Hızlı yaşayıp genç öleceğine yavaş ve sindirerek yaşa daha da genç ol.
Amerikan filmlerine çok dikkatli baktığın zaman göreceğin en belirgin şey hızdır.
Verilen mesaj hep Hızlı yaşa,
İşe giderken gerekirse caddeler arasında koş
Eve gelirken akşam yemeğinden önce
her durakta dur önden hamburger ye,
Sonra zaten akşam yemeği yiyeceksin
ne varsa hızlıca tüket,
vakit ölmesin de sen aşırı hızdan ölebilirsin
çiğnemeden yut
sonra çöpe at
satın al ve at
sömür parçaları ayır
bütün dünyayı ye
hepsi senin.
Çöpleri yere at
cips ye
içki iç küfür et
her yer dağınık olsun
pislik içerisinde yüz,
sonra da birileri gelsin evini temizlesin,
bunalıma gir.
Sonra git midendeki ve kalçadaki yağları aldır midene kelepçe taktır
zayıflamak için uğraş kapılardan içeri sığma.
Eğer hızlanmazsan aç kalacaksın hep sağlıksız şeyler ye çünkü senin bedenin bir Çöplük.!
Önce İçine açlık korku salarak bütün paranı elinden alıyorlar sonra da yediklerinden kurtulmak için doktor doktor geziyorsun.
Zorbalığın dengesi muhteşem bir şekilde kurulmuş.
Günlük izlediğimiz gördüğümüz ve duyduğumuz her şeyin herkesin ve her davranışın içerisinde hız var hız çağında yaşıyoruz bir şeye konsantre olamıyoruz yaptığımız her eylem birkaç dakika içerisinde sonuçlanmaz ise sabırsız davranışlar sergileyerek hızımız kesildiğinde strese giriyoruz.
Film izlerken Cep telefonlarımızla mesajlarımıza bakıyor maillerimizi kontrol ediyor,
oyun oynuyoruz. Bir taşla ne kadar kuş vurabilirsek o kadar iyi derken filmin en can alıcı cümlesini en ders almamız gereken kısmını kaçırıyoruz.
Bütün gün elimizde tuttuğumuz telefonun parmaklarımızı uyuşturduğunu ancak gece başımızı yastığa koyduğumuzda anlıyoruz. Fakat buna rağmen yine de başımızı yastığımıza koyduğumuzda elimizde cep telefonumuz oluyor hep bir şeyler izliyoruz. Telaşlıyız öğrenmek mi bu?
Yemek yaparken sesli kitap dinleyen duş alırken YouTube’dan video izleyen, müzik dinleyen aynı anda bir çok şeyi bir arada yapan, Ve bunu başarı zanneden insanlar haline geldik.
Kitap okurken aklımız gelen mesajlarda kaldı.
Elimize bir telefon verdiler gökyüzüne bakmayı mevsimleri hissetmeyi de unuttuk.
Vay be bir yıl ne çabuk geçmiş diye anılar klasörüne gözlerimiz açık bir şekilde baktık.
Artık sevgililer göz göze diz dize dudak dudağa kol kola değil WhatsApp’tan Messenger dan canlı görüşmelerle ilişkiler içerisinde yalan bir hayatın kollarında birbirlerine şiir okuyorlar.
O kadar hızlıyız ki artık bir araya gelmemiz gerektiğini,
sevgili olmanın böyle bir şey olamayacağını anlayabilmek için yavaşlayamıyoruz bile. Yavaşlarsak vakitsizlikten öleceğiz diye korkuyoruz.
Çocukların elinden cep telefonlarını, ipad lerini alarak oyunlarına müdahale ettiğimizde sıkıldım diyerek etrafımızda dolaşıyorlar o zaman gel bize yardım et dediğimizde yardım etmek istemiyorlar
çünkü biz çok yavaşız
yaşam elimizdeki telefonlar kadar hızlı değil
çocuk patates soyarken sıkılıyor
çünkü patates soymak çok yavaş
biberleri yıkamak onun için çok sıkıcı,
Çöpleri dökmek zaten onun işi değil
Maydanozları ayıklamak gereksiz ve sıkıcı fakat bu yemek nasıl hazırlanıyor bu işleri kim yapıyor bir gün ancak İş başa düştüğünde ya da aç kaldığı zaman anlayacak gibi duruyor.
Çocukların sıkılmaları gerek ki sıkıldıktan sonra bir şeyler yaratsınlar, hızın içerisinden çıkarak yaşamın içerisinde ailelerine yardımcı olarak evde bazı sorumluluklar alarak işlere yardımcı olmaları gerekiyor yaşamın sürekli ekran başında olmadığını yapmaları gereken tek şeyin de dersten ibaret olmadığını anlamaları gerekiyor.
