Zamansız dakikalarda enerji toplamak, sıradan gerçekliğin ötesine uzanmak için bir eşik olarak, çeşitli yöntemlerle Sunak oluşturulması, eski uygarlıklarda kutsal bir hareketin, moral ve güç çekmeye yönelik eylemin başlangıcı haline gelmişti.
Sunak, adak adanan ve kurban kesilen dini yapı olmakla beraber çeşitli sembol ve objelerle düzenlenen hali ile dua ve ikrama da aracı görülür. Antik dinlerde yaygın olarak düzenlenip, çeşitli formlarda kullanılan bu sunaklar, yine farklı ayin biçimlerini bize anlatmakta aracı olmuşlardır.
Genellikle tapınağın Doğu kısmında bulunan sunaklar; kurban kesilen, tütsüler yakılan, törenlerin odağı, kutsal amaçlarla görünmez güçlere veya tanrılara sunulan yiyeceklerin, çiçeklerin, ikonların, mumlar ve bıçakların konulduğu taş tahta, metal gibi materyallerden yapılan masalardır. Tapınakların yanında, mutlaka anıt yapı halinde sunaklar bulunur.
Antik sunak tipleri çok çeşitli, bunlar, bir yerin kutsal olduğunu, kutsanmış sahası bulunduğunu belirleyebilir. Doğal olarak geniş olan tapınaklardakilerin aksine, evlerde de küçük sunaklar bulunurdu. Tabi Mezopotamya ve Hindistan’dan Uzakdoğu’ya, Amerika uygarlıklarından, Afrika kültlerinin sunaklarına ve Pasifik yerlilerine dek, tüm toplumlarda sunak; koç, boğa, koyun, vs. gibi adakların kurban edildiği eşikleri de içermektedir.
Ayinler ve Sunak
Matta 23: 16’da sunak şöyle geçer; ”18-Yine diyorsunuz ki, sunak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama sunaktaki adağın üzerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır. 19- Ey körler! Hangisi daha önemli, adak mı, adağı kutsal kılan sunak mı? 20- Öyleyse sunak üzerine ant içen, hem sunağın, hem de sunaktaki her şeyin üzerine ant içmiş olur. 21- Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant içmiş olur. 22- Gök üzerine ant içen, Tanrının tahtı ve tahtta oturanın üzerine ant içmiş olur.”
Vitruvius’un bildirdiği gibi, sunaklar, genel olarak tapınağın, göğün batısını görmesi gereğine uyarlar. Böylece, insanlar gündoğumu yönüne dönüp, Güneş’in doğduğu tarafa bakarak ayinleri sürdürebilirler. Bu biçimle, tanrılara ifade edilen minnettarlık ve ilahi boyuttan kutsanma aktarımı gerçekleştirilmiş sayılır.
Tüm ritüellerde eller gökteki tanrılar için göğe açılır ve mutlaka sabah saatlerinde yüksek sunaklar kullanılarak yapılır. Hayvanın eti yenilir. Yeraltı tanrılarına yapılan adak ve dualarda ise, ellerin avuç içleri yere dönüktür, bu, şer işlerde yapılan dualarda ellerin yere çevrilmesi adetini açıklar. Yeraltı tanrıları için adanan kurbanların daima gün batımında kesilmesi, hayvanın koyu renkte olması, sunağın alçak olması ve etin yenmeyerek yakılması gerekmektedir.
Törenlerde eflatun veya beyaz giyilir, tanrısal duruş göstergesi için; ev veya dışarıdaki diğer sunaklarda et, meyve, bakliyat, tahıllar, çiçek, sebze ve adaklık hayvanın istenen hayvanın şeklinde yapılan somunlar bulundurulurdu.
Tanrılar sadık takipçilerine ne ihsan etmişlerse, o tanrıya uygun malzeme, örneğin; tarım tanrısı için hububat, gibi sunular hazırlanırdı. Tütsü ve mumlar kutsal okunmuş sular, müzik eşliğinde getirilir ve tanrıların bunları görüp, fark etmeleri için dua edilirdi. Rahip; ‘’burada kutsal olmayan ne varsa gitsin’’ der, insanlar daire kurar ve sunağın ateşinden bir kor alınarak suya atılırdı, suyun ateşle kutsanması çok önemliydi; kutsal ateşin coşturduğu suya ellerini daldırır, sonra sunuların serpilmesini yakarılar izlerdi.
Kurban kesimlerini yapan rahibin tek darbe ile işi tamamlaması mümkün olmazsa, bu mutlaka uğursuz bir işaret olarak kabul edilirdi. Kurban eti ile, yaşamın özü, bize karışacak, biz de sonuçta Gaia’ya, Toprak Ana’ya karışacağız denilerek, tüm inanlılar kutsanırdı. Farklı kültürlerin farklı ritüelleri arasında, Baalbek’ten Teotihuacan’a dek, sunaklar vazgeçilmez ögeler olmuşlardı.
Sunak Formları ve Ünlü Sunaklar
Temel sunak formları, Törensel kübik veya çukur sunaklar- Ocak biçiminde sunaklar- Monolitik sunaklar-Sütünlu sunaklar- Basamaklı sunaklar- Kuyu sunaklar- Basit modelde sunaklar olarak sıralanabilir.
Kayalara oyumuş sunaklar, Arkaik ve önceki dönemlerde doğal bir mimari ögesiydi. Çok önceleri, ağaç tapımı ile, ağacın kendisi ve önü bir sunak ödevi üstleniyordu. Yine gelişerek ve değişerek taş işçiliği ile yücelen sunak mimarisinin Arkaik örneklerinin önemlileri arasında; Sparta’da bulunan Artemis Orthia sunağı, Samos’daki basamaklı sunaklar ve Olympia Hera ve Zeus sunağı, Efes Artemis sunağı, Kyrene Apollon sunağı gösterilebilir. Bunların bir kısmı muhteşem kabartmalarla süslüdür.
Klasik dönemlerin sunak mimarisinde, dikdörtgen monolitik sunaklar, büyüklük ve süslemeleri ile öne çıkar, bunlardan biri, Atina Dionysos sunağıdır. Hellenistik Dönem’deki süslü ve anıtsal sunak biçimleri, özel kral kültleri için ayrı amaçlarla inşa ediliyordu. Kralı ve savaşlarda öne çıkan kahramanları onurlandıran Sicilya’daki, Syrakusa Hieron sunağı bunlardan biridir.
Pergamon Zeus sunağına baktığımızda, 5623 metrekarelik bir alanın üzerine oturan kare bir platform üzerindeki anıtsal özelliğe haiz muazzam bir sunak olduğunu görürüz. Bunun oturduğu alan, kendi tapınağı olan Pergamon Athena Tapınağı’ndan yaklaşık 5 kat büyük. İnşa nedenlerinden biri, 1. Pergamon’un, Galatlara karşı zaferidir. Kabartmaları 2.30 m. yüksekliğindedir. Zeus sunağı ise, Anadolu’daki yerinde değildir, satılarak, Berlin müzesinde yeniden monte edilmiştir.
15 basamağı ile, en önemli Hellenistik sunaklardan olan, Magnesia Artemis Sunağı, 12 tanrının resimlerini gösteren 3 metrelik kabartmaları ile ünlüdür. Kos Asklepios sunağı, yapım teknikleri ile oldukça göz alıcı.
Diğer Roma sunaklarının önemlilerine bakarsak; Augustus Barış Sunağı, Atina Şefkat Sunağı, Thassos Poseidon Sunağı, Notion Athena Tapınak Sunağı ve Efes İmparatorlar Tapınağı Sunağı’dır. Efes’teki sunak; Tanrılaştırılmıs İmparator Domitius ve ataları adına inşa edilmiştir.
Roma Ev Sunakları ve Amaçları
Güçlü Roma’nın Akdeniz’i Avrupa’nın büyük bölümünü, Mısır ve Ortadoğu topraklarını kapsaması ile, etkileşim içine girdiği tüm etnik ögeler önemlidir. Klaros Apollon Sunağı’nın yapılışından sonraki yıllarda, ev yapımı kişisel Roma sunaklarının doğadan çok, ev halkı ruhlarının ve evin korunmasına yönelik sunak tipleri halinde yaygınlaştığı görülür.
Bunun nedeni; insanların, günlük bireysel ritüellere yönelmesi olmalı ki, niş modelinde örneklerdir. Bu paganlar, artık, ev koruyucuları dedikleri ve sunaktaki heykellerde dahi yaşayan varlıklara sığınmaya kararlı duruyorlardı. Bazı koruyucu cinlere inanılıyordu, kimisi, ailenin babasını korurdu. Koruyucu cinlerin genel tasvirleri ise yarı insan, yarı yılan biçimindeydi.
Batı’nın Okült Altar Pratikleri
Temel olarak, Altar kullanılan evlerde, kutsanmış bir saha oluşturulması amacı ile, tercihen ahşap, küçük bir kutu, veya sandık bu ödevi üstlenmektedir. Bir kumaşla kaplanmıştır, kişinin ruhuna hitap eden renkte olur, mor ya da siyah daha fazla tercih edilmektedir. Derli toplu bir biçimin, enerjiyi sabit tutacağı düşünülür.
Kuruluma, pozitif ve negatif ruhların enerjileri ile ilgili görülerek, siyah ve beyaz birer mum koyulması ile başlanır. Mumluk veya küçük tabaklar, bir cam vazo, tuz, küçük çift yönlü hançer, ilgili duygulara uygun tütsü, yazmak için bir hat tarzı kalem, içine parfüm veya amber gibi esanslar damlatılan mürekkep, bazen sadece özel esans veya yağlarla yazı yazılacak kağıtlar bulunur.
Metal veya gümüş kadeh, bazen küçük bir asa, mineraller, kurutulmuş, çiçek sap ve otlar, tozlar, öğütmek için kase, havaneli, rahat bir zihin ve ruh hali ile, tüm beklenen tezahürler için de kararlı yaklaşımlar önerilmiştir.
Wicca’ların Gaia’yı sembolize eden ve maji çalışmaları için kurdukları altarlar kişisel gücü çoğaltmaya, kişisel enerjiyi bütünlemeye yönelik objelerle donatılır. Heykelcikler sıklıkla kullanılır ve bunlar tanrı ve tanrıçaların formlarını kapsar. Mumlar kutsal ışığı sembolize ederken, Pentagram ortaya yerleştirilir, biraz kaya tuzu, gümüş veya çelikten kara saplı törensel bir bıçak, ayrıca, ağaçtan koparılmadan düşmüş bir dal parçası da asa olarak atlara eklenmektedir.
Günümüzde Küçük Altar’lar ve Sunak kurma ihtiyacı
Günümüzde, Dünya’nın çeşitli topluluklarında Altar’lar, kişisel şifa ve tefekkür için, samimi pratik alanlar halinde, bilinçli veya bilinçsiz kurulmaya devam ediliyor.
Nişlerde, raflarda, mutfak köşelerinde, bahçe ve diğer günlük alanlarda küçük kutsal mekanlar yaratmak, enerjiyi yoğunlaştırmak için, ilginç mini Altar’lar oluşturulur. Bir piyano üzerine konulan aile resimlerinden, minik masalardaki mum ve heykellere, yapay veya gerçek çiçeklere dek, insan ruhunun derinlerinde bu türde bir sunak kurma ihtiyacı yatıyor. Önüne çelenk, çiçek ve mumlar bırakılan bir heykel ve resim de bazen Altar haline dönüşebilir.
Yeni ilişkiler, doğum, ölüm ve diploma törenleri, meydan ve anıtlardaki heykellerden çelenk bırakma kısımlarına, konuşma yapılan sembollü, bayraklı mikrofonlu kürsülerden, seçim sandıklarına dek birçok olgu, her türde Altar kurmaya yönelten çarpıcı birer kaynak sayılabilir.
Hep doğa güçlerinin gazabından korunmaya, bereketi çekmeye, ihtiyaçlardan, minnettarlık ifadesini sunmaya yardım eden ritüellerde öne çıkan eski sunaklar, hala güç ve etki tezahür ettirme isteği taşıyan etkinliklerde, hatta yıkım amaçlı ayinlerde kullanılmaya devam eden unsurlardır.
Diğer yandan, yüksek planlı okült ritüellere baktığımızda, ritüelin belirli zamanlarında, Altar üzerine, asa ve lamba koyulmaktadır. Lamba; yüksek benliğin, Asa; iradenin sembolüdür. Altar ise, aslında eylemi yapan kişiyi temsil eder. Birçok ritüelde, olguların odak noktasında bulunurlar.
Sonuç olarak, Antik Sunak geleneklerinin zamanla değişerek, Altar’larda hala sürdürüldüğünü; yaşam gücü, konsantrasyon ve uyumlamaya yönelik niyetlerle farklı biçimlerde düzenlendiğini ve madde içine fikri veya ruhu tezahür ettirme amacı taşıyan, enerji girdapları kurmaya yönelik araçlara dönüştürülmüş olduklarını gözlemleyebiliriz.