrı bir renk ayrı bir fıtrat neyi nerede nasıl kullanacaksın, yazılım sende.
Şifa senin örgün ile sana gelecek.
Sen öyle güzel ör öyle güzel desen ver ki örgüne, kaftanı sen giyeceksin ,
giydiğin kaftanın uyumunu huzurunu sıcaklığını senden açılan koca evren de seyir edeceksin.
Sen değiş bir tanem sihir, sır sende.
Sen değiş dünyan değişsin.