Kırgınım.
Edebiyatta çok sık işlenir “ağaç” konusu. Hele ki ormanlaştıkça daha da genişler ve çoğalır. Ama ben bugün sadece ağaçlardan bahsetmek istiyorum. Mesela; Ahmet Haşim şöyle yazmış:
Gün bitti. Ağaçta neşe söndü.
Yaprak ateş oldu, kuş da yakut;
Yaprakla kuşun parıltısından
Havuzun suyu erguvana döndü.
Orhan Veli durur mu, onun da var pek çok dizesi. Bir şiiri şöyle:
Mahallemizde
Senden başka ağaç olsaydı
Seni bu kadar sevmezdim.
Fakat eğer sen
Bizimle beraber
Kaydırak oynamasını bilseydin
Seni daha çok severdim.
Güzel ağacım!
Sen kuruduğun zaman
Biz de inşallah
Başka mahalleye taşınmış oluruz.
Gülhane Parkı’ndaki randevusuna giderken gördüğü polisten saklanışını anlattığı şiiri de pek ünlüdür Nâzım Hikmet’in, hepimizin diline nakarattır şu dizeleri:
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında.
Ağaçları, aşağıdaki dizelerle gönülden pek güzel selamlar Hermann Hess.
Kalbim sizi selamlar, siz sadık ağaçlar,
Yücesiniz, güçlüsünüz hâlâ,
Âşıkken ilk hayallerimi bir zamanlar
Saklamıştım gecenizin koynunda.

Ağaçlarla ilgili yazılmış kitaplar da var tabii. Bunlardan biri Volkan Yalazay’ın yazdığı “Eski İstanbullu Ağaçlar”.
İstanbul’un kadim ağaçlarını anlatıyor semt semt.

Bir diğeri içeriği isminden de anlaşılan hem bilimsel hem meraklısına Prof.
Dr. Ünal Akkemik imzalı “Türkiye’nin Bütün Ağaçları ve Çalıları”.

Klasik olsun, ruhumuzu da beslesin derseniz “Şeker Portakalı” çok ideal bir kitap.
José Mauro de Vasconcelos tarafından yazılan ve bugün dünya edebiyatının sayılı eserleri arasında yer alan kitap beş yaşındaki Zezé’nin başından geçenleri bir şeker portakalı fidanı etrafında anlatır.

Ama belki siz daha da meraklısınızdır.
Örneğin; ağaçların ne hissettiklerini, nasıl iletişim kurduklarını da öğrenmek istiyorsunuzdur.
Öyleyse Peter Wohlleben’in “Ağaçların Gizli Yaşamı” isimli kitabına bir göz atıverin.

Bir de benim favorim var; Italo Calvino’nun “Ağaca Tüneyen Baron”u.
Ailesine kızdığı için bir ağaca çıkan ve bir daha aşağıya inmeden yaşamını sürdüren Cosimo’nun ilginç öyküsü.
Kırgınım. Kızgınım. Öfkeliyim.
Ağaçlar sadece edebiyatın değil, sanatın her türlüsünün konusu. Doğal olarak yedinci sanat “sinema”nın da.
Hemen aklıma geliveren; “Ben Groot!” ünlemesiyle önce yetişkin sonra da çocuk-genç hâliyle zihinlere yerleşen Groot. Galaksi’nin Koruyucuları serisinin ilk filminde arkadaşlarını kurtarmak için kendi varlığından vaz geçen fedakâr ağaç. Söylenene bakılırsa; ağaç değil sevgili Groot. Uzaydan gelen, duyarlı, ağaç benzeri süper zeki bir varlık. Ama ben yine de ağaç olmasını yeğliyorum.

Öte yandan; çığlık atan kulübeye giden geçidi gizlemek üzere okul arazisinin üzerine tüm çılgınlığı ile kurulmuş Şamarcı Söğüt’ü de unutmamak gerek. Harry Potter hayranları hemen hatırlamıştır muhakkak.

