Kadın alıcı olandır bir kere, aldık 8 Mart Dünya kadınlar gününü kabul ettik kutluyoruz. Kutlama günü değil aslında, anma günü fakat madem dünyaya bu şekilde bulaşmış çiçekleri ve hediyeleri sevgiyle kabul ediyoruz.
Kadın sadece vermeyi bilen değil aynı zamanda almayı bilendir. Çünkü alma verme dengesinin bizzat kendisidir. Kadının rahmine sperm verirsin, sana güzel bir çocuk verir. Sebze meyve verirsin, sana sağlıklı yemekler verir. Güzel sözler verirsin, sana sevgisini şefkatini ilgisini sunar.
Kadına güzel verirsen güzel alırsın. Aslında ne verirsen onu alırsın. Ama mutlaka bir şey alırsın, elin boş dönmezsin. Şiddet, küfür, öfke, mutsuzluk da verebilirsin. Veriyorsun da zaten. O zaman da yüzün gülmez. İçindeki huzur ve sağlık çeker gider.
Şu an iyisindir. Sevinebilirsin. Fakat kocadığında onun eline düşeceksin. Ve hiçbir şeyi unutmayacak. Her gün tüm ayrıntılarıyla hatırlayacaksın. Gençliğinde kendini kurt zannediyordun değil mi bir köpek olacaksın. Kimse kimsenin eline düşmesin. O ayrı bir konu, fakat sen planlar yaparken yaradan sana güler.
Kadının uyanması gerekir. Anaerkil toplumumuzda kız çocuklarının cinsiyetleri anneleri tarafından diri diri toprağa gömüldü. Evlendiğinde o kadar da iyi bilemesin diye tembih edildi. İyi bilme, çok hevesli görünme ki eşin senin saflığına vurulsun. Ulan zaten bilmiyor ki bu bilgiye ne gerek var? Çok bilirsen kötü kadınsın diye düşünür dendi. Sonra da bu işi bilmiyorsun diye küçümsendin. Bilsen dert bilmesen dert. Ama sen şimdi o anneden geldin ya, kızına öğret! Tüm detaylarıyla öğret, öğret ki ilk birlikte olduğu kişiye tapınmasın, sorun olursa sorgulasın. Sorunları üzerine almasın. Belki de yanlış ondadır diye düşünsün.
Bizim kadınlarımız önce bir ev temizliğini, yemek yapmayı, dikişi vs öğrenir. Öğrensinler. Nasıl güzel nasıl kutsal. Nasıl değerli. Bir gün doktor olsan bile her kadına lazım şeyler bunlar. Diyelim ki sıkıldın ve doktor değil ev hanımı oldun. O zaman da lazım, hatta en önemlisi önce ev hanımı olmak. Doktor olabilirsin avukat olabilirsin milletvekili olabilirsin sanatçı olabilirsin fakat ev hanımı olamazsın! Düzensiz, evini bok götüren ve kirli bir doktoru veyahut hemşireyi kim ne yapsın? Herkes ev hanımı olamaz. Evde durmak ev hanımlığı değildir. Zaten herkes de hanım değildir. Ev hanımı gerçekten çok zor bir meslektir.
Sevgi dışında saygı dışında hiçbir karşılığı yoktur. Cem Yılmaz’ın dediği gibi evi sabahtan açarsın oh hadi bakalım işe başlarsın. Herkes ev hanımı olamaz, neden?
- yemek yapmayı sevmez evi düzenlemeyi sevmez
- hizmet davranışlarını sevmez
- vermeyi sevmez
- almayı sever
- gezmeyi sever
- tozmayı sever
- temizlik yapmak istemez
- emekçi değildir
- Yiyicidir
- evdekilerin düzeni düzensizliği onun sorunu hiç değildir.
Sürekli bir tertip ve düzen içerisinde olması gereken bir ev, yemek, çamaşır, bulaşık, seyahate gidilecekse hazırlık, çocuk duş alacaksa ona göre evin kuralları, bir sistemi, belli bir düzeni var. Şimdi bunların detaylarına girersem yaparken yorulmadığımız kadar anlatırken yoruluruz. 24 saat sürüyor. Bir makarna bile başlangıç ve son aslında. Yedin, kaldırdın, temizledin, topladın, bulaşıkları attın, yıkandılar, yerine yerleştirdin derken toplam 2 saat sürüyor. “Makarna” deyip geçme. Hadi git şimdi annenin elini ayağını öp börekten kekten köfteden falan hiç bahsetmedim bile ve ne pişirdiyse saygıyla önünde eğil ve afiyetle ye.
Evde ne yapıyorsun diye Soran eşleri de bir gün boyunca eve davet ederiz özellikle evde bir ya da iki tane küçük çocuk varsa onlarda şöyle güzel bir gün geçirsinler onlarla ama bu arada hiçbir şey aksamayacak ona göre. Evin düzeni bulaşıklar çamaşırlar yerler süpürülecek tozlar alınacak yemek yapılacak aynı zamanda çocuklar Kar yağan bir yeri sürekli kirlettikleri gibi dağıtmaya devam edecekler baba toplayacak.
Vallahi bir çocuğunun olması hiç kolay bir şey değil. Ne anne için ne de baba için. Sakın öyle severiz öperiz diye özenerek çocuk yapmayın. Bakacaksanız, birlikte kahvaltı yapıp akşam yemeği yerken sohbet edecekseniz çocuk yapın. Çünkü çiçeklerle bazen su vermeden büyüyebiliyorlar. Yani çocuklar kapaksız kaynayıp, çobansız otlanmasınlar.
