İrade-i İnsan ve İrade-i Makam
İrade denildiğinde insanların aklına iki türlü irade geliyor. Birincisi irade-i külliye yani sadece Allah’a ait olan irade, diğeri ise insana ait olan irade-i cüzziye… Bu iki irade arasında verilen hükümlerle dünya hayatı (şimdilik başka alemlere akmaya gerek yok) sürdürülüyor. Peki bu iki iradeden başka bir irade hüküm süremez mi dünyada diye düşündüğümüzde bir yanıt alabilir miyiz diye sorduğumuzda yine bu iki iradeye gelip takılıyoruz.
Bugünkü konumuz tamamen irade-i cüzziye olarak tanımlanacak olan insan iradesi üzerine olmayacak, çünkü insanın kendi iradesinin üzerinde başka iradelerde söz konusu. Bireysel iradenin gelip takıldığı ve hükümlerin başkaları tarafından verildiği ve senin iradenin yok sayıldığı zamanlar ve anların iradesi de bu yazının konusu olabilir.
Dünyayı, insanları, fikirleri, düşünceleri, inançları, ekonomik sistemleri, insanı idare eden siyasi yapıları yıllardır izler ve okurum. Tamamen bağımsız bakarım hepsine çünkü bilirim ki her bir fikir ve düşünce inanç bir insan tarafında ortaya atıldı ve her birinin de kendi içinde bir gerçekliği vardır. Şimdi bu kadar çok gerçeklik içindeki her gerçeklik de bir iradedir diyerek yazıya devam ediyorum.
Gördüğüm dünyada, tespit ettiklerimi değerlendirdiğimde birden fazla irade olduğuna kanaat getirdim. Bunlar ne mi? Beraber bakalım isterseniz…
- Hepimiz çocuktuk ve çocukların kendi özgür iradeleri olmaz çünkü onların üstünde olan bir anne ve baba kimliği vardır ve onlar çocuk adına irade-i cüzziyeyi sergilerler. Bir çocuk için bu irade-i külliye haline döner. Fakat büyük resimde birey olan çocuğun iradesi ile mutlak irade olan irade-i külliye arasına birileri girer. Çocuğun kendisine ait düşünceleri ve inanç modelleri oluşamaz, çünkü üst bir irade mekanizması bunu ortadan kaldırır. İnançlı kardeşlerimiz burada yüce yaratanın mutlak iradesi devreye giriyor diye düşünüyorsa, her bir dinin kendi içinde diğer tüm dinleri yok sayan, ortadan kaldırmak isteyen ve tek olan hak dinin kendisi olduğunu iddia edip o çocuğu kendi dininden olduğunu iddia etmesinin arkasındaki çeliştikleri irade tanımına göz atmalarını öneririm.
- Büyümeye başladık, başka bir irade ile karşı karşıyayız, siyasi irade… O ne derse o olur. Düşünsenize kendi iradeniz ile bir karar (topluma zararı olmayan- ama zarar ve ziyan yok o da irade-i külliyeden geliyor) alıyorsunuz ve onu uygulamak istiyorsunuz karşınıza kolluk kuvvetleri çıkıyor. Çünkü ait olduğunuz toplumu yöneten siyasi erkin iradesi hepimizin üzerinde başka bir irade-i külliyeti oluşturuyor. Dünyanın her neresinde olursanız olun, özgürlük, eşitlik, adalet, yoksulluk, barış diye bağırdığınızda bu irade sizin mutlak iradenizi ezip, sizin için oluşturduğu cezaevlerine tıkarak işkence yapmayı ve kendisini de mutlak iradenin sahibi olarak görmenizi istiyor. Bu siyasi iradenin içine tüm siyasi yapıları ve dini inançları koyabilirsiniz.