Derslerine çok iyi çalıştı çok iyi bir yere geldi çok para kazanıyor başarılı bir işi var peki bu çocuk hayatı ne zaman öğrenecek eve geldiğin zaman ne yiyecek eşiyle ne konuşacak çocuğuna ne öğretebilecek ne öğrendi ki ne verebilecek,?
Hiç dolmuşa binmedi, gerçek insanları gözlemleyebildiği ortamlarda çok bulunmadı çünkü elinde hep telefon vardı, meşgul ve hızlıydı.
Annesi yemeğini hazırladı
babası akşam işten geldi
armut pişti ağzına düştü.
Yemek hazırlanırken neler oldu?
gün içerisinde anne neler yaptı baba neler yaşadı hayat o kadar hızlı ki çocuk bunların hiçbirisini görmedi çünkü durup bakmadığı için öğrenemedi böylece bir gün daha ellerinden kayıp gitti.
Her şey olması gereken zamanda olur bitkilerin ağaçların hiçbir şeyin acelesi yoktur her şey kendi kutlamasını yapmak için doğru zamanı bekler.
Hız felakettir hızlı yaşayıp genç olacağına yavaş ve sindirerek yaşayıp daha da genç olabilirsin.
Yavaşla çünkü yaşam yavaş yavaş hızlanır hızlı hızlı
hızlanmaz.
Yaşamın içerisinde insanın dışında hiçbir şeyin acelesi yoktur. İnsan acele ederek aslında kendini yavaşlatır bunu çok yakından bakmadığı için bilemez.
Ne yediği önemli değildir çok hızlı yediği için kilo alır insan
kafasında başka düşünceler ile savaşırken yemek yer ve çiğnemeden yutar
işte kilo alma sebebi budur
fakat ağır çekimle çok çiğneyerek yemek yediği zaman hem yediği şeyin tadını alır
hem de gerçekten ağızda gerekli sindirimi tükrükle sağladığı için yedikleri midesini oturmadan yavaş yavaş sindirilir ve kiloda almaz. Yavaşlamazsan ne yediğini göremezsin ne kadar yediğini göremezsin çiğnemeden yutarsın bu da felaketin olur.
Yavaşlamak zayıflamaktır arınmaktır sakince yaşamın içerisinde usul usul adımlarla geçmek ağır çekimde hareket ederken hızlı hızlı pratik bir şekilde düşünmektir.
Evine misafir gelecek diye telaşlı davranan bir kadın kafasında hazırlayacağı hiçbir şeyi yavaşlamadığı için tam olarak tasarlayamaz
fakat yavaş yavaş sindire sindire organizasyonunu tamamlayabilirse her şey mükemmel bir uyum içerisinde tam zamanında yetişecektir.
Zaten şunu da belirtmek gerekiyor sizi telaşa kaptıracak kimseler evinize gelmesin daha iyi çünkü gelecek olan kişi sizin güler yüzünüze, hoş sohbetinize muhabbetinize gelmelidir, evinizdeki kusurlar gelecek olan kişiler gelmesinler.
Yavaşlamak hızlı düşünmemek tembellik boş vermişlik yapamayacağına inanmak ya da yetersizlik değildir. Aslında yavaşlamak bilgeliktir. İletişimde olduğun her şeye saygıdır dinlemektir duymaktır beş altı kez düşünerek bir kere konuşmaktır gereksiz olan her şeyi kesip atmaktır. Kısaca aslında yavaşlamak sanattır yaşama sanatı. Emin adımlarla ilerlemek daha çok zaman kazanmak zamandan tasarruf hayattan tat almaktır. Duymak dinlemek görmek hissetmek farkına varmaktır.
Yavaşlayarak; Telefonla konuşurken uzun cümleleri kestir at, dedikodu yapmaktan yorgun düşüyorsun. Sohbeti daha çok dinleyerek daha az konuşarak verimli hale getir. Papağan gibi aynı şeyleri tekrar etmekten vazgeçmek gerek. Bir sonuca varmayacaksa birilerine bir şey anlatmak anlamsızdır, vakit kaybıdır.
Çok konuşmak insanı yorar,
İnsanın sesi akşama doğru sabahki sesinden daha da eskidir. Geceye doğru sözlerin yerini giderek sessizliğe bırakması bu yüzdendir. Sonra hiçbir şeye vaktim kalmıyor diye şikayet ediyorsun.
