Erkek, dünyanın sahibi olan güç prensi. Yaratılan her şeyi kendisine ait gören, yaşayan tüm canlıları yok eden ve kendi cehennemini yaratan, tanrının sağ kolu olduğunu düşünen bencillik abidesi.
Hayata ambargo koyan ve bunun ardını getirmek için her türlü silahı kullanan düş kahramanı. İçinde SEVGİ taşıyan ve sevgisinde ÖLÜM’ü barındıran mutlak doğrunun sahibi ilahi güç, ERKEK…
Evet, konumuz erkek ve erkek dünyasında var olmak… Kimi zaman baba, kimi zaman oğul, sevgili, eş, çalışan, ezilen, sömürülen ve sömüren Kral kişi. Dünyanın tanımını yapan özgüveni yüksek Ben yolculuğunun başlangıcı ve sonu olan dev yürekli insan, Erkek…
Savaşlara sebep olarak kadını gösterip, dünyayı kana bulayan olağanüstü güç kaynağı. Her yandan haklı bir yaşam sürmekte, cennetin kendisine hediye olarak verildiği ve içinde hareminin olduğu bir yarını olan şahsı muhterem. Evet, erkeği anlatıyoruz. Hani o kutsal metinlerin hepsinin baş kahramanı olan kimliğe sahip insanı…
Zincirin ilk halkası idi erkek. İkilikten tekliğe geçişin başlangıcı olan ve kendisinin devamını sağlayacak dişisini arayan varlık, ERKEK…
Bütün bunlar birden bire mi oldu ? Tabii ki hayır. Erkeği erkek yapan bir annenin elinden çıktı bütün bunlar. Babaya teslim olmuş annenin kurtuluşu idi doğan erkek çocuk. Geleceğin sigortası, yarının garantörü idi bu yüzden onu istediği gibi yetiştirmeye başladı. Babanın zaten bu konuda yapacakları belli; maç, kadın kız muhabbeti, oğlum amcana göster bakalım halleri. İşten geldim çok yorgunum, çocukla uğraşamam, benden uzak tut ve annenin kurtarıcısı olarak hayata gelen çocuk bir müddet sonra eşinin azraili haline geliyor. Çünkü anne arka planda babaya karşı bir güç yetiştirmenin derdine düşmekte ve ona göre şekillendirmekte yeni gelen kahramanını. Bu güç tarihin tüm zamanlarında var olan bir dengenin başlangıcı idi.
Canlılar dünyasını genel olarak incelediğimizde erkekler her zaman baskın rolde olmakta. Dişiyi elde etmek için dövüşmekte, savaşmakta, kan dökmekte ve öldürmekte. Tıpkı yaradılış efsanesinde cereyan eden Habil ve Kabil gibi. Kadın için savaşıp kan dökmenin başlangıcında yer alır erkek.
Nedense erkek kadın ilişkisi konu olarak ortaya atıldığında bir müddet sonra erkeğin kadına uyguladığı şiddet ön plana çıkıyor. Bütünsel olarak baktığınızda dünya erkeğin uyguladığı şiddet ve baskı neticesinde kaosa sürükleniyor. Neden böyle bir çözüme uzanıyor erkek, yaşadığı ve yaşattığı acıların hesabını vermeyecekmiş gibi zulmü arka cebine koyup dolaşıyor ortalıklarda. Bu şiddeti ortalık yerde göstermektende çekinmiyor. Kim bana ne yapacak edası ile saldırıya geçen erkeğin arkası da sağlam. Adalet sistemi, toplum kuralları, emniyet yapılanması, ailenin ilişkiye bakış açısı hepsi birden erkek dünyasının bireye yansıması olarak derin bir kabul geçmiş halde bu dayağı izliyorlar. İzlemek onaylamaktır, müdahale etmemek kabul etmektir ve ceza vermemek ise bunu erkeğe verilmiş bir hak olarak görmektir.
Konumuz erkek olunca hayat hikayelerimiz karmaşıklaşıyor. Oysa dünyayı bu kadar çetrefilli hale getirmeselerdi. Bir uçağa, bir otobüse, trene, fabrikalara, silahlara, dev inşaatlara, gece gündüz çalışan işçilere ihtiyaç olmazdı. Canlılar dünyasında fabrika ve üretim yoktur onlar An’da yaşar ve mutlu olurlar. An’da yaşamaz erkek, onun dünyasında kurgu vardır, yarın vardır, elde edilmesi gereken kocaman bir liste vardır. Dünyayı işleyecek her türlü araca sahiptir ve o aracı kullanacak bir hayat vardır. İşte bu gücü ile erkek hayatın karşısında mücadele eder. Oysa gerçek daha nettir, mücadele etmeden, katılarak, bütünleşmek suretiyle var olmaktır.
Varlığının farkına varması gereken erkeğe dinlerde gereken önemi verir ve onun misyonun daha ileri taşır. Yaradan için savaşan ve ganimet elde eden ve bunu yoksullar ile kadınlarla paylaşan kişi haline getirir. Bakın tüm din temelli savaşlara günün sonunda elde edilen ganimetlerin paylaşımında kadınlar ve değerli mücevheratlar vardır. En güzelinin sunulduğu padişahlar ve haremler de çabası.
Erkek olmak, belki de Erk olmanın net tabiridir. Yani kendini gerçekleştirmeye gelmiştir. Ve kendini gerçekleştirmeyi NEFS’in ölümü ile değil, hayatı ortadan kaldırarak elde edeceğini düşünür. Kadının duygusal yeteneği yoktur onda bu yüzden acımasızdır. Yok etme hedeflidir. Can damarına bastığınızda her türlü yok etme aracını kullanır hale gelir. Biriyle kavga etti diye silahını çekip başka bir kadını öldüren kadına rastladınız mı? Ya da kendisine trafikte yol vermedi diye kenara sıkıştırıp kaza yaptıran ya da yine silahını çeken bir kadın gördünüz mü? Neden benim dediğimi yapmıyorsun kendi dediğini yapıyorsun diye bir kavga çıkaran bir kadın gördünüz mü?
Göremezsiniz, çünkü Anne yüreği bir başka canı almaz, düşünür onun da bir annesi olduğunu. Bir anne yüreğinin en saf halinin oğlunda yansıması dileğiyle.