Hakikat cahilliğin kölesi oldu

Hakikat, cahilliğin kölesi olmuş durumda ve cahillik ise bilgelik olarak anılmakta. Bilenlerin cenneti bu dünyada ise nerede? Ya da bu dünya bilenlerin cehennemi ve bilenlerin cenneti ise, hakikat gerçek midir?

Hakikat cahilliğin kölesi oldu

Erdem, onursuzların elinde parayla sayılır oldu. Paranın erdemi dünyayı ele geçirdi ve erdemsiz düşler yüzünden milyonlarca insan ölmekte. Onların kaderiyse ölmek, kaderi yazanın kalemini de kırmak gerekiyor mu?  Bunu da bilemiyorum. Çok soru var zihnimde, deli gibi üreyen insanlara mı kert vurmalı yoksa insanları mı sürmeli bu coğrafyalardan? Tokları doyurmak imkansız iken, açlara nasıl yetişir iki lokma? Açlar, açlıktan ölüyor iken, insanın hangi dürtüsel halleri o açlığın içine çocuk doğurup duruyor?

İnsanları mı seviyorum? İnsanlığı mı bilemedim? Kendi varlığına bu kadar ihanet eden, yarınları çalan, aptalca çoğalmaları yüzünden, doğal hayatı tahrip eden, canlı türlerini yok eden, daha fazlasını arzulayan en yoksulundan en zenginine kadar herkesi nasıl sevebilirsin ki? Kim bir aslanı, bir kaplumbağayı, bir kediyi ya da kuzuyu öldüreni sevebilir ki? Sen sevebilir misin? Ben sevemem açıkçası. Her şeyi sevebilirim ama eşeyli üreyip, amipler gibi çoğalıp, yaşamın diğer tüm unsurlarını sürgün edip kendisine yer açan bir insanı sevemem, bunu yapan ben isem aynı şeyi kendim içinde düşünür ve söylerim.

Hakikat cahilliğin kölesi oldu

Dünyayı güzelleştirmek için mücadele eden ve çırpınan insanları görüyorum. Çok sayıda dernek ve stk içinde görev alıyorlar. Kendi yurtlarını terk edip dünyanın diğer ucuna, bir şeyleri değiştirmek ve dönüştürmek için gidiyorlar. Kişisel gelişimcilerin ve tasavvufçuyum diye ortalıkta dolaşanlara bakarsanız gitmesinler. Ama insan olarak vicdanınız buna müsaade etmiyor. Oraya gidemezseniz de buradakine gidiyorsunuz. Görmeyince sorun yok, görmemek mi gerekiyor? Onu bilemiyorum işte. Bilemiyorum bir seçim midir? Kiminle konuşsam agresif yazdığımı söylüyor, şimdi diyeceğim ki bu boka bandırılmış yaşam formunda, herkes birbirini öldürürken, açlık almış başını gitmişken, birileri dünyada yüz binlerce kişinin ölmesine sebep olmuş bir virüsü laboratuvarda üretirken, kocaman adamlar küçük kız/erkek çocuklarına tecavüz ederken, hırsızlığı meslek edinmiş birinin gariban birinin tüm parasını çalarken, görme/duyma/konuşma yani üç maymunu oynamam gerekiyor mu? Bana göre tabi ki hayır.

Hakikat cahilliğin kölesi oldu

İnsanlar, çocuklarını geleceğe hazırladığını söyleyip, onlardan tüm çocukluklarını, oyunlarını, sevgilerini ve hayallerini çalıp duruyorken nasıl susabilirsiniz ki? Ben susamıyorum işte… Susmuyorum ve açıkçası insanların da susmasını istemiyorum? Sen bağırmazsan, çığlık atmazsan kim görecek bunları, herkes yaşama, kendisine, dünyaya o kadar kör ki göstermek gerekiyor onlara bunları. Başka türlü iyileşmek mümkün değil. Bakın tüm kişisel gelişimciler iyileşmekten dönüşmekten ve farkındalıktan bahsedip duruyor fakat günün sonunda etliye sütlüye karışmadan sadece içinize dönün ve dönüşünden başka bir cümle kurmuyorlar. Sen içine dönüp dönüşsen ne olur kapının önünde tonlarca çöp biriktikten sonra. Ah orada çöp yoktu değil mi? Onu yaratan da benim algım sanırım. Temizlik işçileri de boşuna süpürüyor ve temizliyor ortalığı ve çöp kamyonları da insanların hayallerini topluyorlar sanırım konteynerlerden…

Evet, inkar ettiğimiz her duygu, düşünce ve eylemle sarılmış vaziyette sarılı yaşıyoruz bu hayatı. Meditasyon (Bir milyon çocuk barış için meditasyon yaptı haberi) inziva, oruç, niyet, olumlama, enerji gönderme, toplu şifa çalışması ve diğer tüm iyi niyetli eylemsizlik içeren eylemler, dünyaya barışı getirmiyor ve getirmeyecek de. İnsanların uyanışı için daha farklı yol ve yöntemler var fakat ona da ermişler, dervişler, kişisel gelişimciler, dinler, üstatlar karşılar… Onları karşı olduğu ve taraf olduğu şeyler de her geçen gün daha fazla insanın, ağacın, hayvanın, toprağın ölmesine neden oluyor. Bu benim agresif bakış açımla ilintili değil, düpedüz dünyanın çıplak gerçekliğini anlatıyorum size.

Hakikat cahilliğin kölesi oldu

Çocukken en büyük hayallerimden biri idi, bilge biri olmak… Bunun için de okudum, izledim, gördüm, duydum, yorumladım, dinledim, anladım, fark ettim, kabul ettim, isyan ettim, karşı durdum, fikrimi söyledim ve tekrar tekrar okudum. Bugün görüyorum ki bu kadar okumak nafile, bu kadar bilmek ise küfelik bir durummuş. Bilgelik kimine karın ağrısı gibi geliyor kimine de sırtında kocaman bir yük. Oysa bilgelik paylaşılması gereken bir lokma gibidir. Nefesinizi paylaşamazsınız fakat lokmanızı paylaşırsınız. Ve o lokmayı da aç olan ister ve talep eder. Gerçi onurlu insanlar aç olduğunu bile söylemezler ya neyse… Bu cümleyi de neye dayanarak söylüyorum, bu korona zamanında ihtiyacı olan çok sayıda aile olmasına rağmen iki üç dairesi olup kira geliri olan insanlar gidip yardım için başvurmuş… Böyle örnekler çok fazla ne yazık ki doymayan ve doyurulmayan nefs yüzünden açlar daha fazla aç kalmış oluyor. Dünyada da tam olarak yaşadığımız şey bu değil mi?

Hakikat cahilliğin kölesi olduYazının başında “Bakıp da göremeyenlerin, işitip de duyamayanların, okuyup da bilemeyenlerin cehennemindeyiz.” demiştim.  Aslında tam olarak yaşadığımız şey bu. Olan, olmayandakini görmüyor olmayan da olmayanı… Savaşın içinde can pazarında yaşayan ve duvarları delik deşik bir şehrin içinde yarını olmayan zamanlara yol alan bir adam ve kadın o anın ortasına çocuk doğurabiliyorsa bütün bu yazılanların bile gereksiz olduğunu gösteriyor aslında. İnsan dünya üzerine yerleştirilmiş bir virüs olabilir mi? Hani evrende başka yaratıklar arıyoruz ya. Belki de benzer yaratıklar yok fakat asıl yaşayanlar gezegenlerdir ve diğer gezegenlerde dünyayı yok etmek için insanı yaratıp bırakmışlardır buraya. Olmaz mı?  Bana mantıklı geldi nedense bu komplo teorisi…

Hakikat cahilliğin kölesi oldu

Düşünüyorum da kaç tip insan var diye dünyada sekiz milyar basit bir sonuç olabilir fakat şöyle sınıflandırmamız mümkün gibi görünüyor

