Epifani

“…Yaralı nasıl kendini yaralarsa/ iyileşen de kendini iyileştirir…”

Carl Gustav Jung.

Epifani

Çocukken Anneannesi duaların, Dedesi kokuların havanlarda dövülen ilaçların şifasını öğretirdi.

“Kainatın Sahibi her derdin şifasını doğaya ağaçlara çiçeklere otlara vermiştir” derlerdi bir tek dert hariç… O da dert değil, başka yere geçiş…” Bir yaşa kadar yettiler, göçüp gittiler iflah olmadı mide ağrıları…

Şifacı

Sonra bir gece rüyasında ellerinden ışıklar çıkan bir üstad ile sebeplenip Reiki ile tanıştı, çalıştı, çalıştı, çalıştı bedensel, ruhsal, zihinsel… Dünyaya çalıştı. Kayıplara, Yaralara Yaralardan Sınavlara… Sınavlardan Verilenlere… Bir kapıya düştü, bir sorunun cevabına, bir rüyanın hayrına bir hurufun uğruna yüz sürdü eşiklere…

Bir zaman Kudretli bir Büyücü ile kesişti yolu… İki Dünyayı da bilmiş, neler görmüş, neler geçirmiş… Yeteneklerin var Önceden Öteden Beriden… Ne gerek zaman kaybetmeye…” Egoya gel, kafan karışır elbet… Lākin edep, had, Evrensel Yasalar… Doğanın Dengesi, Kıldan ince terazide… Kudretli Büyücü çok kızdı kükredi, dedi İnsan zayıftır ne merhameti evet hadsiz olacaksın! Sen zayıfsın…” Yolcu kesiştiği yerden çekildi, Büyücü başka alemlere gitti. Yolcuya yollar, demler, rüyalar, kitaplar hediyeler verildi…

Söz geldi, Bir Rüyaya… Üç defa Sordular “Şifacı kimdir?” Dedi ben değilim, ben ancak kendime… Beklemez vakit, Sınavın var. Sınavlar en yakından en yumuşak yerinden…

Acil Servisler, Hastane Koridorları, Doktorların ağzından çıkacak iyi bir cümleÇocuk değil, yetişkin değil duygusuz hissiz sadece izleyici olmanı bekleyen hastane koridorları, talimatlar, evraklar, öğüt verenler… Epifani; Küçük kız çocuğu peşinde, daha önce görmüş bu sahneyi yalnızdı yine hastanede… Kırk yaşında kırklanmadın hala endişe endişe diye bağırıyor kalp çakra, mide çakra atakta basıyor Reiki’ yi…

reikiAnne serumla bir sedyede yatıyor, ilaçlarlardan az rahatlamış uyuyor. Tam bir nefes alacak Sınav bitmiyor…. Acil servis yan sedyeye çığlık çığlığa bir kadın geliyor, yalnızGeçmiş olsun diyor, kadına kısık sesle… Kadın eline yapışıyor. Kocam gelmedi, aradım açmadı telefonu, toplantısı vardı, ağlıyor kadın kusmaya başlıyor. “Şimdi gelir, ben buradayım diyor o gelene kadar…” Burada Mıyım? Ellerinden akıyor bir şeyler, hemşire geliyor, gülümsüyor, siz de sağlık görevlisi misiniz? Yok diyor, iç ses cevap veriyor. “Ben bir bok değilim, olsaydım Anneme çalıştıklarım fayda ederdi” Pardon ? Kadının eli elinde, gözü Annede… Dakikalar geçiyor kadının kusması duruyor eşi geliyor. Geleli iki saat olmuş ayakta dolanıyor, olduğu yerde dönüyor, daireler çiziyor.

Epifani; Küçük kız çocuğu peşinde, Kadının Eşi bir tabure getiriyor, ‘ Teşekkür ederim”. Asıl ben teşekkür ederim diyor Adam başı önünde… Hastane Günleri… Arayan Soranlar Gelenler Gidenler… Yalnız bırakmayanlar… Küçük kız çocuğu sakinliyor bazen…

Akşam çökünce değişiyor Hastaneler… Koridorda volta atan kısık sesle selamlaşan Refakatçiler… Açık bulduğu pencereye sessizce ağlayıp, adını bilmediği birinin sırtını sıvazlayanlar, kantinlerde evdeki pijamasıyla yarı ağlamaklı yarı deli oturan ve bu umurunda olmayan, hastanenin önündeki kedilerle köpeklerde konuşanlar, tostunu paylaşanlar saat başı ilaç verilirken karşı odadaki çocuk az ağlasın az canı yansın diye dua edenler…

Sabaha karşı hem hastanın hem refakatçinin üstünü örten, “hadi uyu bir şey yok her şey normal” teselli edenler, kendine çay alıp sana da kapıyı aralık görüp bırakan melekler sadece kadın değil erkek melek de var, zaten insan var, onun da cinsiyeti yokmuş öğren.

Bürokrasi… Evraklar için koşturuyor. Kestirmeden çıkacak aklınca… Koridor… Koridor… Kapıya yakın… Epifani; Küçük kız çocuğu peşinde… Önünde yemenili bir kadın Küt diye düşüyor, afallıyor, son anda yakalıyor kolundan… Kadının eli elinde… Hay Allah! Hanımefendi iyi misiniz? Kadın yarı baygın cevap veriyor, Babam diyor Babam… Bir insanın ağlaması vahşi bir hayvanın çığlığına benziyor, öğren… Ah! Diyor! Kalp Çakra haykırıyor acı… Ellerinden bir şeyler akıyor. Hemşirenin gelişi birkaç dakika, ilerden birkaç kişinin Mehtap Abla diye bağırması, kadın elini bırakmıyor. Gözleri yanıyor, elleri akıyor. Haykırıyor diğerleri… Kadın elini bırakmıyor. Sabırlar diliyorum diyor yavaşça çekiliyor. Koridor… Kapıya yakın…

Epifani

Anne bir operasyon geçirdi. Birazdan uyanır diyor Doktor… Birazdan kelimesi uzuyor, ihtimalleri riskle çarpıyor. Dolanıyor, olduğu yerde dönüyor, daireler çiziyor. Epifani; Küçük kız çocuğu peşinde dolanıyor, bu defa kontrolden çıkmak üzere, patlamak üzere, hemşire sakin olun, sorun yok diyor… Ne boş söz… Kaç Dakika hesabı… Saat yok kolunda, kurumsal hayat bitince bıraktı. Diğer kapı açılıyor. Dört Jandarma Bir Mahkum geliyor, karşı koltuğa oturuyor. Göz göze geliyorlar, “Geçmiş Olsun“ kısık sesle… Size de… Kaç Dakika oldu… Gözleri kıpkırmızı, mide çakra atakta… Doktor çıkıyor. “Anne uyandı…” gülümseyerek… Jandarmalar Mahkum bir ağızdan “Geçmiş olsun gözünüz aydın…” Yüksek sesle… Teşekkür ederim.

Bürokrasiye devam… Birazdan hepsi bitecek. Eve gidecek. Bu kalabalıktan çıkacak. 220 kişi sabahın sekiz buçuğu… 60 yatış bekleyen hasta… Salgın var. Kulakları çınlıyor. Doktorun imzalaması lazım… “Bekleyin lütfen, Doktor Bey birazdan gelir…” Birazdan kelimesi bak uzadı yine… Koridor…

Epifani; Küçük kız çocuğu bu defa oturuyor. Bir kadının yanında oturuyor. Elleri akıyor kendinden… Kadın yanaşıyor, yandaki koltuğa… Fazla yaş farkı yok aralarında… Saçları kısa, yüzü soluk, gözleri yeşil… Geçmiş olsun diyor. Size de… Eşarbınız ne güzel diyor, çoktan eşarbı unutmuş, oysa turuncu sakinlesin diye takılmıştı. Teşekkür ederim diyor. Kısa bir sessizlik…

O kısa sessizlikten sonra, kelimeler bitmiyor. Turuncu rengi çok seviyor. Mimar, Bir Kızı var, Akciğerde kötü hastalık, bu yaz Kızıyla Venedik turu yapmak istiyor. Kediler var, onun da minik bir bahçesi var. O da denizin delisi… Doktor ameliyata karar verecek, dünyanın en şanslı kişisi çünkü dünya iyisi bir erkek kardeşi var kızıyla o ilgileniyor. Dudaklarını ısırıyor, ellerinde birer ateş topu var. Aaa Doktor Bey geldi, birazdan alır. Eşarbı çıkarıyor, lütfen bunu kabul edin, Kadın gülümsüyor, elleri değiyor birbirine, ellerin ne kadar sıcak… Turuncu şifadır şifa olsun. Sen şifasın… Ne güzel konuştun benimle, çok teşekkür ederim. Sarılıyor, hiç tanımadığı yeni sevdiği birine… Seni aramak isterim, telefonlar veriliyor. Haftalar sonra odasında uyuyabildiği gecenin ilk rüyasında çocukluk anısını görüyor, küçük kız çocuğunu elinden tutuyor, bir yetişkin bir kız çocuğu iyileştiriyorlar anıyı, yarayı…

İki gün sonra whats upp tan ekliyor telefon numarasını fotoğrafta bir Anne ve Küçük bir Kız çocuğu… Annenin boynunda turuncu eşarp, küçük kız çocuğunun yanında siyah bir kedi yavrusu…

-Yani Hayalet gördün?

-Yok daha çok şimşek çakması gibi…

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
sureyyakosedag@gmail.com
Üye
8 Kasım 2019 00:34

Çok Teşekkürler Hocam….

1
0
Would love your thoughts, please comment.x