Amaçlarımızı yenileyebilecek bir zekaya ulaşabilmek için, hayal kırıklığını ve duygusal karışıklığı, hayatın kuralları ile anlamak gerek.
Gerçekten bildiğin bir konuda, düşünmeye ihtiyacımız olmaz. Anlatamıyorsan bilmiyorsun demektir. Karşındakinin anlamadığını göremiyorsan, anlamadığın çok şey vardır. Zihnimizdeki bilgileri toparlamadan, bilinçli olarak fark etmek, olasılıklar ile bir denklem oluşturur. Hayatını doğru dürüst yaşayan bir insanın, zaten zihinsel bir düşünce yöntemi, zeka olarak bir denklemi vardır. Hayata olan geniş bakış açısı ile, sadece kendi fark ettiği gibi değil, başkalarının nasıl fark ettiğini de görerek, hayal gücünde geniş bir açılım oluşturur. Yaşadığımız an içerisinde karşılaştığımız her şeyi, daha önce öğrendiklerimiz ile karşılaştırmaya çalıştukça, bir zorluk derecesi ortaya çıkar. Bazen bir anda her şeyi çözebiliyorken, bazen uzun süre aklımız karışır. Bu durumun sadece bizim hissettiklerimiz ile bir bağlantısı yoktur. Etrafımızda oluşan her şey, sadece bizim hislerimiz ile bağlantı kurmaz. Milyarlarca insan ve milyarlarca yıllık bir birikimin eseri olan bir kainatın, sonsuz olasılıkları içerisindeyiz. Ortak bir yaşam ve ortak bir dünya var. Hayata faydalı bir birey olmak isteyen herkesin aydınlanabileceği, muhteşem bir dengenin parçalarıyız. Yaratılış, aşk ve inancın sonsuz olasılıkları, gerçeğin üstünü kapatır. Gerçekte olan bilinmez. Gerçeği bildiğin zaman, yaşamın bir anlamı olmaz. Tahmin ederek yaşadığın zaman, kendi gerçeğini bozmuş olursun.
Hayatı mükemmel yapan, gerçeğin bilinememesidir. Yarın ne olacağını hiç bir canlı bilemez. Zihin ile inançlarımız arasındaki en büyük çatışma, yarın için yaptığımız planlar ile hayatın karşılaştırdıkları arasında, hayal kırıklığı yaşamamızdır. Ne kadar hayal kurdun ve ne kadarı gerçek oldu? İnsan kurduğu hayallerin gerçeğe dönüşüp dönüşmediğini hesap ederken bile bir hayal kırıklığı yaşıyor. Zihindeki bu sonu olmayan çelişkili dönence, yanlış yola sapman için bir tuzak gibi görünse de, bir şeylerin yanlış olduğunu, hayat bize anlatmak istiyor. Hayat bir sınav değil; aslında sınavları biz oluşturuyoruz.
Bir şeyi merak ederken, neden merak ettiğini dahil merak eden, sonu olmayan duygusal bir karışıklık var. Bu çelişkiler neden diye sormayın. Sordukça daha çok dibe batıyoruz. Anahtar çok basit. “Yarın ne olacağını, hiç kimse bilemez.” Bu yüzden olasılıkların en iyisini hesap edebilecek bir zihinsel güce, ileri düşünce tekniğine, bilinçli farkındalığa ihtiyacımız var. İnanç ve aşkın bizde oluşturduğu duygusal zeka, bizi en iyi halimize getirir. İnancın yanlış olsa bile, hiç kimsenin yaşadığı gerçek aşkı yanlış olamaz. Hayat bize aşkın gücü ile enerji verir. Zihinsel olarak yaratıcı bir zekamız olduğu için, aşkın ve duyguların gücünü, kendi hisleri doğrultusunda, kendine ve hayata fayda sağlayabilecek şekilde yaşayanlar, kendi içinde güçlü bir inanç oluştururlar. Zihinsel olarak oluşan bu inancın gölgesinde kalan benlik, eğer kendini yüksekten gören bir yanlışa düşer ise, yarın hep zorluklar ile karşılaşacaktır.
Ortak yaşamı ve ortak duyguları fark ettikçe, her şey çözülebilecek bir problemdir. Birileri fazla yaşamıştır; birileri yaşamın anlamını dahil bilmiyordur. Gerçek sanılan bilgiyi ve bilinmezliği fark eden herkes, kendi yaratıcılığında kalabilir. Senin için fazla veya eksik olanı, sadece sen bilebilirsin. Zihnimizde öğrendiğimiz bilgileri ne kadar toparlayabilirsek, duygularımız yarın bize fazla zorluk oluşturmaz. Hayat bizi her zaman yenileyebilir; Karşılığında bizden yeni bir şeyler bekler. Düşünceyi istersen üretirsin, istersen kopyalarsın. Kopyaladıklarını üretebiliyor olmaya çalış.
Amaçlarımızı yenileyebilecek bir zekaya ulaşabilmek için, hayal kırıklığını ve duygusal karışıklığı, hayatın kuralları ile anlamak gerek.