Hızlı hızlı davranarak sakarlık yaparak, Öfkeli hareketlerle oranı buranı sağa sola çarpıyor, kavanozları elinden düşürüyor, düşürdüklerini temizlemek zorunda kalıyor
zamanını tüketiyor, parmağını kesiyorsun. Hayatında seni aceleye, strese sürükleyen senden daha önemli kişiler ya da durumlar olmamalı sağlığını kaybediyorsun farkında mısın?
Sürekli kendine kendi sesini duymamak, oyalanmak için, desinler diye
övsünler diye
sevsinler diye
evde dışarıda insanlarla bir takım sözde işler yaratıyorsun.
Çok meşgulmüş,
gerçekten çok önemli işleri varmış gibi davranarak kime neyi kanıtlamaya çalışıyorsun acaba?
Tüm bu telaşların içerisinde gerçekten tadına varabildiğin bir andan bahsedebilir misin?
Yavaşladığında; Kendine vakit ayır demek yanlış olur yavaş yaşayan bir insan için
çünkü zaten yavaş yaşayan bir insan hep kendinde olur.
Kendini duyar,
her an kaliteli bir sohbet içindedir.
bunun için bile yavaşlamaya ihtiyacın var. Çünkü tane tane konuşur usul usul yürür ve bu durumda da farkındalık içerisinde yaşar. Tatmin olur yaşadığın her andan tatmin olmak için tadına varmak için neyi nasıl istediğini çok iyi duyabilmek için yavaşlaman ve farkındalık sahibi olman gerekir.
Yavaşladığında; içinden geçen her şeyi sakin sakin duymana ve o gün gerçekten ne yapmak istediğini anlamana vesile olur bu şekilde yaşadığın anlara zenginlik katarak planlama yapabilirsin. Nitelik için ayrılan süre önemlidir.
Yavaşladığında evin karmakarışıkken ve aynı zamanda çocuk bir yandan ağlıyorken bir yandan telefonlar çalıyorken önce çocuğu susturman gerektiğini anlarsın. Aksi halde önce telefona bakar sonra çocuğu susturmanın derdine düşersin bu durumda önem sırasını kaybetmiş olursun.
Yavaşladığında; Bir sohbet sırasında ağzından çıkan cümleler gelişigüzel hızlı bir şekilde çıkarsa seninle senin aranda olan aslında sadece seni ilgilendiren ve diğer kişilerin bilmemesi gereken şeyleri de ağzından kaçırır bir çuval inciri berbat edebilirsin. Fakat yavaş yavaş tane tane konuşursan insanların sadece bilmesi gerektiği kadarını kulaklarına indirirsin. Aklına yeni fikirler gelir, önünde daha verimli bir yaşam açılır.
Bunun için öncelikle yine yavaş yavaş
farkındalıkla doğru zamanın geleceğini bilerek temizlik yapmak zorundayız:
Seni hızlı sürükleyen kişileri hayatından çıkar
uzun uzun ve boş sohbet eden papağan gibi aynı konuları tekrarlayan ve Bir değişime sebep olmayan kişileri dinleyerek yaşamına tecavüz etmelerini engelle, Çünkü vaktin çok önemli kimlere ayırdığına dikkat et
Çalan her telefona yetişmeye çalışarak sevdiklerinin vaktinden çalma,
sevdiklerinle vakit geçirirken gerçekten onlarla geçirmek önemlidir
sevdiklerinin yanında olman
onların gözlerinin içine bakarak konuşman nitelikli anlar biriktirmenle mümkündür. O zaman geriye dönüp baktığında gerçekten yaşadım zevk aldım, bir doyuma ulaştım diyebilirsin.
Farkındalıkla yaşamak için usul usul yürümek
saygıdır yaşama sanatıdır
iyiliktir
sağlıktır.
Kendinde olmak, çoğalmak, bilgeleşmek, anda kalmak, ilahi düzene teslim olmak, güvenmek, emek vermek, niyet etmek,
şükretmek,
sabretmek, hazmetmektir.
Peki kime?
önce kişinin kendisine
Sonra kendisinden başlayarak
her şeye
Herkese
bütüne yayılarak tekrar kendine geri gelmesiyle sonuçlanmasıdır.
Verdiğin senindir.
Kişi kendinden bilir işi.
Veren el alan elden üstündür.
Gerçek vermek gönülden vermektir.
Plansızlık mucizelerin uğrak yeridir.
Kendinde olmak her şeyde olmaktır.
Önce kendini sıkı tut, geriye kalan her şey sana tutunur.