- Eh insanın kendi içindeki bu irade-i cüzziye ve irade-i külliye tezatlıkları bununla da bitmiyor. Olayın içinde bir de yaşadığı dünya giriyor. Onun da kendi mutlak iradesi var. Depremler (bazılarımız bunun münafıkları cezalandırmak için irade-i külliye tarafından gerçekleştirildiğini iddia etse de öyle bir şey yok tabi ki), su baskınları, fırtınalar, hortumlar, tsunamiler, kasırgalar, kuraklıklar, yanardağ patlamaları, iklim değişiklikleri ve heyelanlar da doğanın kendi mutlak iradesi ile gerçekleşmekte ki bu da insanın irade-i cüzziyesinin karşısında yine irade-i külliye olarak tanımlanıyor. Fakat bu olanların bir yaratıcı ve ilahi güçle ilgisi yok. Dünyanın kendi olağan ilerleyişinde cereyan eden olaylar her biri. Ah son dönemlerde insanoğlunun gerçekleştirdiği, sismik dalgalar ile deprem yaratılması, inorganik yöntemlerle bulut oluşturulup yağmur yağdırılması, yağmur bombalarının yapılması, yarattığı çevre kirliliği ile ozon tabakasının delinmesine sebep olup, bütün bu iradeleri ortadan kaldırıp kendi o aç egosunun yansıması olan afetleri de bu irade türleri arasına ekleyebiliriz belki de…
- Bir de yine insan eliyle olan ve doğaya müdahale ile kirlenen ve dönüşen çevresel faktörlerin yarattığı, kanser gibi hastalıkların ait olduğu irade-i külliyeden gelmeyen ama bu kirliliği yaratanlar tarafından tüm yazılı ve görsel medya ile dayatılan irade-i külliye mevzusu var ki bunun da mutlak irade denen o irade ile ilgisi yok. Bariz şekilde insanlara hastalık bulaştıran, yiyecekler, temizlik maddeleri üretip bunları insanlara kullandırtan ve kapitalizm denen hatta biraz büyüğüne ise emperyalizm denen irade-i külliye var ki bununla mücadele etmek en az siyasi iktidar ve dinler ile mücadele etmek kadar zordur. Havayı, suyu, denizleri, gölleri, nehirleri kirletip yaydığı mikroplarla ve ürettiği besinlerle de vücudun direncini kırarak insanları hasta eden bu irade günün sonunda kitaplar ve din tacirleri tarafından saklanarak, hastalığın da irade-i külliye tarafından geldiği safsatasını ortalığa yayar…
Burada yazılan ve yazılmayan tüm iradeyi tanımlayan ve daha birçok yazamadığım irade-i hükümdar, irade-i kolluk kuvveti, irade-i para, irade-i hastalık, irade-i kapitalizm, irade-i din ve irade-i ruhban sınıfı kavramları var ki onlara girdiğimde yazı da bitmez konu da…
Gelelim konumuzun özüne. Tüm bu tanımlanmaya çalışılan ve unutulan kavramların tamamı insana (doğa olaylarının organik olanları hariç) ait. İnsan tarafından yapılan, kurgulanan, tasarlanan, uygulanan ve kirli emellere alet edilen irade kavramı, tıpkı; adalet, sevgi, saygı, eşitlik, hak, düşünce ve diğer tüm insani erdemleri taşıyan varoluşun mutlak gerçeklikleri gibi kirletilmiş ortadan kaldırılmış ve tanrı ziyanı bir kitleyi tanımlayıp cehennemi icat ederek, o kirli yoluna devam etmeye devam etmektedir. İnanmak, inancı için yola devam etmek, inandıkları uğruna kendisini dava adamı olarak görmek isteyenlere sözüm yok fakat onlar bunu yaparken benim mutlak irademe yani benim irade-i külliyeme müdahale ettikleri yere dur demeye hakkım var. Her düş, düşünce ve fikir kendi iradesinin irade-i külliyesidir…
Son olarak, bütün bu iradelerin üzerinde olan ve henüz gerçekleşmemiş olan belki de hiç gerçekleşmeyecek olan ve insanoğlunun kıyamet olarak tarif ettiği, bu dünyada olmayan bir gücün gelip bu hayata müdahale etmesinin iradesi var ki onun da adı henüz konulmadı…
İrade-i külliyesinin farkında olanlara….