Batıda eğitim kişinin içindekini dışarıya çıkarmaktır. Bizde eğitim “eğmek” (“hatta ağaç yaşken eğilir” diye de bir sözle birlikte perçinlenerek ) anlamına gelir. Ben yaşken kendi gerçeğimden uzaklaşarak eğilip yıllar sonra kendimi bulmak için doğrulmak istemiyorum. Bir ağaç gibi hür boyum göklere doğru ulaşsın istiyorum. Beni ben yapan gerçek yeteneklerime çelme takmayın.
Kadındır insanlığın içindekini dışarı çıkacak olan. Değerini bilelim. Yoksa bir yaşam boyu odunları yakmak ya da yontmak zorunda kalırsınız. Konu nerden nereye geldi? Yani içinde felsefe olmayan şairi de atın gitsin denize, ben şahsen öyle yapardım.
Bir kız çocuğu Kendisi olabilecek cesareti önce ailesinden alır. Bu cümle şudur; ben öyle seviyorum. Ve gün gelir bu sevmeleri çoğalır. Çocukken bazı arkadaşlarım eve yaklaştığında okul eteğini eski yerine indirirdi. Bunun saygısızlık olduğunu biliyordum. Ama ailesinin çocuğa uyguladığı bir dengesiz saygısızlıktı bu. Denge iyidir diye düşünürdüm hep. Ne rahibeler gibi çok aşağı ne de gece kulübüne gider gibi çok yukarı olmamalıydı.
Bende terziye gitmeden önce Annemin gözlerinin içine bakarak bu etek tam şurada olursa giyerim yoksa giyinmem derdim. Ya da Eve yaklaşınca indirir okula yaklaşınca kaldırırım derdim. Sana böyle bir yalanı söylememi istemiyorsan benim istediğim şekilde yap lütfen derdim. Annem her seferinde karşı çıkar fakat sonuçta benim dediğim olurdu çünkü ben kendini taşıyan bir çocuktum denge sahibiydim Özgürdüm ve cesaretimi babamdan alıyordum. Adamın yüzüne bakarak her şeyi konuşabilirdim konuşamadıklarımı annem aracılığı ile iletirdim.
Bir gün babam bu etek çok kısa değil mi diye soracak oldu ben ise dizlerimi çarpı şeklinde yaparak kendime çocuk görüntüsü verdim hayır kısa değil bence oldukça ayarında dedim ve konuyu değiştirdim. İşte düşünün o anda babamı idare etmeyi öğrenmişim bile. Dişilik de böyle şeyleri gerektiriyor zaten değil mi? İçinde bütün bilgi saklıdır önemli olan bilgiyi dışarıya çıkarabilmektir babam sevimliliğime dayanamayıp bu konunun üzerine gitmedi çünkü daha çocuk olmamdan öte babam bana güveniyordu.
İletişim karşılıklı birbirini idare edebilme sanatıdır. O günden sonra elbette ki yavaş yavaş babamı da değiştirerek kendim olmak için yola çıktım hala aile içerisinde bazı davranışlarım aşırı görünebilir fakat babam şunu biliyor ve her seferinde dile getiriyor o eğer öyle bir şey yapıyorsa bir bildiği vardır. İşte bu yüzden kadın olmak ailede başlıyor kendi değerini bilmen kendin olman için sana destek veren bir baba koruyup kollayan, terk etmeyen o doğru dürüst bir adamın varlığı senin de var olmana yardımcı oluyor. Ben babamdan ayrı kişiliğimi bu şekilde geliştiremezdim babam düzgün bir insan olmasaydın düzgün öğretiler ile hayatın içerisinde ilerleyemezdim.
Çocuklarınıza önce güvenin sonra onları takip edin onlar takip ettiğinizi bilmeden onları izleyin baktınız ki oluyor ses etmeyin bırakın kendisi olsun. Bu yazıdan herhangi bir cümleyi kopyalayarak bana doğrultursanız şimdiden uyarayım bunu bir bütün halinde anlamanızı tavsiye ederim.
İşte düşünün burada bile bir endişe içerisindeyiz kadınlar olarak. Şunu söylüyorum dengeyi öğretin çocuklarınıza dengeyi bilen bir çocuk kendini bilir çevresini bilir olacak olanları görüş sınırlarını çizebilir. Baskıladığınız her şey daha da büyür özenmesine sebep olur fazla serbest bırakırsanız yanlış insanlara bulaşabilir. Güç kimlik özgürlük duruş babadan gelir sevgi şefkat yönlendirme olayları çözebilme yeteneği ise anneden gelir günlerin kadını erkeği olmaz birbirimizi destekleyerek insan olabiliriz ancak.
Yaşamınızdaki erkeklere iyi bakın
baba
kardeş
ve eş
siz onların birliğinden geldiniz.
Dünya hem kadınlar hem erkeklerle güzel biri eksik olursa hayatın şiiri alt üst olur.
İNSANLIK GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.
Özlem; erkeğin dünyasında kadının rolü ve yeri belli ama kadının kendi dünyasında yerini görüp, rolünü belirleyip artık harekete geçmesi gerekiyor. önce kendisini sonra oğullarını eğitip, bu absürt gidişata son vereceği günlerin hemen şimdi gelmesini diliyorum…