2018 yapımı Ahlat Ağacı filmini de es geçmeyelim. Yönetmenliğini Nuri Bilge Ceylan’ın yaptığı film, yazdığı kitabı bastırmak için gereken parayı toplamaya uğraşan Sinan’ın öyküsünü anlatıyor. Bunun için köyüne dönen genç adam, kumar bağımlısı babasının yanı sıra akrabaları ve bölge sakinlerinin de dahil olduğu tuhaf bir sarmalın içine düşer.
“Ağaçlar Ayakta Ölür” hem tiyatro oyunu hem de filmi çekilmiş bir eser. İspanyol yazar Alejandro Casona’nın dünyaca ünlü duygusal komedisi. Sağlık sorunlarıyla boğuşan büyükanne yıllar önce kendilerini terk eden torununu son kez görmek ister. Onun nerede olduğunu bilmeyen büyükbaba da torun rolü oynaması için birini bulur. İlerleyen dönemde gerçek torun ortaya çıkar ve olaylar karışır.
Kırgınım. Kızgınım. Öfkeliyim. Yanıyoruz.
Ünlü ressamların fırçasından çıkmış ünlü tablolar da var elbet. Claude Monet’nin “Kavaklar” ismini taşıyan seri tabloları bunlardan. Bunlar; Monet’nin evi ve stüdyosundan birkaç kilometre yukarıda bulunan Epte Nehri kıyısı boyunca tek sıra halinde dizilmiş ağaçlardı. Bir komüne ait olan bu ağaçlar, tüm resimler tamamlanamadan açık artırmaya çıkarıldığında ünlü ressam bunları satın almak zorunda kalmış, ancak seriyi tamamladıktan sonra ağaçları onlara talip olan kereste tüccarına tekrar satmıştı.

“Selviler”, akıl hastanesinde kaldığı müddetçe çalışmalarına devam eden Vincent van Gogh tarafından resmedilmiştir. Ressama göre bu bir çift selvi “tıpkı bir Mısır dikilitaşı” gibidir.

“Kartal Baba Çınarı”, geleneksel Türk motiflerini Avrupa tarzı resim tekniği ile biçimlendiren Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun fırçasından çıkmıştır.

Kırgınım. Kızgınım. Öfkeliyim. Yanıyoruz. Her yer alev alev.
Müziksiz olmaz elbet. Ne güzel şarkılar ne güzel türküler vardır ağaçlar hakkında. Söz ve müziği Mahir Dinçer’e ait şu şarkıyı çocukken hepimiz söylemiştir, umarım çocuklarımız da söylüyordur.
Tohumlar fidana
Fidanlar ağaca
Ağaçlar ormana
Dönmeli yurdumda
Yuvadır kuşlara
Örtüdür toprağa
Can verir doğaya
Ormanlar yurdumda
Bir tek dal kırmadan
Ormansız kalmadan
Her insan bir fidan
Dikmeli yurdumda
Yuvadır kuşlara
Örtüdür toprağa
Can verir doğaya
Ormanlar yurdumda
“Kavaklar” Metin Altıok’un ünlü şiiri. Onno Tunç’un bestesi ve düzenlemesi ise daha da ünlü kıldı sanki o kesik elin geçtiği dizeleri:
Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar…
Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.
Omzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.
Ah kavaklar, kavaklar…
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.
Kırgınım. Kızgınım. Öfkeliyim. Yanıyoruz. Her yer alev alev. Cayır cayır yanıyor ağaçlarımız.
İnsan bedeninin sınırlarını estetikle zorlayan büyüleyici bir sanat bence Bale. Sırf bu sanat için yaratılmış eserler olduğu gibi zamana galebe çalan klasik uyarlamalar da var.
“Zheltorangy Turaly Anyz” yani “Turanga Efsanesi”, ilk sahnesi geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen tek perdelik genç bir Kazak balesi. Konusunu; çölde yaşayan nadir buna mukabil son derece dayanıklı bir ağaç türü olan Turanga’dan alıyor. Çevre bilinci ile yaratıldığı anlaşılan eserin koreografisi Anvara Sadykova’ya, librettosu ise Kazak şair Bakhyt Kairbekov’a aitmiş.

Handel tarafından bestelenen “Apollo ve Dafne Kantatı” ise İstanbul Devlet Opera Balesi tarafından modern bir yorumla ilk sahnelenmesini 2018’de yaptı. Opera ve modern dans birlikteliğinden oluşan eser konusunu eski bir Yunan mitinden alır. Tanrı Zeus’un oğlu Apollo, Nehir Tanrısı Peneus’un kızı Dafne’ye âşık olur ancak aşkı kabul görmez. Apollo’dan sürekli kaçmaktan yorulan Dafne nihayetinde Toprak Ana’dan yardım ister ve onun tarafından ağaca dönüştürülür.

Kırgınım. Kızgınım. Öfkeliyim. Yanıyoruz. Her yer alev alev. Cayır cayır yanıyor ağaçlarımız. Cayır cayır yanıyor ormanlarımız.
Her biri ayrı görsel şölendir ağaçların, o nedenle fotoğraf çekenlerin de ilgi odağı olur hep. Fotoğraf makinelerinizi, cep telefonlarınızı, albümleriniz karıştırsanız siz de bulursunuz muhakkak üç-beş kare.
Bense sizin için ödüllü iki kare seçtim.
2019’da Hollanda’da Nature Talks ev sahipliğinde gerçekleşen yarışmada Doğa Kategorisi’nde birinciliği kazanan Fotoğraf: Happiness Grows in Trees, Simone Baumeister.

ABD merkezli The Nature Conservancy (Doğayı Koruma Derneği-TNC) 2021’in en iyi doğa fotoğrafları listesinde yer alan ve Halkın Seçimi Ödülü’nü kazanan fotoğraf. Ateş böceklerinin sarmaladığı bu ağaç Hindistan’da. Sahibi: Prathamesh Ghadekar

Kırgınım. Kızgınım. Öfkeliyim. Yanıyoruz. Her yer alev alev. Cayır cayır yanıyor ağaçlarımız. Cayır cayır yanıyor ormanlarımız. İnsanlarımız, hayvanlarımız, çalılarımız, otlarımız, ağaçlarımız ölüyor. Çöle dönüyoruz. Çölleşiyoruz.
Ağaçlarla ilgili bir dünya özlü söz, deyim ve atasözü var. İşte bunlardan bazıları:
“Ağaç yaşken eğilir” diyor bir atalar sözü; diğeri “yol rehbersiz, dağ ormansız olmaz,” diye ekliyor; “ağaçsız memleket duvaksız geline benzer,” diye anlatıyor bir başkası, “yaş kesen baş keser” diye koyuyor noktayı sonuncusu.
Kırgınım. Kızgınım. Öfkeliyim. Yanıyoruz. Her yer alev alev. Cayır cayır yanıyor ağaçlarımız. Cayır cayır yanıyor ormanlarımız. İnsanlarımız, hayvanlarımız, ağaçlarımız, çalılarımız, çiçeklerimiz, otlarımız, börtü-böceklerimiz ölüyor. Çöle dönüyoruz. Çölleşiyoruz. Böyle giderse tek damla su hayaliyle yanıp tutuşan günler, geceler var ufukta. Yeşil nedir, ağaç nedir bilmeyen çünkü tanesini görmemiş kurak nesiller gelecekte.
Ağaçlar tabiatın yapı taşıdır. Kökleri yeryüzünün derinliklerine iner, dallarıyla gökyüzünün sonsuzluklarına uzanır. Geçmişten geleceğe köprüdürler. Hayat verir, yaşatır, medeniyet kurarlar. Onlar yandıkça hepimiz yanıyoruz. Hepimiz kuruyoruz.
Kırgınım. Kızgınım. Öfkeliyim. Yanıyoruz. Her yer alev alev. Cayır cayır yanıyor ağaçlarımız. Cayır cayır yanıyor ormanlarımız. İnsanlarımız, hayvanlarımız, ağaçlarımız, çalılarımız, çiçeklerimiz, otlarımız, börtü-böceklerimiz ölüyor. Çöle dönüyoruz. Çölleşiyoruz. Böyle giderse tek damla su hayaliyle yanıp tutuşan günler, geceler var ufukta. Yeşil nedir, ağaç nedir bilmeyen çünkü tanesini görmemiş kurak nesiller gelecekte. Kuşkusuz ki hayırla anmayacaklar onları böylesi susuz, böylesi cansız, böylesi bilgisiz-görgüsüz bırakıp giden atalarını. Bari okusunlar.




Toprağın kokusunu ciğerlerine çeken, doğanın bir solukta anlatıldığı anlar… Sevgili Özlem Hocam kaleminiz, bize sadece bir manzara sunmuyor; ruhun en derin köşelerinde bir çağrı yapıyor. Her çiçek, her rüzgar, hatta her kıpırtı, hayatın anlamını hatırlatır gibi. Modern hayatın betonlaşmış çeperlerinden kaçmak isteyenlere bir davet bu yazı. Ama bir yandan da soruyor: “Sen gerçekten doğanın içine, çayır çayır yaşayabiliyor musun?” Çünkü bazen var olmak yetmez; yaşamak lazım.
Yaşamak lazım Murat Bey, gerçekten de yaşamak. Bağıra çağıra, nefes nefese. Bunun için de çayır çimen, dağ bayır, orman gerek bize. Ama ne yaşamayı biliyoruz ne bize gerekeni ne de ne yapmamız gerektiğini. Teşekkür ederim düşündüren değerlendirmeniz için.
Ormanlarımız yanıyor, icinde börtü böceğimiz, kurdumuz, ceylanımız kaplumbağamız ve nice sessiz can çığlık çığlığa. Cigetimiz, geleceğimiz yanıyor. O kadar güzel anlatmışsın ki onca emekle imbikten geçirip verdiğin o güzel nilgilerle mesajlarını.. Ülkemiz, vatanımız, Gelecek nesillerimiz için endişeler.
Yüreğine ferahlık, ilham, kalemine kuvvet ve teşekkürler.
Geçmişimizi yakıyoruz, şimdimizi kurutuyoruz ve geleceğimizi tehlikeye atıyoruz. Dilerim böyle geldiği gibi böyle gitmez… Destek ve değerlendirmelerin için çok çok teşekkür ederim. :)))