Hızlı yaşa genç öl cesedin yakışıklı olsun.
Evet biz de genciz diye tam olarak öyle yapıyoruz. Hızlı düşünmesek de uygularken hızlı davranıyoruz, sakarız ve bir şeyleri sıraya koymakta zorlanıyoruz. Aklımızda bin bir türlü düşünce ile işlerimizi yapıyor elimizi kolumuzu sağa sola vuruyoruz aslında aklınızdaki konuyla kavga ediyoruz.
Üstelik size bir sır vereyim gerçekte beyniniz nerenizi nereye nasıl vuracağınızı iki saniye öncesinde biliyor. Fakat siz kendinize acımıyor ve tırnağınızın kırılmasına serçe parmağınızın o sehpaya çarpmasına kolunuzun o kapıya morarma pahasına hızlıca dokunmasına, salata yaparken parmağınızın kesilmesine izin veriyorsunuz.
Çünkü orada değilsiniz kafanızdaki konuyla mücadele ediyorsunuz geçmişten ve gelecekten endişe ve korku getirdiniz. O an artık hangi ana gittiyseniz işte o duyguyla kendinizi yaraladınız. O gittiğiniz anda söylemek istediğiniz cümleler vardı söylemediniz değil mi sıkıştınız sinirlendiniz ve yine Keskin sirke gibi kendinizi temizlediniz.
Ama şöyle bir çevrenize bakarsanız o gittiğiniz olumsuz anda ki hiç kimse şu an yanınızda değil sizde rüya görüyorsunuz aslında.
Yani eğer bir şeyler bu anda olmuyorsa eğer siz dalgınlık içerisinde geçmiş ya da gelecekle gidiyorsanız anda değilsiniz demektir. Zihindesiniz demektir bu. Zihinde endişe ve korkuları kurcalamayı ve rüya gördürmeyi çok sever.
Zaten dikkat ederseniz gün içerisindeki zihninizin size oynadığı oyunlar sonucunda gece göreceğiniz rüyalar belirlenir. Geçmişten getirdiğiniz endişeler ve geleceğin korkuları ile kirlettiğiniz anların gecesi göreceğiniz rüyalar tamamıyla bunlardan ibaret olur.
Rüyalar nedir?
Rüyalar insanın arzuları korkuları istekleri endişeleri bilinç altındaki bazı duyguların gün içerisinde yukarıya çıkmış olan halidir. Rüyalar kadere çok benzer kader gibi ikiye ayrılır. Şöyle ki kader iki tanedir birisi anbean insanın kendi seçimleri ile yazdığı diğeri ansızın başına gelenlerdir.
Rüyalarda tıpkı kader gibi gün içerisinde düşündüğümüzün yansımaları seçimlerimiz olarak girer rüyamıza yani biz aslında gündüzden zihnimiz ve bilinçaltımız ile rüyalarımızın yarısını belirleriz. Rüyaların diğer yarısı ise işte ansızın başımıza gelen kaderin ikinci kısma gibi yakın ya da uzak gelecekte, henüz başımıza gelmemiş olandan mesajlar içerebilir ve çok ilginç – farklı gerçekten daha önce hiç görmediğiniz türdendir.
Öyleyse rüyalarımızda gün içerisinde zihnimizden geçenler, duyduklarımız izlediklerimiz bize anlatılanlar okuduklarımız gördüklerimiz hissettiklerimiz belirliyor. Onları bir gözden geçirmekte fayda var. Rüyada nasıl bir film izlemek istiyorsanız bunu gündüz yaptığınız seçimlere dikkat ederek belirleyebilirsiniz.
Rüya yorumlarını çok ciddiye almamak gerekiyor sebebine gelince insanı yanlış yönlendirebilir. Rüya yorumları tıpkı fal baktırmak gibi. Her ikisi de bir çeşit yakın ya da uzak geleceğe dair bilgi vermeye çalışıyor. Buda yeni kayıtlar anlamına geliyor bu kayıtları kimden alıyorsunuz gerçekten temiz bir yürekten mi yoksa kirli bir yürekten mi? Ayrıca sizin iç haritanızı sizden daha iyi kim bilebilir kim daha iyi yorumlayabilir bunları da çok iyi düşünün.
Siz düşünceleriniz ve seçimleriniz ile zaten bir büyü bir fal bir rüyasınız, sözler büyüdür sözlerden sonra davranışlar gelir davranışlar düşünceler ve hissedişlerle birleşerek gece göreceğiniz rüyaları oluşturur.
Aslında insanın gün içerisinde yaptığı seçimler bir tür zihinsel ve duygusal beslenmedir. Kendini neyle besliyorsun? Başkaları hakkında boş boş dedikodu mu yapıyorsun yoksa yeni şeyler öğrenmek için kitap mı okuyorsun yeni bir bilginin peşinden mi gidiyorsun kendi üzerinde çalışmalar yapıyor musun farkındalık adına daha farklı düşünmek ve davranmak adına kendini yontuyor musun? İşte tüm bunların cevabı aslında günlük hayatını belirliyor sonrasında da bunlar bir projeksiyon cihazı gibi geceleri rüyana yansıyor.
Seçimlerin her ne ise sen de olsun. Ansızın başına gelenlerin ise hayırlı olabilmesi için güzel huylu, temiz kalpli çalışkan empati yeteneği yüksek öncelikle kendisine saygısı olan, kendisini seven, kendisine şefkat sabır merhamet gösteren bir insan olmalısın. Mutluluk bir seçimdir insan nasıl davranması gerektiğini öğrenir yeter ki bunu istesin. Günlerini olumsuzluklarla geçirmek ya da yeniliklere olumlu bir hayata yelken açmak yine insanın elindedir. Hayatına fazla gün katmak insanın elindedir. Hayır demeyi bilmek istemediğin şeyleri yapmamak artık bir karar alıp ve bunun arkasında durmak insanın elindedir.
Başlamak bitirmenin yarısı olmayabilir Başlamak, başlamak olarak kalsın korkmasına gerek yoktur insanın sadece bir adım atsın sonrasını yaradan hallediyor.
Şimdi zamanı yönetmeyi ile alalım; en değerli hazinemiz olan zamanı verimli kullanmak için yavaş yavaş hızlı olmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Peki nasıl yapacağız bunu?
Diyelim ki ütü yapman gerekiyor, ama düşünürken bile yoruluyorsun ve yapasın gelmiyor. Erteledikçe erteliyorsun çünkü içinden şunları düşünüyorsun masayı hazırladığını, Ütünün fişini taktığını terlediğini kolunun ağrıdığını aslında ayakta kalmak istemediğini, gerçekten de çok sıkıcı bir iş olduğunu düşünüyorsun peki şöyle yapsan nasıl olurdu?
Üzerinde Çok düşünmeden sadece başla.
İsteksiz olduğunu bile düşünmeden başla.
Sonucunu sebebini, öncesini, sonrasını, sürekli düşünmeden başla.
Ne yaptığını düşünmeden,
Bitirdiğinde sevineceğini bile düşünmeden, önemsemiyormuş gibi durarak önemseyerek başla.
Anda kalmak budur. Bir nevi otomatik pilota bağlanıyorsun.
Eğer aynı anda bir çok şeyi birlikte yapmayı seven birisi isen Ütüyü sevdiğin bir arkadaşını arayarak ya da sevdiğin bir diziyi izleyerek seni mutlu eden herhangi bir şarkıyı dinleyerek de yapabilirsin fakat kötü bir duygu frekansına girerek değil.
Şimdi yeme duygusunu ele alalım
Yeme duygusu beyin ve bağırsaklar arasındaki ilişkide kendini frenleyebilmek aynı zamanda İnsanın yavaş hareket etmesi ile ilgilidir.
İnsan Sürekli yeme arzusu içerisinde olduğunu bilerek kendini bir şekilde sınırlayabilme yeteneğine kavuştuktan sonra hayatında acele ettiği her şeyin yavaşladığını şahit oluyor. Bu yavaşlama düşünce ile davranışlara oradan da Bağırsaklara doğru yürüyor. Peki bunu nasıl başaracağız bunu başarmak farkındalıkla mümkün ve gördüğünüz gibi yine karşımıza farkındalık çıkıyor.
Çok sevdiğimiz bir yemeği yerken hızlı yiyoruz.
Daha ağzımızda daha ilk lokmayı çevirirken ikincisini kaşıklıyoruz. İkincisi ağzımızda iken üçüncüsünü kaşıklıyor Böylece hiçbir şey anlamadan yani çiğnemeden hissetmeden yutuyoruz
Neden bu kadar hızlıyız arkamızdan ne kovalıyor biraz daha hissederek yesek nasıl olurdu? İlk sindirim ağızda başlar lokmaları ağzınızda ne kadar çok tükürük ile karışır ise bu durum Mide ve Bağırsaklarımıza o kadar yardımcı olur. Hepiniz mutlaka midenizi bozduğunuzda kusmuş olmalısınız içerisinde ne kadar iri parçacıklar olduğunu da görmüş olmalısınız işte bu sindirim için yapılan en büyük hatalardan birisidir. Hızlı ye yavaş sendir çok kilo al sistemi.
Konuyu gerçekten çok yanlış anlamışız hızlı hızlı hızlı ol yanlıştır, yavaş yavaş hızlı olmamız gerekiyor. İşte burada pratik düşünce devreye giriyor pratik düşünen bir insan birkaç adım sonrasında neler yapacağını hesaplayacaktır bu durumda zamanı verimli kullanacak hiçbir şeye hiçbir yere geç kalmayacak ya da çok erken gitmeyecektir.
Gelelim çok susanlara ve konuşanlara;
Susanın derdi muhakkak boğazında bir hastalıkla patlak verecektir. İfadenin fazlası da azı da zarar verir, insan erir. İfade özgürlüğü eksik olan insanın dudakları sigara içerek morarır dişleri sararır ve parmakları sigarayı tutarken eğrilir ve fazla yemek yemekten vücuduna yağ birikir. Bu kendisini endişeden dolayı korumaya alması endişenin Yağ olarak birikmesidir fakat bilmez ki endişelerin yüzde doksanı gerçekleşmez.
Sonuç olarak kıssadan hisse; sadece ne varsa onu gör, yanlış görmendense sadece ne varsa onu görmen her zaman daha iyidir zaten sadece ne var sonra görüyorsan andasındır ve doğru yoldasındır. Tabii ki iyi anlamda uğraman gerekiyorsa geçmişten bir bilgi ya da geleceğe dair yapman gereken bir iş için zihnine uğrayabilir gerekli bilgiyi aldıktan sonra ana geri dönebilirsin tüm yapman gereken bu