  • Dünya üzerinde yaşanan tüm haksızlıkları görmeyenler, duymayanlar ve bilmeyenler
  • Dünya üzerinde haksızlıklar yapmayı kendisine hak görenler
  • Her şeye eyvallah diyenler
  • Bu böyle gitmez diyerek isyan edenler (ki çoğu ya cezaevine düşüyor ya da öldürülüyor)
  • Tanrının isteği gerçekleşiyor, bizi aşar diyenler
  • Başkalarını suçlayanlar
  • Bütün bunlardan öte yaşananları anlayamayıp delirenler
  • Bu dünya bana göre değil diyerek ölümü seçenler

Uzar gider liste fakat hepsinin içinde ve gerçekliğinde BİZ’ler varız, yani insanlar. Yüreği kaşarlanmış ve çürümüş olanların, ahlaki çöküntüyü nimete çevirenlerin, diktatörleri alkışlayanların, kapitalizmin sömürdüğü topraklardan gelen parayı yiyenlerin, dünyaya barış getireceğim diye yüz binlerce insanı öldürenlerin, kişisel hırsları ve lüks tüketim arzuları için dünyayı delik deşip edip ormanları yakanların, yok sayıldığı ve görülmediği bir dünyaya ben cehennem derim… Bunu yapanlara da insan… Şeytan tüm ilahi kitaplarda bilge bir varlık olarak görünüyor, ilk yaratılış müjdesini verdiğinde tanrı, meleklerin ona itiraz etmeleri (Bir zaman Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Melekler dediler ki: “Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın?” (Bakara/30) insanların bu eylemleri yüzünden idi ve insan yediği her haltı şeytana yükleyerek kendisini sütten çıkmış ak kaşık yaptı. Oysa gerçeklik “Kral Çıplak” dercesine orada duruyor.

Hakikat cahilliğin kölesi oldu

Sonumuz ne olacak peki? Plan yapanların planları gerçekleşecek, yola çıkmayanların yolları kazılacak, karar almayanların kararları alınacak, iş yapmayanların işleri yapılacak, daha fazla toprak yok edilecek, daha fazla insan öldürülecek, daha fazla para basılacak ve daha az insana dağıtılacak (Son üç ayda dolar milyarderleri 260 milyar dolar daha zenginleşmiş durumda, Türkiye’de ise 100 birim gelirin 25 birimi 1 kişiye gidiyor, geri kalan 99 kişiye 75 birim kalıyor ki oranın ince ayarlarına indiğinizde daha vahim şeyler göreceksiniz.), daha fazla çocuğun eğitim ve sağlık hakkı elinden alınacak, daha fazla kadın şiddete uğrayıp öldürülecek, daha fazla hayvan katledilecek, daha fazla orman yakılacak, daha fazla göl ve nehir kurutulacak, daha fazla tecavüz ve hırsızlık vakaları olacak ama bunları yapan hiçbir zaman insan olmayacak. Ya şeytan yapacak ya da kendisini deneyimleyen tanrı… Yerseniz…

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

2 Yorum

  1. Nodira

    Aynı gerçekleri ben de düşünüyorum, yaşad8ğımız dünyadan başka alem yok bizim icin içinde oldugumuz kadariyla. O kadar uzun konu ki, insan ağır düşüncelerden sonra, ben bkendimi kurtarmakta mükellefim, ben elimden gelenini o zaman yapabilirim, sevebilirim, vs der, orda durmalıdır. Ama, kalem çok güclu araçtır. Dolayısıyla, dengeyi düşünmek, sevmek, çabalamak, yaratmak ve yine hep sevmekle oluştururuz. Sevginin karşıtı her zaman nefret değildir. Güç, karşıt güçlerin karşılıklı kanat çırpabilmesindedir. Ahkam kesmek haddıme değil, bunların hiç biri asla nasihat falan değildir hiç kimseye. Ben, kendim ve en çok sevdiğim- sevdiklerimi düşünmek, onları korumak, onu, aziz tutmaktır. İnsanı.

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir