Annem benim için endişeleniyor. Alışılagelmiş düşünce kalıplarına sahip olmadığım için… Düşüncelerimin normal olmadığını, çok hassas ve ince düşüncelerimle insanlara fazla iyi niyetli yaklaştığımı söylüyor, ki endişenin nedeni, kişilerle bağlantılı olarak inanmayı seçtiğim halde umduğum gibi sonuçlanmayan durumlarla karşılaştığımda, her seferinde hayal kırıklığına uğradığımı düşünmesi… (İyi niyet kısmında eksik bile söylüyor çünkü bu niyetten nasiplenenler sadece insan varlığı olmamakla birlikte bu dünyada her şeyin de sadece insan için olmadığı fikrini bilinç altımıza şöyle rastgele atarak daha iyi bir dünya için bizi bekleyen yolda ilk adıma açılan naçizane kapımı sizlere biraz olsun aralamak istiyorum.). Ben sarf edilen tüm bu sözlerin , annemin gerçek hislerinin ifade ediliş şekliyle yaratılmak istenen bu karamsar fikirlerin aksine, bugüne dek hepimize dayatılan kalıpların ne kadar sert ve aşılması güç duvarlarla kalbimizin etrafını sardığını ve böylece hislerimizin sesini duymamızın, hadi zar zor duyduk diyelim, o sese kulak verip seçimlerimizi bu şekilde yapabilmemizin imkansız kılınmasını amaçlayan, tür olarak hepimizin maruz bırakıldığı normlarla bu hale getirilen, hissedilenden farklı dışa vurumlar olduğunu düşünüyorum. Böyle inanmayı tercih ediyorum belki de… Şöyle bir düşünürsek, o aşılamayan duvarlar bir annenin kızının fikirlerine duyduğu güvenin derecesini sorgulamasına dahi izin vermeyecek ölçüde güçlü normlar tarafından oluşturuldu… Adeta kemikleşmiş bir dayatma zihin yapısı…
Amacım, inanmayı seçtiğim yolun beni götüreceği iyi ihtimallere, herhangi bir beklenti içinde olmadan, koşulsuz sevgiyle ilerlemek. Tabii ki bu yolda ilerlerken pes etmeden, karşılaştığımız veya maruz bırakıldığımız tüm negatif enerjileri nötrlemek için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyuyoruz. Hımm, seçim yaparken göz önünde bulundurulması gereken önemli bir bedel, bu kadar enerjiyi sarf edebilmek… Ki bir de öncesinde bu enerjiyi kendi içinde dengede tutabilmek, bedenimizin ve zihnimizin yanlış ayarlamalarla kısa devre yapmasına engel olabilmek için, duyularımıza uygun dille anlatacak olursak, harcanacak tonlarca enerji de eşantiyon konumunda. Bir alana bir sürü bedava yani… Farklı açılardan bakarak edindiğimiz fikirlerin ardından vardığımız sonuçlarla almamız gereken bir karar bu. Seçenekler; bıkmadan anlatmayı ve tükenmeden, sadece ihtimal olan iyinin yolunda gerekli enerjiye kaynak olabileceğine inanmak ve bu doğrultuda hareket etmek veya en başta kendine inanmaktan mahrum, sürdürmekte olduğu alışagelmiş güvenli, tahmin edilebilir, rahat ama huzursuz yaşamında eylemsiz kalmak. İki yol var ama seçim hakkı tek değil elbette…
Tüm negatifliklerle başa çıkmak benim harcım mı peki? Dünyayı daha iyi bir yer haline getirebilmek hayalimi gerçekleştirebileceğime gerçekten inanıyor muyum? Bunu kendime misyon mu edindim yoksa? Ben bir misyoner miyim?
Bunlar negatifi nötrleyebilmek çabasıyla giriştiğim, birilerine bir şeyler anlatabilmek adına başlattığım sohbetlerde karşılaştığım başlıca sorular ama ben bunları cümle içinde, kendimi tartarken sorgulayabileceğim haliyle belirtmeyi seçtim (Biraz olsun düşünme çabası göstermiş bireyler tarafından; doğru soruların sorulmaması, dolayısıyla alınan cevaplardan da tatmin olunmaması gibi durumlarla, yukarda bahsi geçen soruların telaffuz biçimine takılmamak için inanmayı seçtiğim yolların, ön bilincimin dahilinde cevaplar arayışım ve hızlı çözümler buluşuma destek olan bir yüksek benlik seviyesine ulaşmak maksadındayım. Bu durumun gerçekleştiği frekansta titreşen herkese aynı anda gelen kolektif bilinç, bu tür sorularla neden bu kadar sık karşılaşıyor oluşumun cevabı olmak için oldukça uygun bir açıklama bana göre. Bu yüzden ‘aynı frekansta olan kişiler aynı sorulara aynı dönemlerde cevap arıyorlar’ konulu bir teorim var ve araştırma sürecim devam ediyor … İşte bu süreçte, içeriğini toplumsal normlardan alan bilinç ile kolektif bilinç arasında nasıl bir ilişki olduğunu anlamlandırmaya çalışacağım. Bu araştırmamı bir deneye dönüştürebilmek için, yeterli sayıda veriyi elde etmek benim açımdan oldukça zor, çünkü az sayıda yol arkadaşıyız burada. Niyetimiz çoğalarak bir araya gelebilmek ve bulunduğumuz frekans düzeyinde doğru kolektif bilinci oluşturarak yeni dünya adaptasyonunda zorluk çekenlerin, uyumlanamayanların yoluna biraz olsun ışık tutabilmek…). Aslında, yapılan seçimlerle herhangi bir olumsuz sonuç doğurmayacak fakat bulunduğumuz durumdan daha iyi olasılıklara götüren fikirler bunlar. Yani denemekten zarar gelmez demek, en çok da bu durumlar için geçerli yüksek benliğimde…
Evet, var olan hiçbir kalıba sığmayan fikirlerim ve akıl yürütmelerimle; düzene uyumsuz görünen ama özgürce kendi düşüncelerimi oluşturmama yardım eden sorularım ve geçici sonuçlarla bulduğum cevaplarım var. Bu cevaplar her seferinde yeni sorularla ve her soru ardından yeni cevaplarla gelmekte. Sonu olmayan bir merak ve öğrenme isteği yani… Ve sahiplendiğim amaç, ruhumun sonsuz tekamülündeki sonsuz döngülerden sadece biri olan ve bütün halde iç içe yaşadığımız dünyamızda (Her ne kadar çoğunluk tarafından ayrı olduğumuz düşünülse ve bu doğrultuda gerçekleşen hareketler engellenemez gibi görünse de), yeni döngüyü başlatmaya yardımcı olacağını düşündüğüm fikirlerimle sevgiye, iyiye, huzura giden yolu gösterirken, gelmekte olan her şeyi kabullenişe teslimiyetin verdiği rahatlıkla bu tekamülümü nihayete erdirmek. Toplumun huzurunu bozma cüretini kendimde asla görmeden, öğrendiklerimi, başka fikirler oluşurken belki bir seçenek olarak anlatmaya devam etmek yerine, kendi fikrini edinmenin huzurunu sadece kendime saklayamayacak kadar az bencilim ( bencillik kavramının, kitlesel olarak anlaşılabilmek için, toplumun genelince kullanılan duyulara hitap edildiğinde nelerin gerekli olduğunu, nedenleri, sonuçları ile daha önce düşünmemiş olduğumuz etkileri ve bu etkilerin büyüklükleriyle ele almaya, ilerleyen dönemde yayınlanacak yazılarımızdan en az birinde anlatmaya gönüllüyüm).
Son olarak şunları belirteceğim; birden biz olma yolunda ilerlerken, bire bir’den bire bin’e geçmek için paylaşmaya değer bulduğum ilk yazım olan bu içerikte sürekli benim fikirlerimden bahsetmekteyim gördüğünüz gibi. Nedeni, bu yazı ile sizlere, bundan sonra paylaşmayı düşündüğüm içeriklere ufak çaplı bir bakış açısı kazandırmak; yine burada yazılacakları okuyup okumamayı kendiniz seçebilmeniz için bu kanaldan gelebilecek fikirler hakkında bir ön bilgiye sahip olmanız gerektiğini düşünmem. Bu nedenle kendi fikrim, benim düşüncem, benim misyonum kelimelerine oldukça sık rastladınız.
Sırada henüz idea aşamasında olan bir yazı dizisi var ve bu dizide ben değil biz içerikli kelimeleri muhatap bulacaksınız. Paylaşımların içerikleri, hepimiz için, birlik, toplum düzeni ve iyi ile kötünün dengesi için; kötünün iyiden zorbalıkla almış olduğu iyiyi geri alabilmek adına bir araya gelmemizi sağlayacağını düşündüğümüz, aynı frekansta bulunduğumuz insanların aynı anda edinmiş olduğu kolektif bilinç sonucu vardığımız sonuçlar ile henüz bu alanda titreşememiş olanlara biraz olsun kolaylık sağlayabilmeye yönelik olacak. Kaosu yaratan sorunları, nedenleri ve ortak fikrimizce çözümlerini paylaşacağız. Bu alanda sizler bizzat edindiğiniz kendi fikirleriniz ve yüksek benliğinizi harmanlayarak yapacağınız yorumlarla, şu anda burada bulunmanızın ve cevap vermenizin ne denli önemli olduğunun gerçekliğiyle dolacaksınız. Bizim için de bu, beşinci boyuta geçişin beraberinde getirdiği farklı algı yollarını anlama ve iletişimde kullanabilme, iletişimin en doğru haliyle sağlanabilmesi ve bunun için yaptığımız çağrılar ve alacağımız cevaplar, her birimizin değerinin bütün için ne derece kıymetli olduğunu, umut dolu bir gelecek hayalinde birliğin gerçekliğin şartı olması gerektiğinin en iyi şekilde anlatım yolu olacak.
Başka bir dünya mümkün elbette… Ama bunun hayalinden bahsetmeden önce değinmemiz gereken şöyle önemli durumlar var; İnsan türü olarak davranışlarımızla, düşüncelerimizle kontrolden çıkmış çılgın tüketiciler olmaya ve hali hazırda sahip olduğumuz gezegenimizin enerjisini, kaynaklarını, canlılarını hatta ve hatta kendi türünden olanını dahi tüketmeyi aynı hızla sürdürürsek, pek aydınlık bir gelecek bırakamayacağız ardımızdan gelen nesillere. Geri dönüşü olmayan tahribatlarımızı durdurabilmek ve birlikte kurmayı dilediğimiz yeni dünya hayallerinin en kısa zamanda düşlerimizle gerçekleştirebilmek için önce kendimizi anlamak, sonrasında değişime kendimizden başlamak gerek. Sorumluluğu başkalarının omzuna yüklemek kolaydır ama bu durum sorumsuzluğu kaldıramayacak derecede hassas bir hale gelmiş durumda. Artık küçücük bir ihmal dahi, evimiz Dünya’da tahmin edemeyeceğimiz düzeyde tahribata yol açmakta. Hem bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde evrene göndermekte olduğu negatif enerjiyle, hem asla bitmeyecekmiş gibi tüm kaynakları, müthiş bir açgözlülükle tüketmesiyle insan türü, hemen şimdi değişmeye başlamak zorundadır.
Üzerindeki canlılara yaşamın sürekliliği için gerekli olan imkanları eksiksiz sağlayan yeryüzünde, var olan tüm canlıların büyük özlemini duyduğu dengenin, huzurun sağlandığı bir dünya hayal ettim. Eğer düşüncemizle var ediyorsak ve bu hayali düşleyenler olarak sayıca çoğalıp bir’den biz olabilirsek, var edilmesi oldukça kolay bir hayal gibi görünüyor… Yukarıda da belirttiğim gibi; hep birlikte sahip olmayı dilediğim bu hayali kurmayı seçerseniz kaybedeceğiniz hiçbir şey olmadığını düşünmenizi (Sadece konfor alanınızdan biraz çıkmanız gerekecek ki bu da, zannedildiği kadar zor olmayan, ilerledikçe ne derece kolay olduğunu anlayabileceğiniz bir durum. Bu nedenle konforunuzdan feragat ederken lütfen korkmayın, cesur hamlelerinizi bekleyenler olarak biz burada gelişinize hazırlanıyoruz).
Farklı fikirleri dinlemeye tahammülü olan ve anlamaya çalışan, birlik için empati yapmanın önemini bilen ve başka canlıların da haklarına (en başta yaşam haklarına) saygı duyan, yeryüzündeki her şeyi kendine hak görmeyen ve bu dünyadaki tekamülünü, vermiş olduğu ve vereceği zararları en az seviyede tutmaya çalışan ; iyili, koşulsuz sevgili, ışıklı kavramlara kalbinde anlam kazandırmanın yolunu seçmiş, bunların paylaşılarak çoğalan ve giderek daha çok anlaşılacak kavramlar olduğunun bilincine erişmiş veya erişmek için buralara kadar gelip bu yazıyı sonuna kadar okumuş insanlara bir çağrıdır bu yazı.
Bu çağrıya verilen her bir cevap, yeni dünya adına toprağa ekilmiş tazecik umutların tomurcuklarını sulayacak, o tomurcuklar filizlenip yeşerecek, fidanlar ve sonra devasa ağaçlar olacak… Kulağımız sizin cevabınızda, orda olduğunuzu bilmek dahi kâfi bir cevaptır. Sizi hissediyoruz, ses verin de beraber kuralım bizi bekleyen yepyeni dünyamızı…! O dünyada anneler evlatları için hiç endişelenmiyor…
İyilikle, hoşça kalın…
Merhabalar,
Yazınızı büyük bir hayranlıkla okudum, emeğinize yüreğinize sağlık. Okurken hayretler içinde kaldım, sanki iç sesim dile gelmişti ve bu kelimeleri bir araya getirmiş ve sizin bu yazınız ile bana görünür hâle getirmişti. Epeydir tam da bu ruh halindeyim, bu duygu ve bu düşündeler ile doymak bilmeyen sorma, sorgulama ve öğrenme süreci içindeyim. Tam şu anda siz çıktınız karşıma… Tanışmak isterim, fikir alış verişinde bulunmak isterim… Zira benim de bir hayalim var ; bir başka Dünya yaratmak mümkün, bunu başarabiliriz diye düşünüyorum… SEVGİ bize bu gücü verecek… Sınırsız ve sonsuz sevgi paylaşıldıkça katlanarak çoğalacak…. Sevgilerimle.