Sonsuz, Şimdi

Sonsuz bir mutluluk mümkün mü? Cehalet mutluluksa, belki de cahil kalmak lazım sonsuza kadar. Gerçi bilmek ve bilgelik aynı şey değil. Mutludur belki bilge kişi de! Yaşam amacımız mutlu olmaksa, her tür olumsuz durumdan uzak durmak mı gerekir? İnsan istemezse hiçbir şeyin onu mutlu ya da mutsuz edemeyeceğini biliyoruz. Fakat bu, günden güne kötüye giden dünya karşısında mutlu olmak nasıl mümkün olabilir? Dışarıda gördüğüm şey içimin tezahürü ve dünya, ben bu halde olduğum için böyle. Bu beden çürüyene kadar da bir şeylerin güzelleştiğini göremeyeceğim belki de. Böyle gelmiş, böyle gider diyerek her şeyden, tüm olasılıklardan vazgeçmek akıl karı görünmüyor. Tüm insanlığı aynı bilinç seviyesine getirip herkesin mutlu olmasını sağlamaya çalışmanın da olmadığı gibi

Sonsuz, ŞimdiÖlümün bir son olmadığını kabullenmekle başlamalı belki de. Dışarıdaki her şey benim algılayışım doğrultusunda şekilleniyorsa, dünyayı ve hayatı algılama şeklimi değiştirirsem her şey de değişir mi benimle birlikte? Olan hiçbir şey sıradan değildir ve tesadüf diye bir şey de yoktur. Hazır olduğun, hak ettiğin sana gelir.

Halüsinojen maddeler algılarımızı daha özgür kullanmamızı ve öğrenilmiş algıyla göremediğimiz şeyleri görmemizi sağlıyor olabilir mi? Gözler aldatma üzerine kuruludur. Tek başına kaldığında ise hiçbir işe yaramaz. Görmeyi öğrenmek lazım o halde öncelikle. Peki, nedir görmek dediğimiz? Gözlerin göremediği tek şey kendisi midir gerçekten? Bakmak ve görmek arasındaki fark, yıllardır alışageldiğimiz kadar basit değil aslında. Fakat bir o kadar da basit aslında; görmeyi bilene! Göz, aldanmaya meyilli bir organdır ve kolayına geleni görür. Fakat bir şey, biz ona bakmazken sonsuz yerdeyken, biz ona baktığımızda bizim onu görmek istediğimiz yerdedir.

Peki bu bilgiyi mutluluğuma nasıl ekleyebilirim? Atmamız gereken ilk adım kavramlarımızı yenilemektir. İyi – kötü, olumlu – olumsuz zıtlığı büyük tasarımın kitabında yoktur. Sadece olaylar vardır. Olurlar ve geçerler. Evren olayın sonucuyla ilgilenmez. Bir süreç biterken diğeri başlar ve bu sonsuz bir döngü içinde devam eder. Olayları iyi ya da kötü olarak adlandıran, mutluluğu da mutsuzluğu da yaratan insanın kendisidir. Dışarıda bir savaş varsa bu, insanların kendi içindeki savaşların tezahürüdür. Savaşların nedeni de geçmişin intikamı veya gelecek kaygısıdır, ki bunlar da insan yaratımı kavramlardır. Evren hiçbir zaman, şu gezegen o yönde dönmemeliydi veya şu galaksi benim başıma dert olacak, şeklinde düşünmez. Sadece “var” olur. Varlığın kendisi bir enerjidir ve yok olmaz, sadece dönüşür. Enerji sonsuzdur ve şu andadır. Dünde, yarında ve hatta birkaç dakika öncesinde bile değil! İnsan yaratımı kaygılar insanları mutsuz kılar. Birçok insan yaratımı şirket, kaygılardan ve korkulardan beslenir. Sigorta yaptırırız mesela, ya evime bir hal olursa, ya otomobilimi çarparsam….

 

Fakat anda bu kaygıların hiçbiri yoktur. Dolayısıyla bir garantiye de ihtiyacınız yoktur. Atalarımız bile söylemiştir “bir şeyi 40 kere söylersen olur”. Hatta bir de güzel deyimimiz var “korktuğum başıma geldi”. Korkmasaydın gelmeyecekti! Tüm bunlar doğrultusunda sonsuz bir mutluluğun varlığından söz edebilir miyim? Cevap kesinlikle evet! Yalnızca şimdi, sonsuz bir an içinde…

Yazar Hakkında

Pitch Black Process'in bas gitaristiyim. 1996'dan beri yazıyorum, biraz daha uzun bir süredir de okuyorum :) Bir garip yolcuyum hayat yolunda...

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir