Güvensizlik otunun güven ağacına dönüşümü

Sabah kalktım yataktan ve geçtim aynanın karşısına gülümseyerek, nasılsın gülüm? Dedim. Ve söyle bir ses geldi aynada kalbimden.

“Bugün ağaç olmak istiyorum” dedi çekingen bir ses. Sanki küçük bir çocuğun sesiydi.
Ve devam etti konuşma.
“Toprak Ana’nın derinliklerine kadar kök salayım.
Bacaklarım Sekoyanın kökleri gibi güçlü yerküreye kadar uzasın.
Gövdem, ağaç
Kollarım ise, sevgi dallarım olsun
Güneşin tüm renklerini yansıtayım.
Gölgeme, gelip ferahlamak isteyenlere serinlik vereyim.”
Ay nasıl bir enerji geldi o anda bana bilemezsiniz.
Hemen bir yere oturdum ve nefes alıp vermeye başladım.
Ağaç gibi gördüm o anda kendimi.
Hissettim dallarımı, gövdemi, yeşilliğimi.
Sekoya ağacını anımsadım.
O kalın gövdesini ve köklerini nasıl muhteşem bir güven veriyor insana.
Resmine bakmak bile köklenmiş hissettiriyor beni.
Duydunuz mu hiç Sekoya Ağacını?
Ben de ilk kez okuduğum kitapta “Anahtar” da duydum.

Güvensizlik otunun güven ağacına dönüşümü

Güven duygusunu anlatıyor iken kullanmış Murat Tali.
Ve diyor ki;

Yaşadığımız her duygunun kök kaynağında güven duygusu vardır. Korkunun kaynağı da güven, sevginin kaynağı da aşkın kaynağı da güvenden geçiyor.”

Ben de katılıyorum bu fikre.
Okumak isterseniz güzel bir kitap Anahtar tavsiye ederim.
Sevgilerimi yolluyorum Murat Canımıza da.  Dergimizin de editörü, kurucusu, güzel bir insan o.

Bu yazımı anımsattı Facebook ben de biraz farklı eklemeler yaparak, yeniden düzenledim. Ve ne değişmiş, bu bir yılda geriye bakma fırsatım oluyor bu anımsatmalar sayesinde.

Değişimim olumlu yönlere, huylara, hallere doğru evriliyor. Dönüşüm hep devam ediyor. Gelelim güven duygusuna yeniden.

Güvensizlik otunun güven ağacına dönüşümü

Güven duygusunu, her ne kadar zedeleyen şeyler oluyorsa da yaşarken hayatın içinde, aslında hepsi kendimize güveni bulmak için oluyor olanlar.

Anne babamızdan, etrafımızdan güvenimiz zedelenmiş ise, güvensiz olarak hayata bakıyor isek, mutlaka ileride kendimizden kendimize bu güven duygusuna doymamız gerekiyor.

Ben de yıllarca güvensizliği çok hissettim. Çocukluğumda öyle olaylar oldu ki yara aldığım, nasıl güven hissedeyim?

Güvensiz hissedince, öz güvenimin de yeterli olmadığını ileri ki yıllarda gördüm. Ne zaman ki bunları kendimi keşif yolculuğumda fark ettim ve bazı deneyimlerimle ve öğrendiğim bazı tekniklerle, geçmişimde eksik olan o duyguları, yeniden fark ederek, itmeden çekmeden tamamlamaya emek verdim bu son on dört yılda ve hala da devam ediyorum kendime emek vermeye… Ruhum, dünyaya köklenmezse, hep uçmak istiyor. Onun için kök duygumuz güveni, öz güveni iyi hissetmek, yaşamak ve hayata geçirmek gerekiyor. Tüm bu emeklerimin neticesinden sonra, içsel huzuru bulabildim çok şükür.

O bütünlüğün hallerine girebiliyorum kolayca.
Ne ile mi bütünlük?
Zihnimle, ruhumla bedenimin bütünlüğü, insan olarak doğa ile uyumum, bireysel bilinç halimin,  evrensel bilinç ile bütünlük hissi.

Tam ve bütün hissediyorum bunca yıl sonra. Bu mükemmel bir dönüşüm değil mi? Hala da daha zaman zaman güvensizlik hissettiğim alanlar yok değil tabii ki.

İnsanım.
Sadece eskisi gibi kendime çok sert davranmıyorum artık.
Daha şefkatle yaklaşıyorum.

Çünkü her şeyi bilmek zorunda hisseden çocuk Gülay’a diyorum ki; “Yok öyle bir dünya gülüm, her şeyi bilmen gerekmiyor.” Bunu deyiverdiğimde küçüğüme(zihnimdeki eski bene) susuveriyor, sakinleşiyor.

İşte kendime şefkatle yaklaşmayı öğreniyorum bu son yıllarda. Yine aldım kalemi elime yazıyorum. Sözde azıcık düzenleyecektim yazıyı lakin kocaman bir yazı oldu. Güvensiz hissedersem eğer bazen, orada kalmıştım:) Bol bol ağaç gibi hissederek bedenimi ayaklarımdan yerküreye doğru köklüyorum. Toprağa basıyorum. Nefes farkındalık meditasyonları bana çok iyi geliyor, her gün 20 dakika yapıyorum artık düzenli olarak.  Nefes egzersizleri eğitim modülünü bitirdim yeni. Bu mesela yeni bir gelişme hayatımda.

Yoga öğreniyorum, akrobatik hareketler değil tabii ki, her yaşa uygun yoga, karma dersler öğreniyorum bu da bir yenilik bu yıl başladım. Bu nefes modülünde, nefese dair çok şey öğrendim. Bio kimyasını biliyordum, hemşire olduğum için. Yine de bilgilerimi anımsamak, tekrarlamak iyi geldi çünkü ben ilk anatomiyi, biyokimyayı aldığımda on üç, on dört yaşlarındaydım. Ha şimdi hala o yaşlarda hissediyorum. İkinci ergenlik hayatımı yaşıyorum yani:)

Şükürler olsun. Nefes ile ruh kaslarını geliştiriyorum. Ruhum istiyor bu kaslarımın gelişmesini. Spor nasıl beden kaslarını geliştiriyorsa, nefes de ruh kaslarını güçlendiriyor. Ruhsal olmak, sezgilerimi daha iyi hissetmek çok güzel bir şey. Her şeyde denge önemli tabii ki. Uyum da çok önemli.

Her şeyden azar azar, aşırıya kaçmadan yaşamak gerekli. Çok tüketmeden her şeyi, duyguları, hayatı içinden geldiği gibi, doğal yaşamalı. Sadece ruhsallık değil, bedenin, zihnin sakinliği, mutluluğu, hayatın içindeki duruşun, davranışın, sorumlulukların, işin, etrafınla iletişimin nasıl? Hepsini etkiliyor nefesin, beslenmen, yaşam tarzın, uykun.

Bunlar da önemli. Sen nasılsan iç dünyanda, senden yansıyan enerji, ruh hali de o oluyor. Nefesle, zihnimi sakinleştirip içime dönmek çok iyi geliyor bana. Tabii ki farkındalıklı nefes.

Güvensizlik otunun güven ağacına dönüşümü

Nedir Farkındalık? (Mindfulness)
Yaşadığın anı ve o anda etrafında gerçekleşenleri oldukları gibi fark etmek anlamına geliyor. Algılarını yeterince açıp zihinden geçen düşünceleri, vücudun hissettiklerini, kısacası gerçekleşenleri anlamak ve yargılamadan onlarla kalabilme durumu. Farkındalığı her şeyin içine katabilirsek ne ala. Katabilmeye çalışıyorum. Yüzerken o andayım, her bir hareketimi gözlemliyor ve bedenimi hissediyorum.

Ya da hastalarıma yara pansumanı yaparken, o andayım sanki sanat eseri yapar gibi, sakin sakin yapmaya çalışıyorum. Yemek yerken yine anda ve yavaş yavaş yemeye gayret ediyorum. Yani her şeyin içine nefesinle fark ederek, farkındalık katabildiğinde, nefesin yavaşlıyor, bedenin de yavaşlıyor. Zihnin dinginleşiyor.

İç gözlerimle, içeriden kendimi görmek, gözlemlemek harika bir şey. Süreç içinde disiplinle gittiğinde hepsi güzel bir uyum içinde oluyor mu?  Oluyormuş bu yıl bunu deneyimliyorum.

İşte böyle dostlar.
Bugün sekoya ağacıyım ben.
Köklü, kalın, heybetli gökyüzüne uzanıyor başım.
Ağaç duruşu pozunu da yapıyorum, tam ağaç gibi hissediyorum o vakit.
Nefesimize şükürler olsun.
Aşk ve Sevgi ile gününüz şans ile dolsun.

 

#ağaçlar #meditasyon #nefesegzersizi #meditation #dualarkabulolsun #barış #güven #özgüven #erdem #dürüstlük #resetlenmek #harika

 

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

6 Yorum

  1. Tülal ipek

    Sevgili arkadaşım, duyguların, yaşadıkların, biz okurların için de çok güzel bir motivasyon yazısı olmuş. Çok teşekkürler, emeğine, kalemine, kalbine sağlık.

    Yanıt
    1. Gülay Şimşek

      Sevgili Tülal zaman ayrıp okuman kıymetli. Her şeyin hızlı olduğu bu çağda gem de çok kıymetli canım.
      Teşekkür ederim güzel kalbine.
      Sevgiyle kal hep.

      Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir