Koşulsuzluk Teorisi – Herkesi ve her şeyi koşulsuz sevebilir misiniz?

2000li yıllar ile başlayan ve yayılan SEVGİ güncellemeleri ile herkesi sevmemiz gerektiği gibi bir düşüncenin içine evriliyoruz. Herkesi sevmiyorum dediğinizde -ki bu çok insani ve ruhani hatta tanrısal bir gerçekliktir- sizlere öcü gibi bakılıyor. Herkesi sevemezsiniz, herkese saygı duyamazsınız ve herkesin yaptığını kabul edemezsiniz. Bu mümkün değil!

Herkesi ve her şeyi koşulsuz sevebilir misiniz

Sevgiyi, en seviyorum diyen insan bile hak edene veriyor. Sevgi pıtırcığı olarak ortada dolaşanların sahtelikleri ve iki yüzlülükleri yüzünden sevgi de içi boş bir yağ kutusu halini aldı. Ve sevmekle sevmemek arasında dengede duranların, o boş kutuya doldurduğu toprak ve ektiği çiçekler bir nebze güzelleştiriyor hayatı. Sevmiyorum diyebilmek bir erdemdir. Her şeyi seviyorum diyeni sevmiyorum demek de bir erdemdir. Ben iki yüzlülüğü sevmiyorum. Ben kendisini olmuş gösteren olmamışları sevmiyorum. Ben, dünya böyle kaos içinde iken, gülümseyen ve hiçbir şey yokmuş gibi davrananları da sevmiyorum. Ben hayatı seviyorum, çocukları seviyorum, hayvanları seviyorum (kendi doğal ortamları içerisinde, doğayı seviyorum en yalın ve çıplak haliyle ve ağaçları seviyorum insana en yakın dost olan o erdemli gövdelerinin üzerine serpiştirdikleri huzur deryası yaprakları ile yeşillendirdikleri anları seviyorum. Çok şeyi seviyorum, insanı da seviyorum ama insancıkları sevmek istemiyorum.

Evren, dünya, yaratılış, tanrı, nirvana, rab, ilah ve adına her ne diyorsanız deyin onlarda haykırıyorlar ortalık yerde burada kötülük var, burada sevgisizlik var, burada acı var diye. Bu kadar çirkinliğin ortasında kalıp her şeyi sevmek mi? Bana göre değil. Bu tanımların hepsi bana göre olanlar tabi. Sizler, onlar, diğerleri ve herkes her şeyi sevmekte özgür… Ben bana göre dile geliyorum arsızca… Japon bilim adamı Masaru Emoto’nun su deneylerini hepiniz biliyorsunuz. Kötü (üzerine basarak söylüyorum KÖTÜ) söz söylenen su kristalleri bozulurken, SEVGİ sözcükleri söylenen su kristalleri güzelleşiyor. Yani ortalıkta biz reddetsek bile kocaman kötülük var.

İnkar sevgiden değil sevgisizlikten gelir. Eğer gerçekten seviyorsanız ve gerçekten sevdiğinizi iddia ediyorsanız tüm yaratılışa aşıksanız ve onda tanrıyı görüyor ve içinde kayboluyorsanız, dünyanın en pis kokan çiçeğini alır odanızda beslersiniz, en pis kokan yerine evinizi kurarsınız bu çok mu radikal ve saçma oldu. Fakat gerçek bu kadar net ve acı işte. Bir ara her şeyin sevgi ve sevginin Allah olduğunu söyleyen bir öğrencim olmuştu. Onunla sohbetimiz öyle bir noktaya gelmişti ki bana “Görünen ve görünmeyen her şey O” demişti, bu cümle üzerine, tarlada gördüğün inek dışkısı da mı? diye sorduğumda “tövbe tövbe” demişti. Hani O her yerde ve her şeyde idi… Tüm evren O idi ne oldu birdenbire sana iğrenç gelen şeyin içinde göremez oldun yaratıcıyı. Hani o sevgi ile kapsıyordu tüm alemi… Ne oldu ve ne değişti? Senin gördüğün bir tutam otun sindirilmiş haliydi ve o da çok sayıda bitkiye yaşam oluyordu yani diğer hayvanlar için bir nimetti ve bitkiler içinse yaşam kaynağı… İşte inancın ve sevginin böyle iki yüzlü oluşuna her zaman dur demek istemişimdir. Samimi olmak burada bence en erdemli haldir.

Herkesi ve her şeyi koşulsuz sevebilir misiniz

İnsan, sevgi kavramını tam olarak anlayamamış tıpkı anlayamadığı ve anlamlandıramadığı diğer bütün kavramlar gibi. Zaten anlayamadığı için yaşanmıyor mu bu kaos ve çılgınlıklar. Bir çözebilse kavramların gerçek anlamlarını işte o zaman; sevgi, aşk ve inanç asıl olması gereken yere oturacak ve evrensel birliktelik kendiliğinden ortaya çıkacak. Ama inancı tarikatlara, sevgiyi yozlaşmaya, aşkı da bedenlere indirgeyen insanlığın günün sonunda elde edeceği şey kocaman bir boşluk olacaktır.

Peki bu kadar olumsuz yazının içinde olumlu bir sonuç çıkar mı? Bence çıkmaz, çünkü yazının teması zaten sevmiyorum üzerine idi ve yazıyı da sahte sevgi cümleleri ile sonlandırmak yerine, uyanın da hayvan gibi sevmeyi öğrenin diyerek sonlandırıyorum. İnsan gibi sevmekle dünya kaosa gidiyorsa belki hayvanlar gibi severek düzeltebiliriz bu yaşam formunu…

Tasavvufta; cemadat, nebatat, hayvanat ve beşeriyet olarak nitelendirilen varlık türlerinin en üstünde yer aldığını iddia eden insan evladının; nebatat ve hayvanat ehlinden öğreneceği çok şey var vesselam…

#sevgi #insan #sevmeyibilmek #sevmeyiöğrenmek #sevgininbilgeliği #cemadat #nebatat #hayvanat #erdem #insan #sevginedir #aşknedir

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

1 Yorum

  1. Nodira

    Bu konular birçogumuzun ve benim de ya her zaman ya ara ara dikkatli düşündugumuz şeyler. Yanıldigimiz konu, sevgide düşünce olmaması lazım. Ama düşünmek te lazım dedigimiz yerde, savunma, hak, taviz verme vermememe! Anlasma anlaşmama vs gibi sevimsiz ama zarur haller devrede demektir. En kucuk konudan buyuk kavram ve olusumlarda da şeffaflık ve dürüstlük, özgurluk, demokrası, MAHREMİYET, Masumiyet alanlarının savunması adına, koşulsuz sevginin de kendi şartları olabileceğini talep etmektedir. Samimiyet, bu noktada önemli ölçü gibi duruyor. İletişim uzmanlarımız, azmini ateşle sınaması lazım olan bireylerin iletişim üsülleri nasıl geliştirebilirler konusunda araştırmalar yapması lazım belki. Her şeyin oldugu gibi, yaşadigimiz Alemde, şu biricik dunyamzda ve T7ürkiye de, koşulsuz sevginin yolunu da Bilgi, bilim, çözer. Kalp ve bilgelik te böylece, kendine gören ve duyan auditori bulabilir.

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir